Mühürlenmiş Zaman

Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
0
Baskı Sayısı
0. Baskı

Kuş uçmak için, insan mutlu olmak için mi doğar?

… özgür olamamanın her zaman kendi korkaklığımız ve ataletimizin bir sonucu, kendi vicdanımıza uygun irade bildirimlerinde bulunmamızı engelleyen kararsızlığımızın bir ürünü olduğunu tekrar tekrar vurgulamakta yarar görüyorum. Rusya’da yazar Korolenko’nun şu sözleri sık sık tekrarlanır: “Kuş uçmak için, insan mutlu olmak için doğar!”. Bana kalırsa, insan varlığının özüne bundan daha aykırı bir görüş olamaz. Benim mutluluk kavramının ne anlama geleceği hakkında en ufak bir fikrim yok. Memnuniyet mi? Huzur mu? İnsan hiçbir zaman memnun değildir ve daima somut, elde edilebilir görevlerin çözümüyle değil, aksine sonsuzluğa yönelir…

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
340
Baskı Tarihi
ocak 2004
Yazılış Tarihi
1956
ISBN
975-418-231-0
Baskı Sayısı
8. Baskı
Basım Yeri
istanbul
Yayın Evi
Adam Yayınları
Orijinal Adı
Esir Şehrin İnsanları
Kemal TAHİR Birinci Dünya Savaşı sırasında İstanbul'daki sivil aydınların yaşayışını ele aldığı bir romandır.
Neden Altını Çizdim?
Allah'a yakın bir şey....

Esir Şehrin Anneleri

Dünyanın en müthiş karabasanı Ahmet'ini arayan bir ana-kartala hesap vermektir. O basit köylü kadına bu heybetli intikamı ana-kartal kudretini veren nedir? Haklı olması mı? Çektiği acılar mı? Olayların iç yüzünü bilmemekten gelen hesapsızlığı mı? Belki de hepsi birden... Belki de hepsinden çok acınacak,korkulacak derecede yalnız olması... Dönüşünün gök yüzünde , çok yükseklerde, bazen tek başına bir kartal dolaşır... Döne döne insana kesin yalnızlığı,kesin yalnızlığın fazlalaştırdığı yırtıcılığı düşündürür. Allah'a yakın bir şeyler...

Enformatik Cehalet

Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
0
Baskı Sayısı
0. Baskı

!!!

Shakespeare'nin kendi muhatapları, Romeo ile Juliet'i seyrettikten sonra gökyüzüne bakıp yıldızları görebiliyorlardı. Bugünkü muhatapları ise, televizyonda bir Romeo ile Juliet uyarlamasının hemen ardından araba, banka, ciklet, kuponlu gazete reklamlarına tosluyorlar.

Sayfa Sayısı
168
Baskı Tarihi
Şubat 2009
ISBN
978-9944-298-31-5
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Destek Yayınları
Editörü
Cenk Özkömür
Bir şey ya öyledir ya da değildir. Gökyüzü ya mavidir ya da mavi değildir. Hem mavi hem de mavi değil olamaz. Doğru düşünme sanatı, iki bin yıldır Hazreti’den soruluyor ama sahici dünya Aristo’nun tanımladığı gibi değil. Bir kere, hiçbir şey sabit değil. Her şey, her an değişiyor. İkincisi, dünya siyah-beyaz değil, gri. Kırçıl. Kesin olan hiçbir şey yok. Dünyanın atmosferini molekül molekül tanımlayabilseniz bile, atmosferi yeryüzünden ayıran kesin çizgiyi bulamıyorsunuz.

Heyhat, sahici dünya Aristo’nun tanımladığı gibi değil!

Bir kere, hiçbir şey sabit değil. Her şey, her an değişiyor. İkincisi, dünya siyah-beyaz değil, gri. Kırçıl. Kesin olan hiçbir şey yok. Dünyanın atmosferini molekül molekül tanımlayabilseniz bile, atmosferi yeryüzünden ayıran kesin çizgiyi bulamıyorsunuz. Aynı şekilde, Arz’ın, Mars’ın ya da Ay’ın en ayrıntılı haritaları bile ovaların nerede bitip dağların nerede başladığını söyleyemiyor. İşaret parmağımızı oluşturan moleküllerin hangilerinin bedenimize ait olduğunu, hangilerinin havada yüzdüğünü saptayamıyoruz. Tıptaki onca gelişmeye rağmen, ölü ile diri arasındaki çizgi kesin olarak çizilemiyor.

