Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
438
Baskı Tarihi
Mayıs 2008
ISBN
978-975-9169-77-0
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Editörü
Fahri Özdemir
"Bu çıkmazı aşmak için, bir zihin devrimine gerek vardır. Türkiye'de çağdaş ve özgürlükçü düşünce, kendisini yetmiş veya seksen yıldan beri cenderesine alan ipoteği atmalı, Türk modernleşmesinin tarihi eleştirel bir gözle yeniden değerlendirilmelidir."
Ancak bu kambur atıldıktan sonradır ki, Kemal Atatürk adındaki parıltılı ve trajik insan, gerçek boyutlarında ele alınabilir; Türkiye gibi toplumlarda yüzyılda bir yetişen bu büyük kabiliyet, olağanüstü ihtirasları ve olağanüstü hatalarıyla, tarihte ait olduğu yere konabilir."
Objektif bir bakışla bakarsak...
Atatürk'ün vatanseverliğini ("iyi niyetini") sorgulamak da anlamsızdır. Uygar, müreffeh, dinamik, akılcı ve güçlü bir toplum idealini benimsediği; yaptıklarının bu ideale hizmet edeceğine inandığı, ve çevresindekilerin bazılarını buna inandırmayı başardığı açıktır. İnandığı hedefler uğruna, eşine ender raslanır bir enerji ve yaratıcılıkla hareket etmiştir. Eğer yaptıkları, sonuçta, ifade edilen ideallere varamamış, hatta Türkiye'nin o ideale ulaşmasını güçleştirmiş veya engellemişse, bundan dolayı o idealin samimiyetinden kuşku duymak gerekmez. Çünkü doğru niyetle yanlış işler yapmak, insanoğlunun yazgısında vardır.
Kültürü kısıtlıdır. Askerlik dışında bir profesyonel eğitime sahip değildir. Ülkenin kaderine hükmetmeye başladığı güne kadar, askeri birliklere komuta etmek dışında bir idari veya siyasi deneyimi olmamıştır. Birkaç haftalık üç Avrupa ziyareti dışında, dünya görgüsü, Selanik ve Sofya'nın batısına geçmez. Rousseau'yu ve yüzyıl başının bazı radikal Fransız yazarlarının çevirilerini okumuştur; ancak Anglo-Sakson kültürü ile herhangi bir tanışıklığı yoktur. Hayranlığını çeken Batı'nın tarihi, dini, hukuku, siyasi felsefesi, edebiyatı, töreleri ve müziği hakkında ciddi bir bilgisi olduğunu gösterecek delil bulunmaz. Din, dil ve tarih konularında sahip olduğu fikirler, ortalama bir Türk askerinin entelektüel ufkunu çok aşmazlar. Danışman olarak etrafına topladıkları, genellikle bir-iki yabancı kitap okumuş olmak dışında bir uzmanlığı olmayan kişilerdir. Yurttaşlık bilgisi notlarını yazarken dayandığı kaynak, manevi kızının sörler ortaokulunda okumuş olduğu ders kitabıdır.
Askerlik dışında formel eğitimi olmayan bir insanın, dilden ekonomiye, dinden hukuka, diplomasiden eğitim politikasına kadar sayısız alanda aldığı son derece radikal kararları, tüm toplumsal sonuç ve uzantılarıyla değerlendirebildiğine ihtimal veremeyiz.
Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
384
Baskı Tarihi
2005
Yazılış Tarihi
1982
ISBN
975-00125-1-8
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Editörü
Halil Açıkgöz
Bu kitabın yazarı aslında Halil Açıkgöz ancak altını çizdiğimiz tüm satırlar Cemil Meriç'e ait olduğundan yazarı Cemil Meriç olarak girdik.
Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
438
Baskı Tarihi
Mayıs 2008
ISBN
978-975-9169-77-0
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Editörü
Fahri Özdemir
"Bu çıkmazı aşmak için, bir zihin devrimine gerek vardır. Türkiye'de çağdaş ve özgürlükçü düşünce, kendisini yetmiş veya seksen yıldan beri cenderesine alan ipoteği atmalı, Türk modernleşmesinin tarihi eleştirel bir gözle yeniden değerlendirilmelidir."
Ancak bu kambur atıldıktan sonradır ki, Kemal Atatürk adındaki parıltılı ve trajik insan, gerçek boyutlarında ele alınabilir; Türkiye gibi toplumlarda yüzyılda bir yetişen bu büyük kabiliyet, olağanüstü ihtirasları ve olağanüstü hatalarıyla, tarihte ait olduğu yere konabilir."
