Terim rezaletinin sebepleri şunlardır:
1.Türk Maarifi bir sistemden mahrum olduğu için ıstılah meselesini de hangi prensiplere göre halledeceğini şaşırmıştır. Eğer terimler öztürkçe olacaksa bütün o “organiklere” “kozmogonilere” lüzum ne?Yunanca ve Latince olacaksa o “yaşalabetim”, “tüney iki açı”, “dolaykutupsal” maskaralıkları ne?
2.Uydurulan ıstılahların çoğunda kökler bile halk dilinden alınmış olmadığı için, “negbileyli dengilem sistemi” gibi kelimeler ve terkipler, deli saçması intibaı veriyor ve kepazelik derecesinde gülünç oluyor.
3.Aynı kökten gelen iki yabancı ıstılahın Türkçeleri arasında aynı prensibe sadık kalınmamış: Observation, gözleme diye tercüme edilmiş; rasathane manasına gelen “observatiore”a bu prensibe göre, “gözleme yeri” demek lazımken bu kelime observatuar olarak bırakılmış!
4.Ana diliyle mekteb, hayat diliyle mekteb, kültür diliyle mekteb arasında hiçbir alâka aranmamış: Ana dilinde “gözleme” bir tatlının adıdır; hayat ve ilim dilinde observation, rasad, tarassud, müşahede ve tetkik mânâsına gelir. Hiçbir ana, hiçbir baba, hiçbir kardeş, hiçbir amca, hiçbir gazete, hiçbir mecmua, hiçbir konferansçı, hiçbir resmî tebliğ, hiçbir hükümet tezkeresi, hiçbir rapor rasad veya müşahede yerine “gözleme” kelimesini kullanmıyor. Ana, halk, hayat, kültür, devlet dilinde kullanılmayan binlerce ıstılah, çocuğun kafasına nasıl girer, girerse nasıl yerleşir, yerleşirse mektebinden çıkan çocuk muhitinin dilinden ne anlar, anlamazsa bu işe yaramayan uydurma ıstılahların yerine ne konur, bir şey konamazsa çocukta kültürden ne eser kalır?
5.Yalnız hayatla mektep değil, mekteple mekteb arasında da ıstılah vahdeti yok:Çocuk lisede uydurma terimler öğreniyor, üniversiteye gidince, karşısına ya Latince ıstılahlar çıkıyor (Tıb Fakültesi), yahut da Arapça, Acemce, Latince, Yunanca, Fransızca, Türkçe karışık bir ıstılah apukuryası çıkıyor (edebiyat ve felsefe).
OBJEKTİF:1 - Osmanlıca Türkçe Uydurmaca -
Sayfa 44
-
Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
285
Baskı Tarihi
1990
ISBN
978-975-437-0288-1
Baskı Sayısı
3. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Türk dili üzerindeki tartışmalar devam etmektedir. Bir Türkçülük hareketi olarak başlatılan özleştirme akımı tam bir millî kültür yabancılaşması haline dönüştürülmüştür. Kelimeler -ve tabii onlarla birlikte millî kültür muhtevaları-atılıyor, uydurma kelimelerle gayri millî bir kültür kurulmaya çalışılıyor. Böylece nesiller birbirine ve yeni nesiller millî kültüre yabancılaş¬maya devam ediyor.