Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
450
Baskı Tarihi
2006
ISBN
975-256-096-2
Baskı Sayısı
1. Baskı
Yayın Evi
Kaknüs
Editörü
Seda Darcan Çiftçi
İsviçre ve Türkiye’de uzun yıllardır uyguladığı psikoterapi seanslarında ruhsal problemlerin envai çeşidine tanık olan Psikiyatr Dr. Merter, sıradan insanı ansızın pençesine alabilen ruh sıkıntısının, içinde bulunduğumuz benlik düzeyine sıkışıp kalmaktan, bir başka deyişle “yükselememekten” kaynaklandığını yazıyor. Kısacası ben, sağlıklı bir yaşam sürsem, sevdiklerimle huzurlu ilişkiler kursam, yeteneklerimi ortaya koyabileceğim bir işe sahip olsam, düzenli olarak dua ve ibadet etsem bile, bir an geliyor huzursuzlanmaya başlıyorum; kafese kapatılmış bir kaplan gibi “kendi katımda” bir aşağı bir yukarı asabi asabi dolanmaktan kendimi alamıyorum. Ve bu, varoluşsal anlamda kendimi geliştirememekten kaynaklanıyor. Merter, modern psikolojiden postmodern bilinç katagorileri kuramcılarına ve tasavvuf literatürüne kadar oldukça zengin bir kaynakçaya dayanan Dokuz Yüz Katlı İnsan’ında, çok katlı ego/nefs modelini oraya koyuyor ve benötesi (transpersonal) psikolojisinin kendine özgü terapi teknikleri çerçevesinde “yükselmenin sırlarına” işaret ediyor. 900 katlı bir gökdelen tasavvur edelim, bulutları yarıp uzaya doğru yükselen… Katların her birinde “biz” varız. Katlar yükseldikçe, letafet kazanan, nuru artan, kaygısı, korkusu azalan, muhabbetle gülümseyen bir başka biz… Bazı “bizlerimiz” varlıklarını daha ziyâde bodrum katlarda sürdürürken bazıları da yücelerden gülümsüyor… Ama en alt katların sakinlerinin bile, üst katlarda aynı muhabbetle gülümseyen asılları var.(…) Alışveriş merkezlerinde gönülleri arzu ile titreyen insanlar, diskoteklerde parlak ışıklar altında hasretle birbirlerine bakan gençler ve balkonunda kafası dumanlanıp gözleri dalan “bilinçaltı dervişi” kardeşimiz, hepimiz istisnasız aynı arayış içerisindeyiz. İçinde sıkışıp kaldığımız bodrum katların kasvetinden kurtulup, daha ferah ve aydınlık katalara çıkarak hakikate yaklaşmak… Bu amaca ulaşabilmekse sadece bu âlemde mümkün.(…) Psikolojik açıdan bakarsak, her kattaki “biz”, alt kişiliklerimizden birine, yani sahnede oynadığımız rolümüze tekabül eder. Bununla birlikte her rol, derununda bir parça huzursuzluk ve tatminsizlik taşır. Bu huzursuzluk bodrum katlarında had safhadadır. Hissedilen acı o denli yoğundur ki, o alt kişilik kendini anestezi etmek zorundadır. Bu nedenle bulabildiği en sert içkileri içerek, bazen de uyuşturucu alarak bu acıyı dindirmek ister. Teselliyi insanda arar. Geceyi beraber geçirdiği sevgilisine en romantik aşk sözcüklerini fısıldadıktan sonra, sabah uyandığında onu bir “acûze” gibi görür. Öyle ki ertesi akşam bir başkasına yönelir. Bir kattan diğerine geçmek, geçici bir rahatlığı da beraberinde getirir ama bir süre sonra o “huzursuzluk” kalpleri içten içe tekrar sarar. Eğer bir üst kata çıkmak mümkün olmazsa içinde bulunulan kat ne kadar mükemmel döşenmiş de olsa şartlar ne kadar da ideal görünse huzur giderek kaybolur. Gizli bir çağrı kulağımıza “Senin yerin burası değil” diye fısıldar. Dokuz Yüz Katlı İnsan, sadece insanın bodrum katlardaki çözümlenmemiş gölgelerini değil de yardımseverlik, fedakârlık ve gerçek âşk gibi üst katlardaki latif duygularını de içine alan ego/nefs modelini ortaya koyuyor ve benötesi terapi tekniklerinden örnekler veriyor. Çözümlemeli rüya örneklerine yer veren Rüya Terapisi bölümü ve örnekli Aktif Hayal Kurma Teknikleri ve Hayır Terapisi, Merter’in yıllardır sürdürdüğü psikoterapi seanslarında bizzat uyguladığı terapi yöntemlerinin başında geliyor.