Emelen Müttehit
Atatürk'ün yazdığı Medeni Bilgiler kitabının ilk cümlesine göre, "Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir."
Dikkat edilirse, "TC dahilinde oturan," "tabiiyetinde bulunan", "vatandaş olan" vb. değil, kuran. Çünkü millet, Atatürk'e göre, belli sınırlar dahilinde oturan lalettayin bir topluluk değil, bir irade ve ülkü birliğidir; "emelen müttehit" bir varlıktır. Türkler için bu ittihadın esası ise, Türkiye Cumhuriyetinde tecelli eden bağımsızlık, milliyetçilik, laiklik, cumhuriyetçilik, muasır medeniyetçilik vb. ülküsüdür. Cumhuriyet idealini ve onun bütünleyici ögeleri olan Türk dili ve kültürünü benimseyen herkes, din ve soy ayrımı olmaksızın kendine Türk diyebilir.
Tıpkı İslamiyete girmek için kelime-i şehadetin yeterli sayılması gibi, o halde, yeni anlamıyla Türklüğün şartı da bir siyasi amentüdür.
"Türklüğü" tesis eden irade beyanı, Kurtuluş Savaşı, Millet Meclisi, padişahın ve halifenin kovulması, Sakarya, Dumlupınar, düşmanın denize dökülmesi, laiklik, Medeni Kanun, şanlı ordu, Latin alfabesi, 19 Mayıs, 23 Nisan, 30 Ağustos, 9 Eylül, 29 Ekim gibi birtakım temel kavram ve sembolleri içeren, kısaca "vatan-millet-sakarya" deyimiyle özetlenen bir formüldür. Bu formülü kabul ve beyan etmekle "Türk" olunur.
Cumhuriyetçi tanımın teorik öncülleri
Yukarıdaki listede dikkati çeken bir özelliğe parmak basmalıyız. Dikkat edilirse, "Türklüğü" tesis eden kavram ve semboller dizisinin tümü ortak bir tarihi özneye – aktöre – sahiptir. Kendisine (sözgelimi Ulutürk, Yücetürk, Kahramantürk vb. değil) Atatürk adı verilmesi tesadüf değildir. Çünkü cumhuriyetin kurucusu yalnız Türklerin lideri, rehberi, en büyüğü, en değerlisi vb. değildir: Türk milletini vareden aktif ilkedir. Türk milleti, O'na boyun eğmekle millet olur. Anadolunun rahmindeki şekilsiz cenin, O'nun müdahalesiyle "Türk" olmuştur!
Türü
Roman
Sayfa Sayısı
264
Baskı Tarihi
Eylül 2006
ISBN
978-975-14-1150-1
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Editörü
Öner Ciravoğlu
Sabahattin Ali'nin Romanı
Neden Altını Çizdim?
Bir solcunun gözünden Atatürk ilkelerinden ödün verilmesi böyle görünüyor. Ödün verilmemesi için dikta yanlısı bir başbakanın görevde tutulması, her türlü din eğitiminin yasaklanması ve özel girişime izin verilmemesi gerekiyor!
Ödün
Demokrat Parti'nin tutucu ve dinci çevrelerde güçlenmesinden kuşku duyan CHP, o dönemde sağcılara bazı ödünler verme yollarının da arayışı içindeydi.
Atatürk ilkelerinden ödün verilmesine o dönemde başlandı . 2 Temmuz 1947'de "İslam dininin akide ve ibadet esaslarını öğretmek" üzere din dershanelerinin açılmasına karar verildi. Bu karar imam- hatip okullarının açılması için ilk basamaktı. Ama tutucu çevreler bununla yetinmiyordu ve laik eğitimin temellerini sarsacak hamlelere yöneliyorlardı . Bu alanda başı Necip Fazıl Kısakürek çekiyor ve okullarda din eğitiminin kabulü için başarılı bir kampanya yürütüyordu. Üniversite gençliği de "Din eğitimine karşıyız" diye gösteriler düzenliyordu.
CHP içinde Atatürk ilkelerinden ödün verilmesine hiç yanaşmayalar ılımlı bir politikayı savunanlar karşısında gittikçe kan kaybediyorlardı . İnönü'nün, dikta yanlısı olarak tanınan Başbakan Recep Peker' i görevden alarak yerine üniversite çevrelerinde dürüst davranışlarıyla tanınan Hasan Saka'yı getirmesi ılımlıların zaferi gibi yorumlanıyordu.
