Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
406
Baskı Tarihi
Haziran 2007
ISBN
9944-125-12-1
Baskı Sayısı
2. Baskı
Basım Yeri
Gaziemir / İzmir
Editörü
Şeref Yılmaz
Yazan: AHMED ŞAHİN
Yazı Kaynağı: Zaman Gazetesi, Ailem Eki, Sayı: 228
Çileli bir devrin hikayesini Ali Ulvi Kurucu merhumun hatıralarından okumak büyük bir şans. Hayatını tamamen ilme adamış yüksek bir kâmet olan merhum Kurucu, hatıralarıyla da irşad vazifesini yerine getiriyor.
Sabri Efendi, Damadını Nasıl Seçti
Sabri Efendi merhumun hâlinde ve tavrında, Allahu Tealâ'ya bir imanın, yakînin, tevekkülün tecellisi görülürdü. Meselâ küçük kızını evlendirirken yaptıkları, menakıp kitaplarına geçecek davranışlardır. Kendisi anlatmıştı:
İstanbul Darülfünunu'nda bir konferans dinlemiş. Dinler tarihi üzerine... Konferansı veren, Darülfünun hocalarından Zeki Bey diye bir genç imiş. Bu gencin İslâm tarihine olan vukufu, İslâm'ı diğer dinlerle mukayesesi çok hoşuna gitmiş. Küçük Hamdi Efendi'ye sormuş:
"Hazret, Darülfünun'da dinler tarihi okutan Zeki Bey diye bir genç gördüm tanır mısın?"
Küçük Hamdi Efendi, Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır'dır. İcazet aldığı hocası Kayserili Mahmud Hamdi Efendi olduğu için, Beyazıd dersiamlarından olan hocasına "Büyük Hamdi", kendisine "Küçük Hamdi" denilmiştir. Hamdi Efendi, Sabri Efendi'ye:
"Evet tanırım, hemşehrimdir. Faziletli bir gençtir." diye cevap verince, konuşma şöyle devam etmiş:
"Evli midir, bekâr mıdır?"
"Yok efendim, bekârdır. Daha evlenecek imkânı yoktur. Fakir bir ailenin evlâdıdır. Dul bir anası vardır."
Sabri Efendi, Küçük Hamdi Efendi'den bu bilgileri alınca memnun olmuş ve sormuş:
"Bizim küçük kızı kendisine versek, nasıl olur? Acaba razı olur mu, alır mı?"
"Aman efendim, bu da sorulur mu? Maalmemnuniye alır, teşekkürlerle alır, kabul eder. Ondan önce de ben, bu lûtfunuza, pekâlâ derim... Fakat efendim, siz bir şeyhülislâmsınız. Evet siz gönül zenginliğine, iman, ahlâk zenginliğine hayran bir kimsesiniz. Fakirliği zenginlikten çok seversiniz... Ama yenge hanımı ne yapacağız? Merhum şeyhülislâm Asım Efendi'nin kızı, zengin aileden gelme. O, bu işi nasıl karşılayacak?"
"Onun da bir çaresini bulacağız. Böyle bir genç ele geçmez, bu fırsatı kaçırmayakm..."
Sabri Efendi, para meselesine de bir çare bulmuş:
"Zeki Bey'e söyle, şimdi annesini ve sizin hanımı bir göndersin, talip olsunlar. Adet yerini bulsun... Bohça göndereceği zaman ben parasını veririm..."
Vakti gelmiş. Sabri Efendi, hem bohça ve diğer hediyeler, hem de düğün masrafları için iki yüz altın vermiş... Hanımı, damat tarafından gelen bohçayı görüp de:
"Efendi, siz bunlar için, fazla imkânları yoktur, talebelikten yeni kurtulmuş, diyordunuz. Şu gönderdilderi güzel bohçaya bir baksanıza, zengin işi" deyince; Hoca Efendi de onu tasdik ederek şunları söylemiş:
"Maşaallah! E! Hanım, parayla iman kimde var, bilinmez. Demek imkânları varmış... Maşaallah, maşaallah..."