"Meçhul kalmak" insan ruhunun en büyük acısıdır.

Meçhul kalmak insan ruhunun en büyük acısıdır. Bir ruh ne kadar güzel, ne kadar zenginse, o ölçüde bir "tanıdık"a muhtaçtır. Ariflerimizin "Aşk ve güzellik ezelde birbirleriyle sözleşmişlerdir." demeleri işte bu yüzdendir. Bu, Doğulu yaratılış felsefesidir. Tanrı bile bilinmek ister, tanınmak ister. Meçhul kalmak istemez. Yalnızlık duygusunu, yabancılık ve gurbet acısını meydana çıkaran meçhul kalmaktır. Her insan, okuyucusunu dört gözle bekleyen bir kitaptır. İslâm, yaratılış felsefesinde, Doğu tasavvufunun sözünü ettiği "aşk"ın yerine "marifet"i ne de güzel yerleştirmiştir. Aşk ne denli güçlü ve güzel bir aşk olursa olsun, içgüdüsel bir ihtiyaçtır. Tabiatın aldatmasıdır, ruh perdesi altında bedenin memurudur. Oysa tanışıklık, insani bir ihtiyaçtır, ruhun işidir. Birisi, insanı idrak eder de bizim o "samimi, saf ve gizli benimizi" anlayacak olursa, içimizde, gizlenmesi mümkün olmayan tarifsiz yakınlık ve tanışıklık duygusu yaratmış olur. Bir ruh, sadece bu durumda iken, bu dünyada iki kişi, birçok kişi olduğunu, yalnız olmadığını görür. Bu ise, Rabbimizi bile sevindiren bir başarıdır. Her halükârda, bir insan, bir kitap değilse de bir kelimedir ve ister istemez, bu sözün anlamını bilen birisine karşı gaybi bir bağlılık duyar. Elbette o kelimenin, herkesin anladığı klişe, bayağı bir anlam taşıyan, pek çok eşanlamlıları olan sözlük anlamı değil, onun sadece bir şairin hissedebileceği, anlaşılır ama nitelenemez ruhunu, ayrımını ve inceliklerini taşıyan özel anlamını...
Ali Şeriati - Çöle İniş (Hubut - Kevir) - Sayfa 334

Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
527
Baskı Tarihi
Eylül 2010
ISBN
978-605-5482-00-8
Baskı Sayısı
0. Baskı
Basım Yeri
Ankara 2010
Yayın Evi
FECR YAYINEVİ
Mütercimi
Prof.Dr.Hicabi Kırlangıç - Prof.Dr.Derya Örs
Orijinal Adı
Hubut der Kevir
Birden elindeki elmayı uzattı ve gözleriyle benden onu dişlememi istedi. Fakat ben dudaklarımı daha sıkı kapattım. Yüreğimdeki dilsiz bir duygu diyordu ki an, büyük bir inkılâp anıdır. Bütün varlık olduğu yerde durmuş heyecanla bekliyordu. O, bir isyan alevi gibi karşımda dalgalanıyor ve sabırsız yakıyordu beni. Bense kalbinde korkunç bir volkanın patlamak için sabırsızlandığı dağ zirvesinin sakinliğine sahiptim. O her an daha kararlı ve saldırgan, ben her an daha tereddütlü ve ezgin. Günah duygusu.