Balçiçek Pamir-Habertürk Gazetesi Yazıları

Türü
Gazete
Sayfa Sayısı
0
Baskı Sayısı
0. Baskı

Fadime Şahin 'tanık koruma' ile buhar oldu

Fadime Şahin’in bu ülkede, hatta bu dünyada yaşadığına dair ortada ne bir belge, ne resmi, ne de kişisel bir evrak var. Şahin’in nüfus kayıtları, SSK kayıtları yok. Hepimizin günlerce izlediği Müslüm Gündüz basılmasının ardından gelen mahkeme kayıtlarında ise kendisinden üstünkörü ‘bahsediliyor. Sadece bir iki cümle. İnanabiliyor musunuz? Ortada Fadime Şahin diye biri yok artık. FADİME Şahin’i hatırlıyor musunuz? Birçoğunuzun “Evet” diyeceğine eminim. Birçoğunuz da birkaç detay verince, biliyorum diyecektir. Ne garip, bir dönem günlük hayatımızın tam ortasına bomba gibi düşmüştü Fadime Şahin ve onu seks tuzağına düşüren Aczmendi tarikatı şeyhi Müslüm Gündüz. Upuzun saçları, sakallı ve elinde asasıyla dolaşan bu tarikat şeyhi ve renkli gözleri ağlamaktan şişmiş güzel yüzlü tesettürlü kızın dramı, her gece televizyonlar aracılığıyla evimizdeydi. “Pes artık!” demiştik. Din uğruna neler yapılıyor! Şimdi daha iyi hatırladınız herhalde. Sonra malum 28 Şubat’ın gelişi, tankların yürüyüşü... Türkiye’nin kaderi darbelerin, bu sefer “postmodern”i gelmişti. Fadime Şahin unutuldu gitti... Sonra galiba Reha Muhtar yıllar sonra buldu ortaya çıkardı. Estetik ameliyat yaptırmıştı ve başını açmıştı. Ne gariptir ki bu durum kimseyi şaşırtmamıştı. Öyle çok manipülasyon, öyle çok yanlı haberler yapılıyordu ki... Neyi yazıp çizeceğimize, neye inanacağımıza şaşırmıştık. Fadime Şahin-Müslüm Gündüz basılması, 28 Şubat sürecinin kuşkusuz tek nedeni değil ama gidişatı hızlandıran etkilerinden biri olmuştu. Kamu vicdanı yaralanmıştı. Bu kısa zihin tazelemeden sonra gelelim bugüne... Geçtiğimiz günlerde Yeni Şafak, Ergenekon soruşturması kapsamında ifadesine başvurulan bir gizli tanığın söylediklerini okuyucularına şöyle aktardı. “Fadime Şahin, aslında pavyonda çalışan bir telekızdı. Oradan alınıp, özel bir görevle Aczmendi Lideri Müslüm Gündüz’ün metresi haline getirildi. O dönemde yine gündemde olan cinci hoca Ali Kalkancı da aslında bir alkolikti. Bütün bu isimler Refahyol’u düşürmek için organize edildi” Bazılarını acı acı gülümseten, bazılarına “Hadi canım, saçma” dedirten bu bilgiyi doğrulamak aslında çok kolay olmalıydı. Bulursun Fadime Şahin’i, anlatır olup biteni. Ergenekon savcıları da aynı şeyi yaptı. Fadime Şahin’i tanık statüsünde ifade vermeye çağırmak istediler. Ama bulamadılar. Fadime Şahin, sanki buhar olup uçmuştu. Buhar olup derken abartmıyorum. NASIL MI? Fadime Şahin’in bu ülkede, hatta bu dünyada yaşadığına dair ortada ne bir belge, neresmi, ne de kişisel bir evrak var. Şahin’in nüfus kayıtları, SSK kayıtları yok. Hepimizin günlerce izlediği Müslüm Gündüz basılmasının ardından gelen mahkeme kayıtlarında ise kendisinden üstünkörü bahsediliyor. Sadece bir iki cümle. İnanabiliyor musunuz? Ortada Fadime Şahin diye biri yok artık. PEKİ NE OLDU? Önce Fadime Şahin’in geçmişiyle başlayalım. Fadime Şahin, muhafazakâr bir aileden geliyor. 1972 Malatya Arguvan doğumlu. Hayat ona pek de adil davranmamış olacak ki 1995 yılına kadar Aksaray’da şu anda restoran hizmeti veren bir mekânda, konsomatris olarak çalışıyor. Bir gün kapısını iki kişi çalıyor. Biri, kamuoyunun yakından bildiği, hatta geçtiğimiz günlerde Ergenekon kapsamında ifadesi alınan bir isim S.S. Bu ismin önderliğinde Fadime Şahin bir süre Fatih’te dini bir eğitimden geçiriliyor, görüntüsü değiştiriliyor. Ardından Müslüm Gündüz ile tanıştırılıyor. Gündüz ne kadar bu işlerin içindeydi, bu kumpasa ne kadar kendi isteğiyle katıldı, bilemem. Benim araştırmalarım Fadime Şahin ile