Kevir

Burası çöldür; şehirli gözler onun içinde, güzel bir gündoğumuyla günbatımından ve yıldızlı bir gökyüzünden başka hiçbir şey göremeyeceklerdir. Bu kitap, Sartre'in deyimiyle, yaralı bir yüreğin şiirleri, kelimenin Farsça anlamıyla gazelleri ve çöle ait bir ruhun iç yakınışlarıdır. Bu çöl, benim hem dünyam, hem tarihim, hem vatanım, hem yüreğim, yabancı benliğim, çorak ve ateşli hayatım ve nihayet benim hikâyemdir. Bu, varoluşun susuz, esrarlı, yakıcı, bekleyen ve dertlenen çölüdür. Bu sözlerin okuyucusu, kendisini muhatap kabul etmemelidir. Bu sözlerin muhatabı yoktur. Onların görücüsü ve arayıcısı olmalıdır. Kelimeleri ve cümleleri okumamalı, cümle haline gelmiş, kelimeleşmiş duygulara dokunmalı, tatmalı ve koklamalıdır. Bir mektubu okur gibi değil, bir kaderi görür gibi okumalıdır. Bir hatibin sözlerine kulak verir gibi değil, kendi kendine inleyen bir yaralının yalnızlığını görür gibi bakmalıdır. Çölde hiçbir şey yoktur. Ne bir söz, ne bir kişi. Burada sadece başı dönmüş, dur durak bilmez bir kasırga, bu susuz uçsuz bucaksızlıkta yalnız ve başı dönmüş bir ruh gibi esmekte, inlemekte, aramakta ve feryat etmektedir. Sense, kenardan içeriye doğru birkaç adım at. Gözlerini iki elinle kendine gölgelik ederek, teknik eleştiri yapmadan onun kaderini seyre koyul. Bu dünyaya benim bakış açımla bak. Benim yüreğimin kervanıyla birlikte, benim kültürel azığımla, benim tarih yolumun üzerinde, benim acılarımın ve özlemlerimin kırbacıyla bu çölün göğsüne sardır da kelimelerimin rehberliğiyle değil, sözümün kokusuyla bu çöllerin bağrına yol bul. Bu derin sahranın samimiyeti içinde kendini yitir; çölün yalnızlığını, yabancılığını, korkusunu, ihtişamını, sonsuzluğunu, melekûtunu ve vahşi güzelliklerini seyret. Oradan bu dünyanın fizikötesine, hepsi de yakın, hepsi de belli, hepsi de gündelik olan sevinçlerin ve üzüntülerin gaybına doğru başını uzat da ondan sonra benim hakkımda lanette veya övgüde bulunmak için otur. Ey çölün sadık okuyucusu, ey dost! Ey bilgili düşman, bu şıkşıkiyeyi kendi şıkşıkiyen gibi dinleme, gör! Okuma, bul! Ne diyeceğini düşünmeden önce, benim ne dediğimi düşün! Meşhed / 9 İsfend 1348
Ali Şeriati - Çöle İniş (Hubut - Kevir) - Sayfa 222

Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
527
Baskı Tarihi
Eylül 2010
ISBN
978-605-5482-00-8
Baskı Sayısı
0. Baskı
Basım Yeri
Ankara 2010
Yayın Evi
FECR YAYINEVİ
Mütercimi
Prof.Dr.Hicabi Kırlangıç - Prof.Dr.Derya Örs
Orijinal Adı
Hubut der Kevir
Birden elindeki elmayı uzattı ve gözleriyle benden onu dişlememi istedi. Fakat ben dudaklarımı daha sıkı kapattım. Yüreğimdeki dilsiz bir duygu diyordu ki an, büyük bir inkılâp anıdır. Bütün varlık olduğu yerde durmuş heyecanla bekliyordu. O, bir isyan alevi gibi karşımda dalgalanıyor ve sabırsız yakıyordu beni. Bense kalbinde korkunç bir volkanın patlamak için sabırsızlandığı dağ zirvesinin sakinliğine sahiptim. O her an daha kararlı ve saldırgan, ben her an daha tereddütlü ve ezgin. Günah duygusu.