Korsan Partisi ve Türkiye

Bu devlet başından beri mi böyleydi yoksa yolun bir yerinde mi sapıttı tam bilmiyorum ama kadroları ve gittikçe sırıtan saçmalıklarıyla bu devlet topluma yük. Bir devletin en yüce mahkemesi olan Yargıtay’ın başsavcısının konuşmasını geçen gün dinledik. Başsavcı öyle bir konuşma yaptı ki mantığın, aklın, zekânın bizim devlet görevlileri için hiçbir önemi olmadığını gösterdi. “Laiklik konusunu gündemden düşürmek için ekonomik kalkınma öne çıkartılıyormuş,” söylediği bu. Ne laikliği biliyor, ne muhafazakârlığı biliyor, ne ekonomiyi biliyor, ne de hukuku biliyor. Zaten bildiğini iddia eden, bu sözleri savunan kimse de çıkmadı. İyi de, bu adam Yargıtay Başsavcısı. İnsanların hatta ülkenin kaderi hakkında kararlar veriyor. Parti kapatma davaları açıyor. Böyle biri o makama nasıl geldi? Nasıl bir devlet yapısı, nasıl bir devlet mekanizması bu düzeydeki birini o mevkilere çıkartır? Bu devlet, bu toplumun çok gerisinde. Ayağımıza takılı bir pranga gibi. Devletin gücünü, kendi mantıksızlığına alet eden bu görevliler yüzünden Türkiye her attığı adımda çelmeleniyor. Gelişmişlikle Türkiye arasında bu insanlar duruyor. Ve, biz hayatımızı anlamsız tartışmalarla geçiriyoruz. Bu devletle hiçbir şey yapamayız. Devlet görevlilerinin düzeyini yükseltmek, bilgiyi, mantığı, zekâyı devlet için de önemli hale getirmeliyiz. Devlet görevlilerinin “saçmalama” özgürlüğünü bu insanların elinden almalıyız. Devlet darmadağınık bizde. Genelkurmay Başkanı da, Poyrazköy’de bulunan silahların “orduya ait” olmadığını söylemişti. Dün Star gazetesi, bu silahların çoğunun orduya ait olduğunu belgeledi. Elindeki silahların envanterini bilmeyen, hangi silahların kaybolduğunu takip edemeyen bir ordu. Bu ordunun başındaki general de bize “terörle yaşamaya” alışmamız gerektiğini söyleyerek Kürt sorununun çözüm ihtimalinin olmadığını vurguluyor. Devletin zirvelerinde, sorunların çözümünü değil aksine iyice çoğalmasını isteyen insanlar dolaşıyor. Gelişmek, kalkınmak, toplumun mutluluğu, barış, zenginlik umurlarında değil. Halkı “köleleri” gibi görüyorlar ve bizim bu kanlı çıkmazın içinde debelenmemizi istiyorlar. Ya gerçeklerden ve hayattan tümüyle kopuklar... Ya da bu ülkeye tümden düşmanlar. Bilinçli bir “düşmanlık” beslediklerini sanmam, galiba hayatı hiç anlamıyorlar, çağı kavramıyorlar, gerçekleri görmüyorlar. Ülkeyi de gerçeklerden kopartmaya uğraşıyorlar. Onların yüzünden biz de “hayatın” ne olduğunu göremez hale geldik. Halbuki yeryüzünün başka yerlerinde “başka” bir hayat yaşanıyor. İsveç’te yeni bir parti kuruldu. Korsan Partisi. Ve, bu parti Avrupa Parlamentosu’na üye soktu seçimlerde. Partinin programı ve amacı ne biliyor musunuz? İnternet özgürlüğünü ve internetteki bilgilerin, müziklerin, görüntülerin serbest paylaşımını sağlamak. Artık dünya siyasetinin konuları değişiyor. İnternet amaçlı partiler kuruluyor, bu partiler taraftar buluyor, seçimlere katılıyor, kazanıyor. Başka bir hayatın partileri bunlar. Biz ise hâlâ “laikliği”, Kürt sorununu, ekonomik kalkınmanın tehlikelerini, topraktan çıkan silahların sahibini tartışıyoruz. Ormanda unutulmuş “kurt çocuk” gibiyiz. Birtakım tuhaf sesler çıkartıyoruz. Ne söylediğimizi, ne dediğimizi, ne istediğimizi kimse anlamıyor. Böyle bir devletle ve böyle devlet görevlileriyle bizi anlamaları da mümkün değil. Hapishanede işkenceyle adam öldürüp sonra diğer mahkûmlara “sizin de sonunuz onlar gibi olur” diyen müdürler de, insanları enselerinden vuran subaylar da, daha sonra avukatlığa geçen ve “Kürtlerin ölmesini istemek fikir özgürlüğüdür” diyen eski yargıçlar da, ekonomik kalkınmayı laikliğin düşmanı sanan başsavcılar da, kendi silahlarının envanterini bilmeyen generaller de bu devletin içinde. Bu kadrolarla bu devlet çağa nasıl ayak uyduracak, değişimi nasıl algılayacak, Bilgi Çağı’nın ne anlama geldiğini, evrensel hukukun önemini, özgürlüğü nasıl anlayacak? Kendileri anlamadıkları gibi “anlayanları” da hain sanıyorlar. Bu devlet kendi kendini değiştiremez. Onu biz değiştireceğiz. Bunun ilk adımı da devlet görevlilerinin tuhaflığını görmemiz ve göstermemiz. Bıkmadan, usanmadan, buna karşı çıkmanın bile saçmalığın bir parçası olmak anlamına geldiğini bilmenin sıkıntısına kapılmadan, gerçekleri söyleyerek yapacağız bunu. Başka da bir çaresi yok gibi gözüküyor. 09.06.2009
http://www.taraf.com.tr/makale/5958.htm
Ahmet Altan - Ahmet Altan-Taraf Gazetesi Yazıları - Sayfa 1

Türü
Gazete
Sayfa Sayısı
0
Baskı Sayısı
0. Baskı