sınırlı. Fadime Şahin-Müslüm Gündüz ilişkisi planlanırken Şahin bir işadamının yanında sekreter olarak işe başlıyor. O işyerinde iki ismi var. Bazıları kendisine “Kevser” diyor, bazıları “Fadime” diye sesleniyor. Çalıştığı şirketin ismi Avitaş. Avitaş 1969 yılında Mak. Yük. Müh. Eşref Avdagiç tarafından kurulmuş, kompozit plastikten komponentler imal eden ve otomotiv sanayiine yönelik çözümler üreten bir şirket. O dönem Pendik SSK’da kayıtlı olarak gözüken Fadime Şahin’in patronu ise Eşref Avdagiç’in oğlu Şekip Avdagiç. Fadime Şahin’i bizzat işe alan da o. İyi de biz bu ismi nereden biliyoruz? Şekip Avdagiç, Nuri Çolakoğlu’ndan boşalan 2010 İstanbul Kültür Başkenti Yürütme Kurulu Başkanlığı’na gelen isim. Hadi bakalım buradan buyurun. Ne alaka yani? Biraz araştırdım. Avitaş, Başbakan Erdoğan’ın İstanbul Belediye Başkanlığı döneminde kamuoyuna İGDAŞ yolsuzluğu olarak geçen tablonun da başaktörü. Gerçi açılan davalar zaman aşımından düşmüş ama Avitaş’ın ve Avitaş’ın eski ortağının kurduğu Kimelsan Kimya’nın başı, bir dönem naylon faturalar konusunda epey ağrımış. Aslında olup biteni anlamak zor olmasa gerek. O dönemdeki vergi beyannameleri ortada. Ama bu da başka bir yazı konusu. Dönelim Fadime Şahin’e... Ne dedik? Buhar oldu uçtu. Kanıt mı istiyorsunuz? Buyurun TC kimlik numarasını: TC 37570863278. Araştırın bakalım ortada böyle biri var mı? Hani tıpkı şu ünlü Bourne Identity filmi gibi. Kadına ait bütün bilgiler yok edilmiş. Ben en iyisi mi size neler olduğunu anlatayım. Fadime Şahin o kanal bu kanal dolaşıp ağladıktan sonra birilerinin emriyle önce Hollanda’ya gönderilmiş. Bir süre bu ülkede yaşayan Şahin, oradan Almanya’ya geçmiş. Şimdi ise Türkiye’de ama Fadime Şahin olarak değil. PEKİ ONU BUHAR EDEN KİM? Fadime Şahin, “Tanık Koruma Programı”yla yeni bir kimlik kazanmış. Şu anda Türkiye’de ama İstanbul’da değil. Yeniden estetik ameliyat yaptırmış. Görenlerin söylediklerine göre yüzü fazla değişime uğramamış ama tarzı farklı. Başı açık, son derece modern giyimli. Hayatını İstanbul dışında sürdürüyor. Çalışıyor ve yeni kimlik numarası, yeni ismi ve yeni nüfus kayıtları var. İsmi mi ne olmuş? Fadime Şahin’in artık iki ismi var. Bu ismi ve soyadını yayınlamak doğru değil diye düşünüyorum, o yüzden birinci ismi ve soyadının baş harflerini veriyorum. Fadime Şahin, artık Tuğba A.Y. olarak hayatına devam ediyor. Geçtiğimiz günlerde İstanbul Emniyeti bünyesinde, sesiz sedasız, ilk defa Tanık Koruma Şube Müdürlüğü kuruldu ve başına da Organize Şube Müdür Yardımcısı, deneyimli polis Azmi Araz getirildi. Bu gelişme bile resmi olmayan tanık koruma programlarından duyulan rahatsızlığın önemli bir göstergesidir. Şimdi gelelim aklımı kurcalayan sorulara: 1- Fadime Şahin, niye Tanık Koruma Programı’na alındı? 2- Fadime Şahin, neyin tanığı? 3- Hayatı tehlikede mi? Kim tarafından tehdit ediliyor? 4- Fadime Şahin, Ergenekon soruşturması kapsamında tanık olarak mı dinlenecek yoksa sanık olarak mı tutuklanacak? 28 Şubat döneminin başaktrislerinden Fadime Şahin’e ne olup bittiği, onun geçmişi ve yaşadıklarını bilmeye hakkımız var diye düşünüyorum. Üstelik 28 Şubat süreciyle ilgili bazı gerçeklerin ortaya çıkmasını sağlayacaksa eğer, çok daha önemli diye düşünüyorum. Fadime Şahin’in Tanık Koruma Programı’yla buharlaştırılması ise Türkiye’nin gündemini doğru algılayabilmemiz için önemli bir bilgi. NOT: HABERTÜRK, Fadime Şahin’in “MİT’in koruma programı” ile kimlik değiştirdiği iddiaları üzerine MİT’i aradı. Teşkilat adına verilen yanıtta “Teşkilatın bir tanık programı olmadığı, hele hele Fadime Şahin ile herhangi bir ilgilerinin bulunmasının dahi düşünülemeyeceği” açıklandı.

Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
393
Baskı Tarihi
Kasım 2007
Yazılış Tarihi
1992
ISBN
9944-125-03-2
Baskı Sayısı
3. Baskı
Basım Yeri
İzmir
Yayın Evi
Kaynak
Editörü
Şeref Yılmaz
Yazan: AHMED ŞAHİN Yazı Kaynağı: Zaman Gazetesi, Ailem Eki, Sayı: 228 Çileli bir devrin hikayesini Ali Ulvi Kurucu merhumun hatıralarından okumak büyük bir şans. Hayatını tamamen ilme adamış yüksek bir kâmet olan merhum Kurucu, hatıralarıyla da irşad vazifesini yerine getiriyor.

Millet Size Duacıdır Fethi Bey

O (Serbest Fırkanın kurulduğu) günlerde, valide tarafından bize akraba olan, Göçülü Aşık Mehmed Ağa bu meseleye dair bir manzume yazmıştı. Köylü aşığın, hece vezniyle nazm ettiği destan bastırılmış, elden ele dağıtılıyordu. Bütün Konya'ya yayılmış, okunuyordu. Halk heyecan içindeydi. Uzun manzumeden birkaç satır hatırımda kalmış: Fethi Bey de sözlerime bakaydı Gazyağı da ucuzlayıp yakaydı Şeker kibrit inhisarı kalkaydı Millet size duacıdır Fethi Bey Çalıştım çiftime yapmadım hile Yüzelli dönümden çıktı on kile Benim tohumuma yetmiyor bile Bankaya ben ne vereyim Fethi Bey Geçim derdi pek acıdır Fethi Bey Millet size duacıdır Fethi Bey Konya heyecanlar içinde seçimi beklerken, "Fethi Bey Ankara'ya gitti, Serbest Fırka kapatıldı." diye bir haber çıktı. Bu da böyle geçti. O günlerde Konya'da, Serbest Fırka'yı destekleyen "Berat" diye bir gazete vardı. Eşraftan ve ulemadan olup da Fethi Beyi destekleyen çoktu. Ama kimse, o günkü despot sulta idaresinin baskısı altında fikrini söyleyemiyordu. Herkes sağına soluna bakınarak, mahrem olarak, birbirine "Fethi bey kazanacak, o kazanır; öyle görünüyor, korkmayın." demekteydi.

Sayfa Sayısı
120
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Dergah Yayınları
1941'de ölen Tagore arkasında pek çok eser bıraktı. Bunlarda güzellik, çocuk sevgisi ve sadelik gibi konuların yanısıra asıl olarak Tanrının varlığı meselesini işledi. Bu kitap, Hint sanat ve düşüncesinin zirvelerinden biri olan yazarın en çok tanınan eserlerindendir

Sorgu dolu gözlerin

Sorgu dolu gözlerin hüzünlü. Denizin dibini araştıran ay gibi, onlar da ne demek istediğimi anlamaya çalışırlar. Hiçbir şey saklamadan, gizlemeden hayatımı inceden inceye gözlerinin önüne serdim. İşte bunun için sen beni tanımazsın. Eğer o bir mücevher olsaydı, boynuna takmak için yüz parçaya bölüp bir gerdanlık dizebilirdim. Eğer o, sadece yuvarlak, küçük ve latif bir çiçek olsaydı, kökünden koparıp, saçlarının arasına takabilirdim. Fakat o bir kalpdir,sevgilim. Nerde onun dibi, nerede kıyıları?