Kasım 1946 ortalarında toplanan CHP Kurultayı dikta yanlıları için tam bir yenilgi oldu. İnönü'nü n desteklediği Hilmi Uran Recep Peker'in karşısında büyük bir zafer kazandı . Parti artık sağ yönde ilerlemeye başlıyordu. Kurultayda Halkevleri ve Köy Enstitüleri de büyük saldırılara uğradı . Laiklik konusu sık sık gündeme geldi. Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu değiştirilerek büyük toprakların dokunulmazlığı istendi. Devletçilik ilkesi yeniden tanımlandı ve özel girişimcilere yeni olanaklar tanındı.
Türü
Roman
Sayfa Sayısı
264
Baskı Tarihi
Eylül 2006
ISBN
978-975-14-1150-1
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Editörü
Öner Ciravoğlu
Sabahattin Ali'nin Romanı
Görüşler
Cami Baykut Halide Edip Adıvar'dan ve Dr. Adnan Adıvar'dan da yazı alınmasını önermişti . Sabiha Sertel bu amaçla Halide Edip Hanım' ı evinde ziyaret ederek derginin amaçlarını anlattı . Dörtler'in de kadroda yer alacaklarını belirttikten sonra kendisinden sürekli yazı istedi. Halide Hanım'ın yanıtı şu oldu:
"Ben de ülkede demokratik bir rejimin kurulmasından yanayım. Bu diktatörlük sistemi Atatürk'ün kurduğu bir sistemdir. Biz buna karşı geldiğimiz için gadre uğradık ve ülkeden ayrılmak zorunda kaldık. Dünyanın bugünkü durumunda artık bu sistem yürütülemez. İnönü'nün istenen özgürlükleri vereceğine inanmıyorum. O bir politika cambazıdır . Bir gün totaliter sistemin başında olur, ertesi gün demokrasi yanlısı görünür . Bir başka gün faşist yöntemleri kullanır. Daha ertesi gün sosyalist olur. Bu değişmeler iktidarı elinde tutmak içindir. Celal Bayar yarın iktidara gelirse onun da bu özgürlükleri vereceğine inanmıyorum. "
Sabiha Sertel de güvenmiyordu, ama demokrasi yolunda bir şeyler yapılmasının gerektiğine inanıyordu. Şöyle dedi :
"Hangi istasyona kadar birlikte gidebilirsek kârdır. Gerçek demokrasinin kurulmasını isteyenleri birleştirmeliyiz. Görüşler dergisi değişik kişisel inançları , ideolojileri olan insanları demokrasi davasında birleştirmeye yönelik bir forum olacaktır."
Halide Hanım kadroyu olumlu karşıladı ve Cami Bey'in dergiye katılmasına sevindiğini belirterek şöyle dedi :
"Cami Bey dünyanın en namuslu insanıdır. İnançlarında samimidir . Atatürk'ün diktatörlüğüne karşı geldiği için onu yerden yere vurdular . Gerçek bir demokrasi savunucusudur. Tevfik Rüştü Aras'ın Sovyet dostluğu inancında samimi olduğuna inanıyorum. Bayar grubuyla birleşmesi kaybettiği yeri geri almak içindir. Behice Boranla bir toplantıda bulunmuştum. 'Dağları ben yarattım' gibi bir havası vardı . Bana karşı öyle küstahça konuştu ki bütün toleransıma rağmen kendisini azarlamak gereğini duydum. Bütün bunlara rağmen ben Görüşlere yazı yazarım. Ancak birinci sayı çıksın, ben ikinciye yazı veririm."
Adnan Adıvar, eşinin dergiye katılmasını hiç de iyi karşılamadı .
"Halide, Halide! Ne yapıyorsun?" diye kükredi.
"Biz İsmet Paşa'ya nasıl karşı çıkabiliriz? Bizim yurda dönmemiz için harcadığı çabalan unutuyor musun?"
Halide Hanım kendini İnönü'ye karşı borçlu saymıyordu. Şöyle dedi :
"Atatürk bize karşı çıktığı zaman, biz de Türkiye'den kaçma zorunda bırakıldığımız zaman İsmet Paşa'nın Atatürk'ü desteklediğini hiç unutmuyorum. Evet, sonra İsmet Paşa ülkeye dönmemiz için bize yardım etti. Ama bugün sorun ülkede demokratik bir rejimin kurulmasıdır."
Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
151
Baskı Tarihi
1976
Baskı Sayısı
2. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Batılılaşma İhaneti esas itibariyle yakın tarihe yönelik bir meydan okumadır. Merhum Cemil Meriç kitap yayınlandığı zaman onu bir 'ithamname' olarak nitelemişti. Kitabın yirmi yıldır azalmayan bir ilgiye mazhar olması şüphesiz öncelikle ele aldığı konunun aktüalitesini yitirmemesinden kaynaklanıyor. Fakat sırf konunun güncelliği böyle bir sonuç doğurmaya yetmez. Ele aldığı hususları cesaretli değerlendiriş biçimi ile birlikte, vardığı sonuçlar da ilginin sürekliliğini sağlamıştır. Yazarı kitabın gördüğü ilgiyi, en çok maşeri vicdana, kamunun hislerine tercüman olmasına bağlamaktadır.
Yalakalıkta sınır tanımayanlar 3
Atatük'e tekbir
Atatürk'e ekber! Atatürk ekber! Ancak O var: Atatürk!
Evliya odur,peygamber odur,sanatkar Atatürk.
Talihe hakim zekaya önder,doğma serdar Atatürk!
Bunları geçti insan büyüğü: Kendi kadar Atatürk!
Atatürk ekber! Atatürk ekber! Bizde O var: Atatürk!
Ne Evliya ne peygamber...Halkına yar Atatürk!
Betin,1950. Sonrakiler defterinde
Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
151
Baskı Tarihi
1976
Baskı Sayısı
2. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Batılılaşma İhaneti esas itibariyle yakın tarihe yönelik bir meydan okumadır. Merhum Cemil Meriç kitap yayınlandığı zaman onu bir 'ithamname' olarak nitelemişti. Kitabın yirmi yıldır azalmayan bir ilgiye mazhar olması şüphesiz öncelikle ele aldığı konunun aktüalitesini yitirmemesinden kaynaklanıyor. Fakat sırf konunun güncelliği böyle bir sonuç doğurmaya yetmez. Ele aldığı hususları cesaretli değerlendiriş biçimi ile birlikte, vardığı sonuçlar da ilginin sürekliliğini sağlamıştır. Yazarı kitabın gördüğü ilgiyi, en çok maşeri vicdana, kamunun hislerine tercüman olmasına bağlamaktadır.
Yalakalıkta sınır tanımayanlar 2
Peçesini atan Türkiye
Atatürk yarım bir İlahtır;Türklerin babasıdır.Hiç bir devlet şefi için hayatında bu kadar heykel dikilmemiştir. Ne Mussolini'nin ne Hitler'in ,ne de Lenin'in anıtları onunkilerle ölçülemez
Cumhuriyet 5.8.1935, sf 15
Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
151
Baskı Tarihi
1976
Baskı Sayısı
2. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Batılılaşma İhaneti esas itibariyle yakın tarihe yönelik bir meydan okumadır. Merhum Cemil Meriç kitap yayınlandığı zaman onu bir 'ithamname' olarak nitelemişti. Kitabın yirmi yıldır azalmayan bir ilgiye mazhar olması şüphesiz öncelikle ele aldığı konunun aktüalitesini yitirmemesinden kaynaklanıyor. Fakat sırf konunun güncelliği böyle bir sonuç doğurmaya yetmez. Ele aldığı hususları cesaretli değerlendiriş biçimi ile birlikte, vardığı sonuçlar da ilginin sürekliliğini sağlamıştır. Yazarı kitabın gördüğü ilgiyi, en çok maşeri vicdana, kamunun hislerine tercüman olmasına bağlamaktadır.
Neden Altını Çizdim?
Başbakanı peygamber yerine koyan beyinsizi duyunca hiç şaşırmadım .Bu ülkenin çok çok öncelerden beri alışık olduğu bir durum.ilk değil ki son olsun. Neyse ben gene de inş birdaha böyle şeyler duymayız diyeyim
Yalakalıkta sınır tanımayanlar 1
Yürekten sesler
Atatürk'ün tapkınıyız.Her şey (O) dur.Her yerde (O) var. Her gökte (O) eser.Her enginde (O) çağlar.
Atatürk benim değildir.
Atatürk senin değildir.
Atatürk onun değildir.
Atatrük;
Benimdir ,senin, onundur,acunundur,evrenselindir,,geçmişerindir,geleceklerindir,ilksizliğindir,sonsuzluğundur.
Her şeyde Atatürk!
