Kevir (Önsözden)

Neden Altını Çizdim?
Şems-i Tebrizi'nin dediği gibi; O kâtip üç çeşit yazı yazdı
Birini o okudu, başkaları değil.
Birini o da okudu, başkaları da.
Birini o da okumadı, başkaları da.
Varlığım sadece bir kelimeden ibarettir benim; hayatım da o biricik sözü söylemekten. Nasıl mı? Üç şekilde: Konuşmak, öğretmenlik etmek ve yazmak. [..] Yazılarım da üç türlüdür. Toplumsal yazılar, İslami yazılar ve "Çöl" tarzı yazılar. Sadece halkın hoşlandığı toplumsal yazılar, hem benim hem halkın hoşlandığı İslami yazılardır. Oysa beni tatmin eden, bana çalıştığımı ve yazarlık yaptığımı değil, nasıl desem, yaşadığımı hissettiren "Çöl" tarzı yazılardır. Bunları yayınlarken sürekli olarak tereddüt edişim işte bu yüzdendir. Her biri, eylemlerimle düşüncelerimin değil, ama varlığımın birer parçası olan şu üç yüz sayfadaki on binlerce kelime, zamanın yağ çıkarıcılarının ağır taşı altında ezilerek çıkmış olan özsuyumdur benim. Ağzına gem vurulmuş, gözü bağlanmış bir eşekle döndürülen bu acımasız devasa değirmen, ruhumun, beynimin, duygularımın ve sinirlerimin üzerinde döndükçe dönüyor ve gecenin sonunda, gün ağırırken başlamış olduğu noktaya geliyor. Bu kısır ve saçma döngü içinde, eşeğin önünde gidecek bir yer olmadığı, bu taşı bir yere taşımadığı besbelli. Eğer bir amacı varsa, o, bizim yağımızı çıkarmak. Varacağı son hedef, bizden arta kalan kırıntıların, ömür adı verilen, sinsi bir fısıldayıcı olan şu geceyle gündüzün elleri ayakları altında ezilip gitmesi.
Ali Şeriati - Çöle İniş (Hubut - Kevir) - Sayfa 203

Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
527
Baskı Tarihi
Eylül 2010
ISBN
978-605-5482-00-8
Baskı Sayısı
0. Baskı
Basım Yeri
Ankara 2010
Yayın Evi
FECR YAYINEVİ
Mütercimi
Prof.Dr.Hicabi Kırlangıç - Prof.Dr.Derya Örs
Orijinal Adı
Hubut der Kevir
Birden elindeki elmayı uzattı ve gözleriyle benden onu dişlememi istedi. Fakat ben dudaklarımı daha sıkı kapattım. Yüreğimdeki dilsiz bir duygu diyordu ki an, büyük bir inkılâp anıdır. Bütün varlık olduğu yerde durmuş heyecanla bekliyordu. O, bir isyan alevi gibi karşımda dalgalanıyor ve sabırsız yakıyordu beni. Bense kalbinde korkunç bir volkanın patlamak için sabırsızlandığı dağ zirvesinin sakinliğine sahiptim. O her an daha kararlı ve saldırgan, ben her an daha tereddütlü ve ezgin. Günah duygusu.