Vermek...

NEFES, "alma"nın "verme" olmadan anlamlı olamayacağını ve rahatlamanın sadece bu ikisi biraraya geldiğinde mümkün olabileceği gerçeğidir. Çağımız insanının sorunu "alma"dan öte "verme"yi unutmuş olması ve bu sebeple çatlayacak kadar sıkılmasıdır.

Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
229
Baskı Tarihi
2002
ISBN
975-6698-52-7
Baskı Sayısı
1. Baskı
Yayın Evi
Kaknüs
Editörü
Seda Darcan Çiftçi
Mütercimi
Petek Budanur Ateş
Orijinal Adı
40 TAGE:ERFAHRUNGSBERİCHT EİNER TRADİTİONELLEN DERWİSCHKLAUSUR
Avrupa, Asya ve Amerika’da yaşamış, maneviyata eğilimli bir psikoterapistin halvet hikayesi:

Sırlar...

Sufiler arasında denir ki "Sırlar kendilerini açığa vurmazlar." Bunun anlamı deneyimlerin sadece onları almaya hazır olanlara gerçekten aktarılabildiğidir.

Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
229
Baskı Tarihi
2002
ISBN
975-6698-52-7
Baskı Sayısı
1. Baskı
Yayın Evi
Kaknüs
Editörü
Seda Darcan Çiftçi
Mütercimi
Petek Budanur Ateş
Orijinal Adı
40 TAGE:ERFAHRUNGSBERİCHT EİNER TRADİTİONELLEN DERWİSCHKLAUSUR
Avrupa, Asya ve Amerika’da yaşamış, maneviyata eğilimli bir psikoterapistin halvet hikayesi:

AŞK

AŞK, düşünerek veya zorlayarak ulaşılabilecek birşey değildir. AŞK, isabet ettiğinde bu hakikatten bir rahmettir.

Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
229
Baskı Tarihi
2002
ISBN
975-6698-52-7
Baskı Sayısı
1. Baskı
Yayın Evi
Kaknüs
Editörü
Seda Darcan Çiftçi
Mütercimi
Petek Budanur Ateş
Orijinal Adı
40 TAGE:ERFAHRUNGSBERİCHT EİNER TRADİTİONELLEN DERWİSCHKLAUSUR
Avrupa, Asya ve Amerika’da yaşamış, maneviyata eğilimli bir psikoterapistin halvet hikayesi:

Kendini aşmak...

Sufi geleneğinde insanın tekamülü Batı'daki gibi "kendini gerçekleştirmek (self- actualization)" değil kendini aşmaktır.

Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
240
Baskı Tarihi
2003
ISBN
975-6998-70-5
Baskı Sayısı
1. Baskı
Yayın Evi
Kaknüs
Editörü
Seda Darcan Çiftçi
Mütercimi
Seda Darcan Çiftçi
Orijinal Adı
Die Reise Nach Innen
Psikolog Dervişenin Hac Günlüğü ve Bir Mânevi Uyanışın Hikâyesi: Herşey 1960’ların sonlarına doğru başlar. Michaela Mihriban Özelsel’in tıp doktoru olan babası, Almanya’ya gidecek Türk işçileri sağlık kontrolünden geçirmek üzere Alman hükümeti tarafından Türkiye’ye gönderilir. Michaela da babası, annesi ve erkek kardeşiyle beraber henüz 15 yaşındayken vatanı Almanya’dan ayrılarak İstanbul Nişantaşı’nda yaşamaya başlar. Alman Lisesi’ne devam ederken tanıştığı Türk eşiyle peri masalını andıran bir düğünle evlenir. Genç çift üniversite eğitimi için Amerika’ya gider. 3 çocukları dünyaya gelir. Eğitimden sonra Almanya’ya yerleşirler. Michaela 35 yaşındayken yıllar önce Konya’da Mevlânâ’nın türbesinde yaşadığı bir deneyimin de etkisiyle Müslüman olur. O andan itibaren hayatta en önem verdiği şey Allah’a ve Hz. Muhammed’e duyduğu aşktır. Manevi yönden gelişmek en büyük arzusudur. Halvete girer. 40 gün boyunca bir odada ibadet ve tefekkürle meşgul olur. Yaşadıklarını Halvette 40 Gün adlı kitabında binlerce kişiyle paylaşır. İkinci kitabı Kalbe Yolculuk ise Michaela Mihriban Özelsel’in manevi arayışlarının ortasında, tesadüfler eseri kendini bulduğu Hac yollarında kaleme aldığı otobiyografisidir. Michaela Mihriban Özelsel, Hac deneyiminin muazzam etkisini, Doğu’da ve Batı’da yaşamış Müslüman bir bilim insanının penceresinden anlatıyor. Hac izlenimlerini 12. yüzyıl Müslüman âlimlerinden alıntılarla süslüyor. Michaela Mihriban Özelsel, Hac yolculuğu sırasında iç dünyasının da derinliklerine dalıyor. Geçmişi hatırlıyor. Allah yoluna girişinin öyküsünü anlatıyor. Manevi uyanış sürecini yeni baştan yaşıyor ve okuyucuyla paylaşıyor. Kalbe Yolculuk, “Bu hayatta iyi bir eğitim, iyi bir kariyer, aşk, iyi bir evlilik, mutlu bir aile ve konforlu bir yaşamın ötesinde birşeyler var” diyenlerin mutlaka okuması gereken bir yaşam öyküsü.

öğrenmek...

Eski bir sufi deyişi şöyledir: "Öğrenmeyi gerçekten istiyorsan, karşına sana birşeyler öğretecek birisi çıktığında sakın şaşırma." Bu karşılıklı çekimin, manyetizmin çeşitli durumlarda ne kadar değişik şekillere büründüğü şaşırtıcıdır.

Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
240
Baskı Tarihi
2003
ISBN
975-6998-70-5
Baskı Sayısı
1. Baskı
Yayın Evi
Kaknüs
Editörü
Seda Darcan Çiftçi
Mütercimi
Seda Darcan Çiftçi
Orijinal Adı
Die Reise Nach Innen
Psikolog Dervişenin Hac Günlüğü ve Bir Mânevi Uyanışın Hikâyesi: Herşey 1960’ların sonlarına doğru başlar. Michaela Mihriban Özelsel’in tıp doktoru olan babası, Almanya’ya gidecek Türk işçileri sağlık kontrolünden geçirmek üzere Alman hükümeti tarafından Türkiye’ye gönderilir. Michaela da babası, annesi ve erkek kardeşiyle beraber henüz 15 yaşındayken vatanı Almanya’dan ayrılarak İstanbul Nişantaşı’nda yaşamaya başlar. Alman Lisesi’ne devam ederken tanıştığı Türk eşiyle peri masalını andıran bir düğünle evlenir. Genç çift üniversite eğitimi için Amerika’ya gider. 3 çocukları dünyaya gelir. Eğitimden sonra Almanya’ya yerleşirler. Michaela 35 yaşındayken yıllar önce Konya’da Mevlânâ’nın türbesinde yaşadığı bir deneyimin de etkisiyle Müslüman olur. O andan itibaren hayatta en önem verdiği şey Allah’a ve Hz. Muhammed’e duyduğu aşktır. Manevi yönden gelişmek en büyük arzusudur. Halvete girer. 40 gün boyunca bir odada ibadet ve tefekkürle meşgul olur. Yaşadıklarını Halvette 40 Gün adlı kitabında binlerce kişiyle paylaşır. İkinci kitabı Kalbe Yolculuk ise Michaela Mihriban Özelsel’in manevi arayışlarının ortasında, tesadüfler eseri kendini bulduğu Hac yollarında kaleme aldığı otobiyografisidir. Michaela Mihriban Özelsel, Hac deneyiminin muazzam etkisini, Doğu’da ve Batı’da yaşamış Müslüman bir bilim insanının penceresinden anlatıyor. Hac izlenimlerini 12. yüzyıl Müslüman âlimlerinden alıntılarla süslüyor. Michaela Mihriban Özelsel, Hac yolculuğu sırasında iç dünyasının da derinliklerine dalıyor. Geçmişi hatırlıyor. Allah yoluna girişinin öyküsünü anlatıyor. Manevi uyanış sürecini yeni baştan yaşıyor ve okuyucuyla paylaşıyor. Kalbe Yolculuk, “Bu hayatta iyi bir eğitim, iyi bir kariyer, aşk, iyi bir evlilik, mutlu bir aile ve konforlu bir yaşamın ötesinde birşeyler var” diyenlerin mutlaka okuması gereken bir yaşam öyküsü.

