Yenilgiden Dönerken

Yazarı
Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
152
ISBN
978-605-114-810-6
Baskı Sayısı
2
Yayın Evi
Timaş
"Ben o yenilgiyi sevdiğimde, içimde bir zafer şarkısı vardı. Bir bakış, simitlere, sıcak çaylara, işçi tulumlarına, dilenci ellerine yapışıp kalmış bir bakış, nereye gitsem, uzun kirpikleriyle peşim sıra gelirdi. Kimdi o bakışın sahibi? O çavdarları yeşerten ırmak; kırıkları onaran platin; budandıkça irileşen ağaç, bunaldıkça insanlara doğru kaçan haylazlık! İnsan dönüp çözülmüş bir yumruğa bakınca hemen anlardı, parmak uçlarında hâlâ şeritlerin, apoletlerin, kravatların, incinmiş bir gururun, terk edilmiş bir bakışın nabzının attığını. Sonra yeni efendilerini gönderdi zaman; bütün eski kravatlar, apoletler, şeritler bir bir toplandı, yerlerine yenileri dikildi. İncinmiş gururlar, ıssız bakışlar eşyayla onarıldı. Öyle ustalıkla çözüldü ki yumruk, kimse fark edemedi bu yoksul gövdeye bu pahalı ipeğin nasıl giydirildiğini. Yeni yenilgi çağı böyle başladı..."

Kaynaktan Diğer Alıntılar

Başlık Altı Çizili Satır Sayfa Azalan sıralama
Dünya, bensiz de dünyaydı; darılmadım... Yol geçmişin izlerine dönemeyecek kadar katılaştığında,yolculuk da bitiyor. pek çokları, bu telafi edilmez yenilginin ağırlığından kurtulmak için, kendilerine bir müze kurmaya girişir: çocukluk ve gençlik müzesi. bu kötü girişim, katı olanı daha da katılaştırır ve geçmişimizi kötü bir çeviriye dönüştürür. oysa ben, kelimelere bu hazzı yaşatmamaya kararlıydım; geçmişime giden yolların üzerine kalın bir şerit çektim. emlak alışverişlerinin, benzin fiyatlarının, oy sandıklarının, köprü geçiş ücretlerinin, orta yaş kadınların göstermelik nazlarının, kargodan kitap siparişlerinin, bankamatiklerin, çok satan kitapların ortasında, geçmişine uğramayan bir adam var ettim kendime. taşınmaz olanı taşıma gafletine düşmedim. tam tersine yenilgimin tadını çıkardım uzunca bir zaman. tıpkı çıktığım yolculuklar gibi, görüştüğüm insanların sayısını da seyrelttikçe seyrelttim. kendimle kendim arasında gidip gelen yeni bir yol açtım. günler, niçin uzadığını, niçin kıvrıldığını bilmediğim bir sarmaşık gibi dolanıp durdu boynuma. dünya, bensiz de dünyaydı; darılmadım... 20
İnsan gençken, tenezzülsüz bir isyan olarak ölür... İnsanlar çoğunlukla kendilerine yenik düşmemek için hayata savaş açarlar. kendimize yenilgimizi meşrulaştıracağımız biricik meydan orasıdır çünkü. ve sonunda herkes şu beygiri yorulmak nedir bilmeyen akıncıya teslim olur: hayatın adeti, gövdenin kaderi budur. yine de bir tek istisnası var bu kaderin: gençlik. o gerçekten de teslim alındığı güne kadar, dünyanın, kalbine uygun bir yer olması için savaşır durur. hiçbir beklentisi de yoktur bu ölçüsüz oyundan. şimdiden gönendireyim seni: insan gençken, tenezzülsüz bir isyan olarak ölür... 65
Acıdan başka yontacak bir kelime Karşıma oturmuş, bir kez daha talihsizliklerin yakanı bırakmadığından yakınıyordun. seni üzmeyeceğini bilsem, dünyanın hafızasına acılarını nakşetmeye çalışan bir şikayet işçisinin, zamanla acıdan başka yontacak bir kelimesinin kalmayacağını söylerdim. 66