Erzurum'un Ermenistan'a verilmesi konusu ne kadar ciddiydi?

Nisan 1920'deki San Remo konferansında, Erzurum'un Ermenistan'a verilmesi önerisine sert tepki gösteren Lloyd George, şöyle konuşur: "İngiltere'de bir kişi bile, Erzurum'un işgali için asker gönderilmesi amacıyla [bütçeden] 1.000.000 sterlin istemek sorumluluğunu üzerine almayacaktır. Ermeniler kendi başlarına işgal edemeyeceklerine göre, bölgenin Ermenistan'a bırakılması tam anlamıyla kışkırtıcı bir önlem olacaktır. Ermenilere, korumalarına yardım etmeye niyetli olmadığımız bir toprağı kâğıt üzerinde vermek adil bir tutum değildir." Eski başbakan Balfour'ın 1921 Şubatında ifade ettiği görüşleri şöyledir: "İnsani prensiplere dayananlar hariç olmak üzere Büyük Britanya'nın Ermenistan'da hiçbir menfaati yoktur. Büyük Britanya'nın elinde olmayan olaylar bu fikrin gerçekleştirilmesini önlemiş ve Türkiye ile barışı geciktirerek kötü sonuçlara sebep olmuştur. Ermenistan'a kuruluş devrinde yardım edecek olan devletin asker kuvveti kullanmaya da mecbur olacağından korkarım. Büyük Britanya şimdiye kadar yaptığı taahhütlerin sorumluluğu altında kalmamak için büyük güçlüklerle karşılaşmış bulunmaktadır. Bunlara bir de Ermenistan'ı ilave edemez." Dışişleri bakanı Lord Curzon, Ermeni davasının daha aktif bir şekilde desteklenmesini talep eden bir siyasi gruba şu cevabı verir: "İngiltere hükümetinin durumunu anlamamakta ısrar ediyorsunuz [...] Bu ülkenin (ya da başka herhangi birinin) Türkiye'nin lalettayin bir bölgesini seçip, oradaki diğer tüm ırkları kovarak, İngiliz süngüleri etrafında çok sayıda [Ermeni] muhacirle doldurmasını ve böylece, İngiliz vatandaşlarından alınacak muazzam vergilerle burada bir Ermeni ulusal varlığı teşkilatlandırmasını bekleyemezsiniz. Bunun düşüncesi bile ham hayalden öteye gitmez." (6.12.1921)
Sevan Nişanyan - Yanlış Cumhuriyet Atatürk ve Kemalizm Üzerine 51 Soru - Sayfa 417

Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
438
Baskı Tarihi
Mayıs 2008
ISBN
978-975-9169-77-0
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Kırmızı
Editörü
Fahri Özdemir
"Bu çıkmazı aşmak için, bir zihin devrimine gerek vardır. Türkiye'de çağdaş ve özgürlükçü düşünce, kendisini yetmiş veya seksen yıldan beri cenderesine alan ipoteği atmalı, Türk modernleşmesinin tarihi eleştirel bir gözle yeniden değerlendirilmelidir." Ancak bu kambur atıldıktan sonradır ki, Kemal Atatürk adındaki parıltılı ve trajik insan, gerçek boyutlarında ele alınabilir; Türkiye gibi toplumlarda yüzyılda bir yetişen bu büyük kabiliyet, olağanüstü ihtirasları ve olağanüstü hatalarıyla, tarihte ait olduğu yere konabilir."