Hz. Ömer ile Selman-ı Farisi arasında şu konuşma geçer:
"-Ben halife miyim, yoksa sultan mı?
"-Eğer sen, müslümanların malından bir dirhem dahi olsa, kanunsuz olarak (hakkın olmadığı hâlde) alırsan ve bunu da keyfin için harcarsan o zaman sultansın; değilse halifesin.
Bu sözler Ömer (r)'i ağlattı."
Bir gün Ömer (r) dedi ki:
"Allah'a yemin ederim ki ben halife miyim, sultan mıyım bilemiyorum. Eğer sultansam vay hâlime."
Bu sözler üzerine oradakilerden biriyle Ömer arasında şu muhavere geçti:
-Ey mü'minlerin emiri! Halifelikle sultanlık arasında çok büyük farklar vardır. Ömer sordu:
-Ne gibi farklar var?
-Halife, hakkı olmadan kanunsuz bir şekilde hiçbir şey alamaz, harcayamaz. Ancak hakka muvafık bir şekilde harcamalar yapar. Allah'a hamd olsun, sen de böyle yapıyorsun. Padişah halka zulmeder, devlet malını istediği gibi kullanır, başkalarına verir, kimse de kendisine bir şey diyemez."
İmamlar ve Sultanlar -
Sayfa 41
-
Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
248
Baskı Tarihi
Temmuz 2009
Yazılış Tarihi
1990
ISBN
978-975-550-004-9
Baskı Sayısı
17. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
İnsanlar "kuru et yiyen bir kadının oğlu" olan bir Peygamber yerine, elmas taçlı, sırma kaftanlı bir "Peygamber" tasavvur ediyorlardı. Yalnız tasavvur etmekle kalmıyorlar, ömrü boyunca bunlardan nefret eden ve uzak duran Nebi´den geriye kalan hatırayı bu tasavvura uygun aksesuarlarla süslüyorlardı. Yani insanlar "bir kul gibi yeyip bir kul gibi yaşayan" bir peygambere inanmak yerine, tasavvurlarında kayser ve kisra´ya benzettikleri bir peygambere inanmayı yeğliyorlardı. Özetle insanlar "bir kul gibi yaşamak"tan daha çok "kayser ve kisra gibi yaşamaya" taliptiler.