Üç "Organize" Şube Polisine Dava

2010 yılında, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Paksüt'ün izlendiği id­dialarıyla ilgili Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Dairesi'nde görevli üç polis memuru hakkında iddianame hazırlamış ve polislerin "görevi kötüye kullanmak" suçun­dan üç yıla kadar hapsini istemişti. Osman Paksüt'ün şikâyetçi olması üzerine başlatılan so­ruşturmada Cumhuriyet Başsavcılığı "takipsizlik" kararı verdi, fakat Sincan Hâkimi Osman Kaçmaz, takipsizlik ka­rarını kaldırdı.

İddianamede, "atılı suçun işlendiği hususunda yeterli delil elde edilemediğine dair Başsavcılıkça daha önce kanaat belirtilmişse de Sincan 1. Ağır Ceza'nın kararının kesin nite­likte olması sebebiyle kamu davası açıldığı" vurgulanmıştı, 13 Mayıs 2008 günü yaşanan olayda polislerin, Ergenekon şüphelileri Ferda Paksüt ile Turhan Çömez'i mahkeme ka­rarıyla takip ettikleri ortaya çıkmıştı.

Bu konunun aynntısını iyi biliyorum. Ankara Ulus sem­tinde, sanıyorum Gençlik Parkı içinde bir inşaat yapılmış, "Ankara'da çok etkili bir kişi", Ferda Paksüt'e "bazı yetki­ler" vermişti. Aynı "etkili kişinin" yasadışı dinlemeler baş­lamadan hemen önce İstihbarat Daire Başkanlığı'na gelerek neredeyse bütün gece yetkililerle görüşmüş olduğu da ku­lislerde çokça konuşulmuştu.

Osman Paksüt, eşine böyle bir yetki verilmesinden dola­yı derin üzüntü ve rahatsızlık duymuştu. Şunu da ekleye­yim; Ferda Paksüt, Ankara Belediyesi'nin "Anket Anonim Şirketi"nin başkanı yapılmış, bu şirket aracılığıyla epeyce "yetkilendirilmişti". İşte bu yetkinin "kötü kullanımı" ko­nusunda, "şüpheler" vardı. Ferda Paksüt'e, Anket Anonim Şirketi'nde kim görev ver­mişti? Bu görevlendirmeden dolayı Ferda Hanım'ın "men­faati" ne olmuştu? Ona görev veren Belediye Başkanı'nın "menfaati" ne olmuştu? Bunları bilemem ama ortalık­ ta "üç milyon dolar" sözleri çokça dolaşmaktaydı. Tam da o günlerde, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, Anayasa Mahkemesi'nde Ak Parti'nin kapatılması için dava açmıştı (14 Mart 2008). O günlerde Melih Gökçek'in, Ak Parti'nin kapatılması yönünde mi, yoksa kapatılmaması yönünde mi kulis yaptığı konusunda, bilhassa Ak Parti çevrelerinde farklı düşünceler hâkimdi.
Sonuçta Osman Paksüt, Anayasa Mahkemesi'nde yapı­lan yargılama sırasında "Ak Parti'nin kapatılması" yönün­de oy kullandı. Paksüt'e, Ak Parti'nin kapatılması yönünde oy kullanır­sa "demokrasi düşmanı"; kapatılmaması yönünde oy kul­lanırsa "satılmış" denilecekti. Eşi Ferda Paksüt'ün Anket A.Ş.'de görev alması sebebiyle çok zor durumda kalmıştı. İşte, Kavaklıdere Tenis Kulübü önünde, Osman Paksüt'ün, kendilerini takip eden polis ekibini yakalayıp, Ankara İl Emniyet Müdürü Ercüment Yılmaz'ı olay yerine çağırarak (13 Mayıs 2008), yakaladığı ekibi teslim etmesi olayının perde arkası böyleydi.

Osman Paksüt, kendisinin "hayati tehlikesinden" dolayı değil, eşinin içinde bulunduğu ortamdan dolayı takip edi­lip edilmediğini öğrenmek için duyarlı davranmıştı. Ankara Cumhuriyet Savcısı, yaptığı soruşturma sonra­sında, yakalanan o ekibin memurları hakkında "kovuştur­maya yer yok" kararı vermiş; Sincan Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz ise bu karan iptal ederek, "yargı­lansınlar" yönünde karar vermişti. Ben Osman Kaçmaz'ı, üstün karakterli, mert, dürüst kişiliğiyle tanıyorum. Ancak, "kovuşturmaya yer yok" kararını veren savcının kim ol­duğunu bilmiyorum. Bu karardan kısa bir süre sonra terfi ettirilmişse, savcının kişiliğine şüpheyle yaklaşmak gerekir, diye düşünürüm.

Sabri Uzun - İN - Baykal Kaseti, Dink Cinayeti ve Diğer Komplolar - Sayfa 143

Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
326
Baskı Tarihi
2014
Yazılış Tarihi
2014
ISBN
978-605-9908-32-0
Baskı Sayısı
3. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Kırmızı Kedi Yayınevi
Editörü
Tunca Arslan
Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi eski Başkanı Sabri Uzun'dan, uzun süredir beklenen kitap... İN, Emniyet'te 40 yıl görev yapan bir İstihbaratçının, teşkilat içinde yuvalanan Cemaat'le yüzleşmesini, mücadelesini, kurulan tuzak ve komploları anlatan, Türkiye gündemini sarsacak bir çalışma...