Trajedinin getirdiği hediye...

Bir kızılderili atasözü şöyle der: "Her trajedi diğer elinde bir hediyeyle gelir; ama genellikle acı çekmekle öylesine meşgul oluruz ki hediyenin farkına bile varmayız, o da geldiği gibi yitip gider."

Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
240
Baskı Tarihi
2003
ISBN
975-6998-70-5
Baskı Sayısı
1. Baskı
Yayın Evi
Kaknüs
Editörü
Seda Darcan Çiftçi
Mütercimi
Seda Darcan Çiftçi
Orijinal Adı
Die Reise Nach Innen
Psikolog Dervişenin Hac Günlüğü ve Bir Mânevi Uyanışın Hikâyesi: Herşey 1960’ların sonlarına doğru başlar. Michaela Mihriban Özelsel’in tıp doktoru olan babası, Almanya’ya gidecek Türk işçileri sağlık kontrolünden geçirmek üzere Alman hükümeti tarafından Türkiye’ye gönderilir. Michaela da babası, annesi ve erkek kardeşiyle beraber henüz 15 yaşındayken vatanı Almanya’dan ayrılarak İstanbul Nişantaşı’nda yaşamaya başlar. Alman Lisesi’ne devam ederken tanıştığı Türk eşiyle peri masalını andıran bir düğünle evlenir. Genç çift üniversite eğitimi için Amerika’ya gider. 3 çocukları dünyaya gelir. Eğitimden sonra Almanya’ya yerleşirler. Michaela 35 yaşındayken yıllar önce Konya’da Mevlânâ’nın türbesinde yaşadığı bir deneyimin de etkisiyle Müslüman olur. O andan itibaren hayatta en önem verdiği şey Allah’a ve Hz. Muhammed’e duyduğu aşktır. Manevi yönden gelişmek en büyük arzusudur. Halvete girer. 40 gün boyunca bir odada ibadet ve tefekkürle meşgul olur. Yaşadıklarını Halvette 40 Gün adlı kitabında binlerce kişiyle paylaşır. İkinci kitabı Kalbe Yolculuk ise Michaela Mihriban Özelsel’in manevi arayışlarının ortasında, tesadüfler eseri kendini bulduğu Hac yollarında kaleme aldığı otobiyografisidir. Michaela Mihriban Özelsel, Hac deneyiminin muazzam etkisini, Doğu’da ve Batı’da yaşamış Müslüman bir bilim insanının penceresinden anlatıyor. Hac izlenimlerini 12. yüzyıl Müslüman âlimlerinden alıntılarla süslüyor. Michaela Mihriban Özelsel, Hac yolculuğu sırasında iç dünyasının da derinliklerine dalıyor. Geçmişi hatırlıyor. Allah yoluna girişinin öyküsünü anlatıyor. Manevi uyanış sürecini yeni baştan yaşıyor ve okuyucuyla paylaşıyor. Kalbe Yolculuk, “Bu hayatta iyi bir eğitim, iyi bir kariyer, aşk, iyi bir evlilik, mutlu bir aile ve konforlu bir yaşamın ötesinde birşeyler var” diyenlerin mutlaka okuması gereken bir yaşam öyküsü.

