Neden Altını Çizdim?
Peyami Safa'nın şiir hakkındaki bu görüşlerini çok beğendim! :-)
Yenilik, edebiyatımızda şiir ve nesir arasındaki büyük mahiyet farkının tam idrak edilmemiş olması, nesre kaçan şiirin adiliğini, şiire kaçan nesre de musallat etmiştir. Makaleler, muhasebeler, seyahat mektupları, fıkralar çoğu mensur şiir hâlinde yazılıyor. Garp nesrinde, ancak seyrekliği mazur görülen ve tasannu'un tâ kendisi olduğu için ifratı büyük ayıp telâkki edilen teşbihçilik ve istiare-cilik ve bizde hâlâ güzel yazının işareti ve belki de ilk şartı zannedildiği için, bu "teşaur" çirkinliğinden kurtulamayanlar çoktur. Unutuluyor ki, bir manzumenin içinde güzel olabilen hayâller, gayesi "affirmationne" ve isbat olan nesrin içinde O'nun mantıkî ve riyazî bünyesine zıttır. Nesrin kanaat verdiği telkin şartı, şiirinkine hiç benzemediği için muhayyeleye ait unsurların müdahalesi tefekkürün mantıkî sistemini bozar; zekî tasarruflara icazlara ve sarahate mâni olur.
Fikirlerinin adiliğini bir ibarenin alaca renklerinde ve sun'î karanlığında gizlenmek isteyenleri muhtaç oldukları bu hileden mahrum etmek kolay değildir.
Milliyet
Sanat-Edebiyat-Tenkit -
Sayfa 274
-
Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
324
Baskı Tarihi
1999
Baskı Sayısı
2. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Bir sanat eseri, yaratıldığı devre göre ve o devrin hassasiyetini, zevkini ve anlayışını en iyi ifade ettiği için mi değer kazanır? Yoksa o devri aşan, her zaman için taze, hatta her zaman yeni güzelikleri keşfedilen ebedi değerlere mi sahiptir? Başka ve daha kestirme bir deyimle, bir eserin, bilhassa bir şaheserin değeri "tarihi" midir, "ebedi" mi?
Batıda bu mesele çok münakaşa edilmiştir. Geçen asrın büyük Fransız tarihçisi ve filozofu Ernest Renan "İlmin Geleceği" adlı meşhur eserinde tarihi görüşü savunur.
"Mutlak bir hayranlık daima sathidir.