Türü
Roman
Sayfa Sayısı
119
ISBN
978-975-437-048-5
Baskı Sayısı
0. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Ötüken

Sükut

Sofradaki münakaşanın çirkin bir çocuğu doğdu. sükut. ruhlar acılaşmıştı ve güzel bir mevzua girilemiyordu

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
119
ISBN
978-975-437-048-5
Baskı Sayısı
0. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Ötüken

Yalancı istikbal

Meçhul ümitlere inanmadığım an,beni kurtaracak şeyin ne olduğunu bilmek istiyorum.Ümit etmek bile az. Emin olmak ihtiyacı.Yalancı istikbalin şüpheli vaatlerine değil,teminatına ve senedine ihtiyacım var. Halbuki o vaat bile etmiyor ve kendisine beni nasıl karşılayacağını sorduğum vakit, korkunç bir dilsizlikle susuyor.

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
119
ISBN
978-975-437-048-5
Baskı Sayısı
0. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Ötüken

Bizden uzaklaşmadıkça bize görünmeyen sıhhat

Bizden uzaklaşmadıkça bize görünmeyen sıhhat, itiyadın verdiği hissizlikle, sağlamların şuurundan kaçıp nasıl ve nereye saklanıyor? Onu ben görüyorum, çünkü benden uzak ;onu ben Mithat Bey'in kırmızı yüzünde,çelikli damarlarında,arkadaşımın otururken rahat gerilişlerinde, bacaklarını uzatışlarında korkusuz bakan gözlerinde görüyorum

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
119
ISBN
978-975-437-048-5
Baskı Sayısı
0. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Ötüken

Aslından daha korkunç olan gölge

Korkunun bu derinleşen nev'i dayanılacak şey değil; ıstırabın vukuundan evvel ruhta bir gölgesinden ibaret olan korku,ıstıraptan bin kat daha müthiş. Muhayyilenin ışığına yaklaştıkça ruhta uzanan, büyüyen ve aslından daha korkunç bir gölge.

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
119
ISBN
978-975-437-048-5
Baskı Sayısı
0. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Ötüken

Ameliyat öncesi

Bana uzatılan ellere , bir uçurumun dibinde imişim gibi sarıldım. Bir tek cevabı saatlerce sürebilecek sualler soruyorlardı; hiçbirine cevap veremiyordum. Yüzlerce kelimeyi teksif edebilecek bir baş hareketi, bir bakış bir teneffüs arayarak susuyordum.

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
119
ISBN
978-975-437-048-5
Baskı Sayısı
0. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Ötüken

Annelere anlatılan kederler taksim değil zarbedilmiş olur

Felaketimizi başka biriyle taksim etmek saadettir,fakat annelerle değil,annelerle değil.Annelere anlatılan kederler taksim değil ,zarbedilmiş olur: Çoçuklarının felaketini iki kat şiddetle hisseden anneler, bu ıstıraplarını çoçuklarına fazlasiyle iade ederler; böylece keder anadan çoçuğa çoçuktan anaya her intikal edişinde büyüdükçe büyür.

Türü
Hikâye
Sayfa Sayısı
163
Baskı Tarihi
2009
ISBN
9753638029
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Yapı Kredi Yayınları
"Her gün, daima öğleden sonra oraya gidiyor, koridorlardaki resimlere bakıyormuş gibi ağır ağır, fakat büyük bir sabırsızlıkla asıl hedefine varmak isteyen adımlarımı zorla zapt ederek geziniyor, rastgele gözüme çarpmış gibi önünde durduğum "Kürk Mantolu Madonna"yı seyre dalıyor, ta kapılar kapanıncaya kadar orada bekliyordum." Kimi tutkular rehberimiz olur yaşam boyunca. Kollarıyla bizi sarar. Sorgulamadan peşlerinden gideriz ve hiç pişman olmayacağımızı biliriz. Yapıtlarında insanların görünmeyen yüzlerini ortaya çıkaran Sabahattin Ali, bu kitabında güçlü bir tutkunun resmini çiziyor.

Yılbaşı

Senenin diğer günlerinden ne farkı sanki? Tabiat onu herhangi bir şekilde ayırmış mı? Ömrümüzden bir sene geçtiğini göstermesi bile o kadar muhim değil; çünkü ömrümüzü senelere ayırmakta insanların uydurması.İnsan ömrü doğumdan ölüme kadar uzanan tek bir yoldan ibarettir ve bunun üzerinde yapılan her türlü taksimat sunidir...

