iki

Huzur...

fakat işin garibi, aynı merhalelerden geçmelerine, içlerinde aynı zemberekler çalışmasına rağmen, kendisinde belki onlarla en iyi anlaşacak taraftan habersizdi. hayır, oturmak, onlarla konuşmak beyhudeydi. bütün bu insanlar dostlarıydı. tıpkı bu kahve, bu ağ, bu duvara dayalı direkler, biraz ilerdeki cami, çeşme gibi hepsi dostuydular. hattâ şu iskelede her sabah kendisini bekleyen ve buraya kadar peşinden gelen, belki de ta yukarıya kadar onunla çıkacak olan siyah kıvırcık tüylü köpek yavrusu da dostuydu. fakat bugün Mümtaz sevincinde yalnızdı ve bu hep böyle olacaktı. yarın ıstıraplarında yalnız kalacak. bütün tanıdıkları, dostları için bir muamma, bir meçhul. yahut hayatın kenarına fırlamış bir rakam olacak, öbürsü gün öldüğü zaman da aynı şekilde yalnız ölecekti...'