Türü
Roman
Sayfa Sayısı
466
ISBN
9944486903
Baskı Sayısı
0. Baskı
İskender Pala'nın bir müzayededen satın alıp içindekileri yalınlaştırarak yayınladığı "Yek Cinayet Şast u Şeş Sual" (66 Soruda Cinayet) adlı elyazmasıdır.
Kahramanlarımız bir cinayetin peşinde koşuyor, bu sırada bir çok tarihi sima da olaya karışıyor. Arka planda tüm şatafatıyla Lale Devri, ön planda ise kadife yapraklarıyla lale ve tabi ki aşk...
Bir şey haddini aşınca zıddına dönüşür
Eğer sevgiliden başkasına söylenemeyecek şeylere sahip olunmuşsa aşk kapıda demektir. Bu durumda sevgilinin sözünü can kulağıyla dinlemek, ileri sürdüğü her şeyden hayret etmek, saçma sapan, hatta yalan şeyler bile konuşsa ona hak vermek, haksız olduğu zamanlarda bile onu doğrulamak, ne yaparsa, ne derse, peşini sürmek, hep aşkın hallerindendir. Hatta birbiriyle çelişkili haller bile aşk için söz konusudur. Ayrılık acısının aşığa hoş gelmesi, zamanla ondan zevk alması gibi. Aşk ilerleyince sevgilinin derdini çekmek mutluluk olabilir. Tabiatta herhangi bir şey haddini aşınca zıddına dönüşür. At arabasının tekerleri çok hızlı dönmeye başlayınca sanki tersine dönüyor gibi görülür. O halde bütün üzüntülerin sonu mutluluk, bütün gülmelerin sonu gözyaşıdır. Sevincin de hüznün de aşırısı insanı öldürür. Kahkahalarla gülen kişinin gözünden sonunda yaş akar.
Üç Eser
Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
227
Baskı Tarihi
1994
ISBN
975.11.0344.4
Baskı Sayısı
0. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Editörü
Mehmet Kaplan
Milli Eğitim Bakanlığı'nın yayını olan bu kitap aslında yazarın üç eserini bir araya getiren "toplama" bir kitap. İçindeki eserler şunlar:
1. Bize Göre
2. Gurabâhâne-i Laklakan
3. Frankfurt Seyahatnamesi
Neden Altını Çizdim?
Bu satırları pek ciddiye almadım ama eğlenceli buldum... Edebiyatla ilgili son kısımda söylenenler doğru görünüyor.
Aşk ve Evlilik
Aşkın zedelediği bin türlü talihsizler içinde en çok bu hiçe giden kurbanlara (aşkları için intihar edenlere) acımalı. Zira bu zavallılar bilmiyorlar ki birbiriyle evlenmemesi lâzım gelenler varsa onlar da yalnız sevişenlerdir.
Üstadım Gourmont'un dediği gibi aşk ile evliliği karıştırmamalı. Aşk yabanî bir hayvandır. Kanunlar dışında, isyan ve ihtilâl dağlarında yaşar. Ancak gece, karanlıklar basınca, gizli yollardan şehre girer ve bahçelerin tarhını, ağaçlı caddelerin kanapelerini alt üst eder. İbadethanelerde her gün lanetlenen aşktır. Hükümetler, polis ve jandarmayı ona karşı silâhlandırır. Halbuki evlilik, bir şehir müessesesi, bir emniyet tertibatıdır. At cambazhanelerinde musıkî çalan ve fokstrot oynayan, dişi sökülmüş, tırnaklan eyelenmiş, zararsız arslan, orman canavarına göre ne ise, aşka kıyasla da evlilik odur.
Aşk geçici, evlilik ise daimîdir. Evliliği aşkın devamı zannetmiş nice safdil çiftler, üç ay geçmeden dudaklarda ateşin söndüğünü görmüşler ve bir akşam kendilerini karşı karşıya esner bulmaktan hayret etmişlerdir. Aşk değişmeyince ölür.
En eski edebiyattan en yenisine kadar, her dilde,.., şiirin konusu zevce değil sevgilidir, hayâller ve semboller, hep sevgilinin süzgün gözleri ve karanlık kirpikleri etrafında pervaneler gibi uçuşur.
Kahramanı zevce ve konusu evlilik olan hikâyeden daha tatsız ne olabilir?