Türü
Hikâye
Sayfa Sayısı
163
Baskı Tarihi
2009
ISBN
9753638029
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Yapı Kredi Yayınları
"Her gün, daima öğleden sonra oraya gidiyor, koridorlardaki resimlere bakıyormuş gibi ağır ağır, fakat büyük bir sabırsızlıkla asıl hedefine varmak isteyen adımlarımı zorla zapt ederek geziniyor, rastgele gözüme çarpmış gibi önünde durduğum "Kürk Mantolu Madonna"yı seyre dalıyor, ta kapılar kapanıncaya kadar orada bekliyordum." Kimi tutkular rehberimiz olur yaşam boyunca. Kollarıyla bizi sarar. Sorgulamadan peşlerinden gideriz ve hiç pişman olmayacağımızı biliriz. Yapıtlarında insanların görünmeyen yüzlerini ortaya çıkaran Sabahattin Ali, bu kitabında güçlü bir tutkunun resmini çiziyor.
Neden Altını Çizdim?
Maria Puder burada bir botanik bahçesini anlatıyor aslında kendisinden bahsediyor ait olmadığı bir yerde yaşamak zorunda olanların dramından.Raif burada Maria'yı çok iyi anlıyor.Maria'nın Berlin'de en sevdiği mekan olan bu botanik bahçesinin ızdırabını bile bile ziyarete gelmesi ile Berlin'de bulunma sebebi olan (ve aynı zamanda bu dünyaya ait olmayan) Maria'ya olan tutkusuyla bir parelellik kuruyor.Dialoğun devamında dikkat edilirse bu seferde Raif botanik bahçesinin müdavimi Maria'ya "Ama siz de bu meraklılardan birisiniz..." diyor.Burada da bence Raif kendisiyle konuşmaya başlıyor.Maria için hissetiği ve sebebini bilmediği tutkuya bir cevap bulmak istiyor fakat bu çabalar nafile sonuç :"Bilmem!" :)

Maria ile Raif'in entarasan dialoğu

"Burası Berlin'in en güzel yeridir..." dedi."Bu mevsimde,ziyaretçisi yok denecek kadar tenhadır...Sonra bu garip ağaçlar bana daima hasretini çektiğim uzak memleketleri hatırlatır...Onların alışıltıkları yerlerden sökülerek buraya getirildiklerini ve böyle sunni tedbirler,ihtimamlarla yaşatılmaya çalışıldığını gördükçe biraz da hallerine acırım.Biliyor musunuz ,Berlin'de senenin ancak yüz gününde hava açık ve güneşli,iki yüz altmış beş gününde kapalıdır.Limonlukların projektörleri ve suni güneşleri bu ağaçların ışığa ve sıcağa alışmış yapraklarını doyurabilir mi?Buna rağmen yaşıyorlar,kurumuyorlar...Ama buna yaşamak denir mi?.. Canlı bir mevcudu kendisine uygun olan iklimden ayırarak,bir kaç meraklının keyfi için bu berbat şartlara tabi etmek bir nevi işkence değil midir? "Ama siz de bu meraklılardan birisiniz..." "Evet ,fakat buraya her gelişimde içim derin bir hüzünle doluyor!" "Ne diye geliyorsun öyleyse?" "Bilmem!"

Türü
Hikâye
Sayfa Sayısı
163
Baskı Tarihi
2009
ISBN
9753638029
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Yapı Kredi Yayınları
"Her gün, daima öğleden sonra oraya gidiyor, koridorlardaki resimlere bakıyormuş gibi ağır ağır, fakat büyük bir sabırsızlıkla asıl hedefine varmak isteyen adımlarımı zorla zapt ederek geziniyor, rastgele gözüme çarpmış gibi önünde durduğum "Kürk Mantolu Madonna"yı seyre dalıyor, ta kapılar kapanıncaya kadar orada bekliyordum." Kimi tutkular rehberimiz olur yaşam boyunca. Kollarıyla bizi sarar. Sorgulamadan peşlerinden gideriz ve hiç pişman olmayacağımızı biliriz. Yapıtlarında insanların görünmeyen yüzlerini ortaya çıkaran Sabahattin Ali, bu kitabında güçlü bir tutkunun resmini çiziyor.

İnsan çok fazla artislik yapmamalıdır

Hepimiz acınmaya layıkız; ama kendi kendimize acımalıyız.Başkasına merhamet etmek ,ondan daha kuvetli olduğunu zannetmektir ki,ne kendimizi bu kadar büyük,ne de başkalarını bizden daha zavallı görmeye hakkımız yoktur...