Düşüş

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
108
Baskı Tarihi
Kasım 2008
Yazılış Tarihi
1956
ISBN
978-975-510-787-5
Baskı Sayısı
9. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Can Yayınları
Mütercimi
Hüseyin Denirhan
Orijinal Adı
La Chute
Albert Camus çağdaş düşün ve yazın dünyasındaki saygın yerini yalnızca oyunlarıyla da, yalnızca Sisifos Söyleni ve Başkaldıran İnsan'la da alırdı belki. Ama Camus'yü Camus yapan öncelikle anlatı yapıtlarıdır, Yabancı (1942), Veba (1947) ve Düşüş'se (1956) bu yapıtlar arasında üç büyük doruktur. Ancak, kimi yazınseverler bu üç başyapıt arasında daha çok Düşüş'ü yeğlerler.

"Bu yüksek noktalarda duralım.."

Yaşamın ayrıntılarına kadar, üstte olma gereksinimindeydim. Otobüsü metroya, üstü açık faytonları taksilere, taraçaları ara katlara yeğliyordum. Sizi, başınızı gökyüzüne dikmeye zorlayan spor uçaklarının meraklısı olduğum gibi, gemilerde de kıç güvertelerinin ebedi gezginini simgeliyordum. Dağda, kapalı vadilerden kaçıp boğazlara, yaylalara gidiyordum; en azından, ovayı andıran düzlüklerin adamıydım. Kader tornacılık ya da kiremitçilik gibi bir el sanatı seçmek zorunda bıraksaydı beni, sakin olun, damları seçerdim ve baş dönmesiyle dostluk kurardım.

Düşüş

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
108
Baskı Tarihi
Kasım 2008
Yazılış Tarihi
1956
ISBN
978-975-510-787-5
Baskı Sayısı
9. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Can Yayınları
Mütercimi
Hüseyin Denirhan
Orijinal Adı
La Chute
Albert Camus çağdaş düşün ve yazın dünyasındaki saygın yerini yalnızca oyunlarıyla da, yalnızca Sisifos Söyleni ve Başkaldıran İnsan'la da alırdı belki. Ama Camus'yü Camus yapan öncelikle anlatı yapıtlarıdır, Yabancı (1942), Veba (1947) ve Düşüş'se (1956) bu yapıtlar arasında üç büyük doruktur. Ancak, kimi yazınseverler bu üç başyapıt arasında daha çok Düşüş'ü yeğlerler.

Bir gemi seferi değil bu, bir düş.

Hiçbir işaret olmadan gidiyoruz, hızımızı değerlendiremiyoruz. İlerliyoruz, hiçbir şey de değişmiyor.

Sayfa Sayısı
260
Baskı Tarihi
2005
ISBN
975-8740-11-3
Baskı Sayısı
5. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Klasik
Mütercimi
Fatmanur Altun Rıfat Ahmetoğlu
Aliya, inasnın evrensel sorunları üzerine düşünen müslüman bir mütefekkir, baskılara boyun eğmeyen bir özgürlük savaşçısı, halkının bağımsızlık savaşına öncülük eden bir lider, askeri ve diplomatik alandaki başarılarıyla devlet kurmuş bir önderdir. Bu kitap, Aliya'nın çok farklı ortamlarda yaptığı konuşmalardan oluşuyor. Konuşmalar bir lider ve düşünür olarak Aliya'nın anlaşılmasına önemli bir katkı yapmakla kalmıyor, yirminci yüzyılın sonunda yaşanan insanlık trajedisinin ve bunun sorumlusu olan bir 'dünya sistemi'nin doğru okunmasına da hizmet ediyor.

Birlik için Çalışma ve Yasalara Saygı

"Kurtulmak için, geleneklerinizi bir kenara bırakmak ve asimile olmak zorundasınız". Şayet kendinizi değiştirirseniz, dünya kurtulmanıza izin verecek. Ancak, bizler asimile olmak istemiyoruz. Tıpkı, Amerika'daki Kızılderililerin, Kızılderili kalmayı isteyerek değişmeyi reddetmeleri gibi. Ne isek, o olmayı istediğimizi söylemekten gurur duyuyoruz. Sözkonusu olan bir İslam tasavvuru ise biz, modern bir İslam, bir Avrupa İslamı tasavvur ediyoruz. Bu anlamda bizler, hem Doğu için, hem Batı için pek çok şey yapbailirilz. Bizim görevimiz, belki de, İslamı yeni bir bakış açısından ve hakiki ışığı ile göstermektir. Allah'a şükürler olsun ki bunu yapmayı başardık.