Edebi Kısırlık

Divan şâirleri velûd değildiler. Birkaçı müstesna, her birinin bütün edebî mahsulü tek bir divanın içine sığabil-miştir. Koskoca Nedîm dasdaracık bir cildin içinde başlar ve biter. Eğer bu Divanın da sık sık tekerrür eden mazmunlarını, padişaha veya vezirine yaranmak için sulandırılmış taraflarını, gazel ve kaside şekillerine ait muayyen bir hacim zaruretinden doğma, şiirin muhtaç olduğu tasarruftan mahrum; şişkinliklerini de çıkarırsanız, geriye /../ Ahmed Haşimin ve Yahya Kemal'in birkaç saksıyı güç dolduran manzumeleri, garp şiirinin geniş bahçeleri yanında, ancak esvablarımızı süsleyen birer yaka çiçeği halinde kalıyor. Bu kısırlık, aruzun bu iki şairde son nefesini vermesiyle de izah edilebilir. Altında büyük bir muhteva inkılâbı olmayan hiç bir edebî şekil inkılâbı yoktur. Aruzun iflâsını mânâsız ve olmasıyla olmaması müsavi bir şekil hâdisesinden ibaret telâkki edemeyiz. Aruzla beraber bütün bir imparatorluğun şiir görüşü ve zevki de yıkılmıştır. Büyük bir inkılâb rüzgârıyle bozulan şiir bahçelerinin son mahsullerinde gördüğümüz kıtlığın izahını tarihimizde arayalım. O zaman sosyal ve siyasî hâdiselerle edebiyat arasındaki sıkı münasebeti çözmeğe de başlamış olacağız. Cumhuriyet, 10 Haziran 1938
Peyami Safa - Sanat-Edebiyat-Tenkit - Sayfa 72

Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
324
Baskı Tarihi
1999
Baskı Sayısı
2. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Ötüken
Bir sanat eseri, yaratıldığı devre göre ve o devrin hassasiyetini, zevkini ve anlayışını en iyi ifade ettiği için mi değer kazanır? Yoksa o devri aşan, her zaman için taze, hatta her zaman yeni güzelikleri keşfedilen ebedi değerlere mi sahiptir? Başka ve daha kestirme bir deyimle, bir eserin, bilhassa bir şaheserin değeri "tarihi" midir, "ebedi" mi? Batıda bu mesele çok münakaşa edilmiştir. Geçen asrın büyük Fransız tarihçisi ve filozofu Ernest Renan "İlmin Geleceği" adlı meşhur eserinde tarihi görüşü savunur. "Mutlak bir hayranlık daima sathidir.