B. Russell, mistik felsefenin esaslarını şöyle sıralıyor:
1. Dolaylı (discursive, istidlâlî) bilgiye karşı sezgi. Yani ilmin tamamen duyu organlarının verilerine dayanan yavaş, hatalı "görüntü" incelemelerine karşı âni; nufüz edici, kendini kabul ettirici bir hikmet yolunun mevcudiyetine inanmak. Mistik sezgideki kesinlik ve ilham duygusu bu konulardaki muayyen inançlardan önce gelir; mistik önce sezgi kazanır, sonra bu sezgisi ile birtakım inançlara varır.
2. Sezgi veya anı kavrama yoluyla bilgi kazanılabileceğine olan inançla sıkı sıkıya bağlı olmak üzere, görünen dünyanın ötesinde ve ondan tamamen farklı bir realitenin mevcudiyetine inanmak. Bu gerçek dünya duyularımızın ince perdesiyle kapatılmıştır ki nazar sahibi bir zihin bu perdeyi kolayca aralayabilir.
3. Tezad ve tefrikayı reddedip birliğe inanmak.
4. Zamanın gerçekliğini inkar etmek.
5. Bütün kötülüklerin zahiri olduğuna, kötülüğün analitik yolla düşünen zihindeki tezad ve tefrikalardan doğan bir hayal olduğuna inanmak. Mistisizm mesela zulmün iyi olduğunu iddia etmez, sadece onun gerçekliğine inanmaz. Kötülük dediğimiz şeyler aşağı dünyaya, hayaller alemine aittir.
İşte felsefede (Batı felsefesi) Eflatun'dan Hegel'e ve onun müridlerine kadar bütün mistik metafizikçilerin düşüncesine hakim olan fikirler bunlardır. Bunların bir kısmı İslam tasavvufu üzerinde etkili olmuş, bazılarının onunla hiçbir münasebeti olmamıştır. Konumuz ilerledikçe göreceğiz ki, yukarıda mistisizmin ana özellikleri diye belirtilen hususlar dünyanın çeşitli yerlerinde çeşitli zamanlarda gördüğümüz bütün mistik düşünce tiplerinde mevcuttur. İşte bu yüzdendir ki mistisizmi genel bir ad olarak alıyoruz ve tasavvufu bunun İslam dünyasında görülen örneği diye inceliyoruz. Mistisizm kelimesinin Batı dillerinden alınmış olması, bu düşüncenin veya hayatın onlara mahsus olduğu manasına gelmez. "
İslam Tasavvufunun Meseleleri -
Sayfa 16
-
Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
220
Baskı Tarihi
1998
Yazılış Tarihi
1982
ISBN
975-437-042-7
Baskı Sayısı
7. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Hicret'in 15. asrına girdiğimiz şu yıllarda 'İslam bir inanç sistemi ve hayat nizamı olarak bütün dünyanın ilgisini çekmektedir. ''İslamın Bugünkü Meseleleri'' adıyla neşrettiğimiz eserde yazar, bu meseleyi sosyal ilimci gözüyle incelemişti. Bu kitapta ise, aynı metodla tasavvuf meselelerini ele almaktadır. Günümüzde tasavvuf Türk aydınının zihnini ne bakımlardan meşgul etmektedir? Çağımızın tarih, felsefe, sosyoloji-psikoloji bilgileri hesaba katıldığında, tasavvuf üzerinde nasıl bir değerlendirme yapılabilir? Tasavvufi düşüncenin geleceği ne olabilir? Tasavvufun İslam'daki yeri nedir?