Bu kadın da onun alıcılarından... |
Rivayet edilir ki, Yusuf'u satarlarken Mısırlılar, onu elde etmek aşkıyla yanıp yakılıyordu. Satın almak isteyenler çoğalıp üşüşünce satanlar, beş on misli ağırlığınca misk istediler. O sırada kanlara bulanmış bir koca karı da elinde bir kaç iplik yumağı alarak, kalabalığın tam orta yerine gelip çoştu: "Ey Kenan Yusuf'unu satan tellal," dedi. "Bu çocuğun iştiyakıyla aklım başımda yok. Bunu almak için tam on yumak ip eğirdim. Gel, yumaklarımı al da Yusuf'u bana sat. Hiç söz söyleme, teslim et Yusuf'u bana..."
Adam güldü de dedi ki "A saf kadıncağız, bu eşi bulunmaz inci, senin harcın değil. Değeri yüz hazine dolusu altın... Sen nerede, yumaklarınla bunu almak nerede a koca karı..."
Koca karı dedi ki,"Biliyorum, bu çocuğu şu kadarcık yumakla hiç kimse satın alamaz. Fakat bana şu yeter; Görenler, dost olsun, düşman olsun, bu kadın da onun alıcılarından derler ya!
|
35 |
|
Kimde bu dert yoksa, toprak başına... |
Bir adamın çevik bir kölesi vardı. Bu köle, bütün dünya işlerinden elini yumuş, arınmıştı. Geceleri ta sabah çağına kadar uyanık kalır, namaz kılar, dururdu. |
86 |
|
Gönül ehli, eri dağlarından tanır! |
İbadet eden birisi Peygamberden seccade üstünde namaz kılmaya izin istedi. Peygamber izin vermedi dedi ki: Şimdi toprak da sıcaktır, kum da. Allah huzurunda sıcak kuma, sıcak toprağa yüz koy. |
88 |
|
Pervane ile Mum |
Bir gece pervaneler, daracık bir yere toplanıp mumu araştırmaya koyuldular. Hepsi de dediler ki: Birisi gerek, istediğimizi arasın bulsun. Bize birazcık olsun haber getirsin.
Bir pervane uçup gitti, uzaktan bir köşk gördü. Köşkün içinde nur gibi yanan bir mum vardı. Dönüp defterini açtı, anladığı kadar mumu anlatmaya çalıştı. O toplulukta ulu bir pervane vardı, kınayıp dedi ki : Bunun mumdan haberi bile yok.
Başka bir pervane, o muma atıldı, kendisini muma attı, şöyle bir etrafını döndü dolaştı. Kanatlarını çırparak dileğine kavuştu, mum üst geldi o alt oldu. Geri döndü, o da bir miktar sırlar söyledi, mumun vuslatından bahsetti. Yine ulu pervane dile geldi, Azizim bu da mumun nişanesi değil, sen de öbürüne benziyorsun; nerden nişane vereceksin ki?
Derken başka bir pervane kalktı, sarhoş sarhoş ayaklarını vurarak ateşe atıldı. Canından el çekti, ateşe daldı, kendisini güzelce yok etti. Ateş pervaneyi tepeden tırnağa sardı. Bütün azası ateş kesildi, kıpkızıl oldu. Diğerlerini kınayan pervane, uzaktan mumun bu pervaneyi nurlandırıp kendi rengine boyadığını görünce, dedi ki; İşte ancak o pervane işe girişti. Kim ne bilir? Mumdan yalnız onun haberi var!
Herkesin içinde hakikatten haberdar olan, ancak herşeyden bihaber olmakla beraber eseri de kalmayan kişidir. Candan da cisimden de bihaber olmadıkça nasıl olur da Canandan haberdar olacaksın?
|
148 |
|