Allah'a güven...

Allah'ın olayları düzenleyiş şekli insanı hep şaşırtıyor! Tekrar tekrar ne kadar az güvendiğimizi görüyoruz.

Mesnevi ve Şerhi 3.Cilt

Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
573
Baskı Tarihi
1973
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Başbakanlık Kültür Müsteşarlığı Kültür Yayınları
Mütercimi
Abdülbaki Gölpınarlı

Dokuz yüz katlı insan...

Aziz dost! Sen tek bir kişi değilsin! Sen derin ve çok büyük bir denizsin. Ey insan-ı kamil! O senin muazzam varlığın, belki dokuzyüz kattır; dibi, kıyısı olmayan bir denizdir. Yüzlerce alem, o denize gark olmuştur.

Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
192
Baskı Tarihi
2010
ISBN
978-975-9161-49-1
Baskı Sayısı
4. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
SUFİ KİTAP
Editörü
Nihat Dağlı - Rifat Özçöllü
Mütercimi
İbrahim Kapaklıkaya
Orijinal Adı
From the Stage to the Prayer Mat
“Fakr övüncümdür.” buyuran Hz. Peygamber’e selam… Fakr’a Övgü; baskı üstüne baskı yapan Hazreti İnsan ve Sonsuz Kulluk kitaplarının yazarı Rabia Christine Brodbeck’in İslam ve tasavvufla tanışma öyküsünü anlattığı kitap. Dünyaca ünlü, İsviçreli bir modern dansçıyken derin özü keşfediş… Rabia Brodbeck; Müslümanlıkla sadece tanışmakla kalmamış, İbn Arabî, Abdülkadir Geylanî, Hz. Mevlânâ, Hallac-ı Mansur, Beyazıd-ı Bestamî gibi büyük sufilerin kılavuzluğunda İslam’ın derin sokaklarında dolaşmış.

Seven anne gerçek kulluğu öğretir

..., insanın kemali kullukta zirveye ulaşır. Seven ve kaygı duyan bir anne gerçek kulluğu öğretir. Anneliğin bu değerini ve mutluluğunu daha önce bilseydim, çok daha fazla çocuk sahibi olmak isterdim.

Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
192
Baskı Tarihi
2010
ISBN
978-975-9161-49-1
Baskı Sayısı
4. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
SUFİ KİTAP
Editörü
Nihat Dağlı - Rifat Özçöllü
Mütercimi
İbrahim Kapaklıkaya
Orijinal Adı
From the Stage to the Prayer Mat
“Fakr övüncümdür.” buyuran Hz. Peygamber’e selam… Fakr’a Övgü; baskı üstüne baskı yapan Hazreti İnsan ve Sonsuz Kulluk kitaplarının yazarı Rabia Christine Brodbeck’in İslam ve tasavvufla tanışma öyküsünü anlattığı kitap. Dünyaca ünlü, İsviçreli bir modern dansçıyken derin özü keşfediş… Rabia Brodbeck; Müslümanlıkla sadece tanışmakla kalmamış, İbn Arabî, Abdülkadir Geylanî, Hz. Mevlânâ, Hallac-ı Mansur, Beyazıd-ı Bestamî gibi büyük sufilerin kılavuzluğunda İslam’ın derin sokaklarında dolaşmış.

Sanatçı Kimdir

Sanatçı kimdir? Cevabım, hissettiklerini iletmek ihtiyacı duyan kişi olacaktır; kendisini sanat eserleri yoluyla ifade etmeden duramaz o. Çünkü sanatçı, Allah'ın Cemal ve Kemal sıfatlarının açlığını hisseder. Bu hakikati kavrayıp bulduğumda sanatın gerçek anlamını öğrendim. Ondan sonra çabam, Allah'ın yaratıcılğı üzerinde düşünmek oldu. Geçmişte, gerçek bir sanatçı olduğumu düşünüyordum ama şimdi yapılması gerekenin, maneviyatın kanalı olmak gerektiğini düşünüyorum. Kişi, Allah'ın Kendisi aracılığıyla hareket ettiği hassasiyette ve durumda olmalıdır.