Neden Altını Çizdim?
"Asıl farkımız derunî tempomuz ve ahenk meselesidir."
Asil, hakikî ve en olgun musiki, kalbe, asaba değil, dimağa hitap eden musiki. İnsanı, nefsinin bütün zulümlerinden, tahakkümlerinden halâs eden tatlı ve daimî bir fikir aydınlığı. Rabia, bunları müphem bir şekilde hissederken Kanarya, Vehbi Efendi'ye diyordu ki:
— Bizim Efendi kadar Alman musikisini çalan adama tesadüf etmedim. Ben bir şey anlamıyorum. Bu Bach mı, Beethoven mi?
— Bilmem. Ben de sade dimağa hitap eden bu cins musikiden hiç anlamıyorum. Halbuki Avrupa musikisini pek severim. Bilhassa, Peregrini çaldığı vakit. Bana, Efendi'nin çaldığı hava ne gibi gelir, size anlatayım. Dâhi bir mimarının kurduğu bir sada abidesi. Yalnız riyazî bir dâhi böyle bir eser yaratabilir.
— Acaba bu abidenin içi nasıldır dersiniz?
Vehbi Efendi biraz düşündü. Cevap verdiği zaman bir sada abidesini değil, Şark ve Garp'ta alelade insanların meskenlerini mukayese ederek anlatıyor gibiydi.
— İçleri hep mantığa uydurularak yapılmış olacak. Her parçası bir maksat için yapılmış. Onlarda bizimkilerdeki köşeler, bucaklar olmasa gerek. Bir maksat düşünülmeden yapılan köşeler. Fakat ne kadar daha cana yakın ve sıcaktırlar!
Kanarya yavaşça güldü.
— Sizi sıktım mı?
Nejat Efendi salona dönmüştü.
Rabia gözlerinde samimî bir minnetle teşekkür etti. Hakikat yüzü dinlenmiş, tavrı eski sükûnunu almıştı. Vehbi Dede, Efendi'ye doğru ilerledi.
— Hanımefendi'ye Alman musikisinin, sizin çaldığınız kısmından bir şey anlamadığımı söylüyordum.
— Fikrî musikiyi biz pek anlamıyoruz.
Bu mevzu Efendi'nin salâhiyetle bahsedebileceği mevzu olduğu için kekelemeden söylüyordu. Devam etti:
— Fakat bizi Garp musikisinden ayıran bu fikrîliği değildir. Çünkü Garp musikisinde de fikrî olanı çok azdır. Asıl farkımız derunî tempomuz ve ahenk meselesidir.
— Garp musikisinin melodisi yoktur. Kanarya atılmıştı:
— Size öyle gelir. Fakat muhtelif melodileri bir araya katıp yaptıkları bu muğlak ahenk bence medeniyetlerinin en büyük, belki bir tek muvafakiyeti Bizdeki tek başına tekrar edilen, söylenen melodiler insana bir yalnızlık hissi verir. Alaturka şarkı söyleyen bir adam bana kendi içine hapsolmuş bir adam gibi gelir.
Sinekli Bakkal -
Sayfa 273
-
Türü
Roman
Sayfa Sayısı
419
Baskı Tarihi
2010
Yazılış Tarihi
1935
ISBN
978-975-07-0776-6
Baskı Sayısı
7. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Orijinal Adı
The Clown and His Daughter
Sinekli Bakkal, Halide Edip Adıvar'ın ünlü romanıdır. İlk olarak İngilizce The Clown and His Daughter, (Soytarı ile Kızı) adıyla 1935 yılında Londra'da yayımlanmıştır. Türkçe olarak ilk defa 1935 yılında Haber gazetesinde tefrika edildi. Daha sonra 1936 yılında kitap olarak basılmıştır. 2006 itibariyle 37. basımı yapılmıştır. Birçok yabancı dile çevrilen roman, 1942'de CHP Roman Armağanı'nı kaz