Saz parçası... |
Elbisesini giyinirken "İnsan denen bu saz parçası..."diye bir kaç defa tekrarladı. Çocukluğunun mühim bir devrinde çok yalnız kalan Mümtaz, kendi kendisiyle konuşmayı severdi.
...
İnsanlar bazen doğuştan mahkûm olurlar, saz parçası kendiliğinden kırılırdı. Sabiha öyle değildi. O evin masalıydı.
|
14 |
|
Değişmeyecek Olan |
Değişmeyecek olan, hayata şekil veren, ona bizim damgamızı basan şeylerdir. |
21 |
|
Boşluğun aynası |
Mümtaz, bu karanlık aynada henüz başlangıçta olan ömrünün dost hayallerini, babasının altında yattığı ağacı, olduğu gibi bıraktığı çocuk saatlerini, han odasında bâkir tenine çok derin bir aşı gibi ya |
32 |
|
Ölüm mayası |
Karanlıkta su sesi, insanın içindeki ölüm mayasının dilini konuşur. |
32 |
|
Kalabalık... |
Bu kalabalığın gündüz ışığında bile insanı ürperten bir manzarası vardı. |
32 |
|
Türkü |
Akşam oldu mu pencerenin yanına otururdu. Kaç gündür sokakta küçük bir çocuk peyda olmuştu. Her akşam elinde boş bir şişe veya başka bir kap, evlerinin önünden, türkü söyleyerek geçerdi. |
35 |
|
Yalnız adam |
fakat işin garibi, aynı merhalelerden geçmelerine, içlerinde aynı zemberekler çalışmasına rağmen, kendisinde belki onlarla en iyi anlaşacak taraftan habersizdi. |
129 |
|
Huzur... |
fakat işin garibi, aynı merhalelerden geçmelerine, içlerinde aynı zemberekler çalışmasına rağmen, kendisinde belki onlarla en iyi anlaşacak taraftan habersizdi. |
129 |
|
Zalim Düşünceler |
'' Mehmet, yıpranmamış insanlıktı. inceliklerini kendisinde bulurdu. şimdi de cins horoz gibi lokantanın dibinde kendi kendine kibirleniyordu. bu, maddesine hürmet ve hayranlıktı. |
172 |
|
Zalim Düşünceler |
Mehmet, yıpranmamış insanlıktı. inceliklerini kendisinde bulurdu. şimdi de cins horoz gibi lokantanın dibinde kendi kendine kibirleniyordu. bu, maddesine hürmet ve hayranlıktı. |
172 |
|