Yerde O!..Gökte O!..Denizde O...Varda O!..Yokta O!..Her şeyde O!..
Atatürk!
Onun yüreği okyanustur:Türk için;yat için! Barış için; insanlık, insanlık,insanlık için köpüklenip dalgalanır.
Her şey (O)dur;
(O) her şeydir.
Her yerde Durduk Yerde Atatürk!
Yerdedir,göktedir, sudadır.
Alandsadır,diktedir,pusudadır.
Görünmezi görür! Bilinmezi bilir. Duyulmazı duyar! Sezilmezi sezer!,ezilmezi ezer!
Hep ,her (O)dur!
Her şeyde Atatürk!
Elimizi yüzümüze;
Gönlümüzü özümüze kapıyoruz.
Biz sana tapıyoruz!
Biz sana tapıyoruz!
Her yerde ,her şeyde, her işte ,her gidişte..hep(O)!
Hep(O)! Hep (O)! Hep Atatürk!
Ey dilim bu ne dildir?
Bu dili acuna bildir!
Ah Atatürk Atatürk! En büyüksün en büyük!
Bir dizginsiz At gibi,bırak beni koşayım! Gösterdiğin kırana coşayım ,ulaşayım!
Varsın!Teksin! Yaratansın!
Sana bağlanmayanlar utansın!
Ah nolaydın, nolaydın...Sade Türk'ün olaydın.
Altınsel oldun Atam!
Evrensel oldun Atam,
Mutlarda günler bana
Umulmaz ünler bana.
Bu sesim:
İçten geliyor içten!
Beni sen yaratmadın balçıktan kerpiçten!
Beni benden yarattın ,kendini bana kattın Atam, Atam,
Atatürk!
En büyüksün, en büyük!
Aka Gündüz
Hakimiyeti Milliye(Ulus)
4.1.1934, sf3
Seçkinlerin İktidar Mücadelesi
Atatürk'ü layıkıyla bilmediklerini, tanımadıklarını veya bilmek veya tanımak istemediklerini söylemek zorundayız. Bugüne kadar Atatürk'ün içinde laiklik geçen bir cümlesi ile karşılaşmadığımızı söyleyebiliriz. Zaten böyle bir cümle olsa idi, herhalde son yıllarda Çankaya köşkünün ön cephesine yazılırdı!Atatürk'ün uygulamalarının hayatının hiçbir döneminde "laiklik" kapsamına girmediğini iddia ediyoruz. Milli Mücadele sırasında , hatta Lozan müzakereleri tamamlanıncaya kadar etkili bir dini söylem kullanmıştır.
Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
438
Baskı Tarihi
Mayıs 2008
ISBN
978-975-9169-77-0
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Editörü
Fahri Özdemir
"Bu çıkmazı aşmak için, bir zihin devrimine gerek vardır. Türkiye'de çağdaş ve özgürlükçü düşünce, kendisini yetmiş veya seksen yıldan beri cenderesine alan ipoteği atmalı, Türk modernleşmesinin tarihi eleştirel bir gözle yeniden değerlendirilmelidir."
Ancak bu kambur atıldıktan sonradır ki, Kemal Atatürk adındaki parıltılı ve trajik insan, gerçek boyutlarında ele alınabilir; Türkiye gibi toplumlarda yüzyılda bir yetişen bu büyük kabiliyet, olağanüstü ihtirasları ve olağanüstü hatalarıyla, tarihte ait olduğu yere konabilir."
Ek(ö)nomi
Türkiye'de kişi başına milli gelirin Cumhuriyetin ilk 71 yılında 70 dolardan 2000 küsur dolara çıktığına dair verileri ihtiyatla karşılamak gerekir. ABD fiyat endekslerine göre 1923'teki 70 doların 1994'teki değeri 607 dolar eder. Türkiye'nin 1994'teki ulusal geliri kişi başına 2184 dolar olduğuna göre, bundan bileşik faiz hesabıyla 71 yılda ortalama %1.87 net kalkınma hızı ortaya çıkar, ki dünya ölçülerine göre mütevazı bir performanstır.
Kaldı ki Türkiye'nin milli gelirindeki artış ağırlıklı olarak Atatürk devrinin değil 1950 sonrasının eseridir, ve ancak Tek Parti döneminin içe kapalı ve devletçi ekonomisinden uzaklaşıldığı oranda sağlanabilmiştir. Atatürk'ün öldüğü 1938 yılında milli gelir rakamı kişi başına 110 TL, yani 84 dolar olarak gerçekleşmiştir.