İbn Arabi, İslam mistizminde, ifradı temsil ediyordu; tasavvuf ile Sunna’yı bağdaştırmayı deneyen Gazali’ye nispetle, Britannica , “in decided contrast” , tam karşısında bir yer ayırmaktadır; Arabî’de panteist vurgular hep belirgindir. Büyük sufist, hikmetlerine, akıl yoluyla ulaşmadığını, bunların kendisine melekler tarafından getirildiğini ileri sürüyordu ki; bu, peygamberlerin yoludur.
Küfür gerekçesiyle birkaç kez ölüm tehlikesiyle burun buruna gelmesine rağmen, İbn Arabî’nin zındıklık suçlamasıyla öldürülmediğini biliyoruz, Profesör Ateş’in anlatımından buna şaştığı izlenimini alıyoruz; nitekim incelemesinin sonunda, “İbn El Arabî’nin eserlerinde,bilhassa Fusus ile Futuhat’ta dış manası açıkça küfür olan bir çok şey vardır” hükmünü saklamamaktadır. Ölümden kurtuluşunu, oturduğu her yerde egemenlerle iyi geçinmesi kadar, her türlü mistizmin bir değişmez niteliğinde de aramak zorunludur; hem Yahudi ve hem de İslam tasavvufu, Kitap’a, Tevrat ve Kuran’a, harfi harfine bağlıdır, fakat her kelimenin ve hatta harfin arkasında bambaşka bir anlam olduğu inancındadır. Bâtınî, derindeki anlamı esas almalarına karşın, bu hal sufilerin, yasaya sıkı sıkı bağlı olduğu inancını yaratıyor ki, görünüşte de olsa, bunları, tehlikeler karşısında korumaktadır.
Şebeke "Network" -
Sayfa 95
-
Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
330
Baskı Tarihi
2002
ISBN
9757012254
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yalçın Küçük'le Şebeke Adlı Kitabı ve Edebiyat Üzerine Söyleşi... (Ahmet Yıldız)
(Edebiyat ve Eleştiri, Ocak/Şubat 2002, sayı: 59)
Ahmet Yıldız : Edebiyata ilginiz nereden geliyor? Bir iktisatçı ve bilim adamı olmanıza karşın sezgilerinizin bilgiden önce geldiğine inandığınızdan mı? Türk-İslam “taarruzu”na karşı saldırı için mi? Ayrıntı merakınızdan mı? Yoksa toplumsal değişme ve patlama önce edebiyatta sanatta başlar yargısından mı?
Yalçın Küçük : Doğrusu sorularınızdan beni en çok yadırgatan bu soru oldu. Çünkü böyle bir soru ile karşılaşacağımı hiç düşünmemiştim. Neden?