Bir İç Sömürgecilik Araştırması
Burası korkunçtur! Bir yandan komunizmi önleyeceksin, öte yanda olası bir yerel lideri. Elia T Zwrayk'ın 'İsrail'deki Filistinliler, Bir İç Sömürgecilik Araştırması' diye bir kitabı vardır. İsrail'in siyasi hedefinin, Arapları sindirmek, Yahudilerin egemenliğe engel olabilecekleri duruma gelmelerini önlemek için aldıkları tedbirleri anlatır. Ne zaman bir lider belirmeye başlasa, ortadan kaybedilmiştir. Aynı doğrultuda, Türk egemen sınıfları Anadolu'yu Saidi Nursi ile paylaşacak değillerdir, müridlerinin canı cehennemedir! Menderes, 'bizim' cumhuriyetimize yakışmıyordur, seçmenlerinin de canı cehennemedir! Deniz Gezmiş düzenimizi tehdit ediyordur, yasa tutsun tutmasın idam edilir.
Daha da korkuncu, Saidi Nursi'nin cenazesinin kaybedilmiş, Menderes'in asılmış olmasına, bir yönüyle de olsa 'hak' veren bir ruh halinin yerleştirilmesidir.
Siyonistlerin misyonuna kazandırılan 'evrensel haklılık' gibi bir haklılıktır bu!
Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
393
Baskı Tarihi
Kasım 2007
Yazılış Tarihi
1992
ISBN
9944-125-03-2
Baskı Sayısı
3. Baskı
Basım Yeri
İzmir
Editörü
Şeref Yılmaz
Yazan: AHMED ŞAHİN
Yazı Kaynağı: Zaman Gazetesi, Ailem Eki, Sayı: 228
Çileli bir devrin hikayesini Ali Ulvi Kurucu merhumun hatıralarından okumak büyük bir şans. Hayatını tamamen ilme adamış yüksek bir kâmet olan merhum Kurucu, hatıralarıyla da irşad vazifesini yerine getiriyor.
Neden Altını Çizdim?
Bu bahsedilen kör düğümlerin yıllar sonra yapılacak bir referandumla önce gevşemesi sonra çözülmesi ihtimali doğdu. Acaba yaşasalar da görselerdi ne düşünürler neler söylerdi bu satırlardaki kişiler....
Kör Düğüm
Celâl Okten Hoca rahmetli de Adnan Menderes Beyi severdi. Adnan Bey, Tevfik İleri'ye söylemiş: "Yazın tatil zamanı İstanbul'da bizim çocuklara Kur'an-ı Kerim öğretecek, din dersi verecek bir hoca isterim..."
Araştırmışlar, Celâl Hoca münasiptir, demişler.
Celâl Hoca anlatırdı:
"Fatin Rüşdü'nün arabası gelir, beni evimden alır, Fatin Rüşdü'nün köşküne götürür, orada Adnan Beyin çocuklarını okuturdum."
Celâl Hoca'ya Kayseri'de eski Demokrat mebusları ziyaret ettiğimi söylediğimde, Allah rahmet eylesin, bana, "Celâl Bayar'ı da ziyaret ettin mi?" diye sormuştu.
"Hocam, içimden gelmedi." dedim.
"Ben de olsam, ben de gitmezdim." dedi.
Celâl Hoca şunları söylemişti:
"Türk'ün imanının düşmanları, Celâl Bayar'ı, Adnan Beye ayakbağı olarak koymuşlardı... Biliyorlardı ki, bu millet bütün
felâketlere, musibetlere rağmen, daima imanına aşina olan kimselere rey verecek, onları kazandıracaktır.
"Bunun için, milletin sevdiği kimseler seçimle iktidara gelseler bile, bir iş yapamasınlar diye, hem onların arasına kendi adamlarım soktular hem de bir sürü engeller, kanunlar koydular.
"27 Mayıs hükümet darbesinden sonra yapılan anayasalar, çıkarılan kanunlar hep, başa gelecek vatan evlâdı dindar insanların ayağına, eline, diline vurulan kilitler, zincirlerdir.
"Milleti temsil eden birileri başa gelse bile, önlerinde kaç tane engel vardır: Anayasa Mahkemesi engeli, Danıştay engeli, Sayıştay engeli, daha bilmem neler... Tabii bunlar, kendileri gibi düşünen, millete ve dine aykırı hükümetlere karşı kullanılmaz...
"Yahu şu kadar milletvekilinin, şu kadar senatörün ittifakla aldıkları bir kararı, bilmem ne mahkemesi bozacaksa, o kadar adamı seçmeye, meclisleri toplamaya ne lüzum var? Yahu bu memleket onların çiftliği mi? Maalesef bu işler, işte çözülmesi beklenen kör düğümlerdir..."
Merhum Celâl Hoca böyle söylemişti, Allah rahmet eylesin...
Belgelerin Diliyle Yassıadanın Karakutusu
14 ekim 1960 da başlayan Yüksek Adalet Divan’ında gerçkleştirilen yargılamalar 11 ay devam etti. 592 sanıktan 228 i için idam cezası istendi.
İlk dava Afgan Kralının Celal Bayar’a hediye ettiği köpeğin hayvanat bahçesine satılmasıyla ilgili köpek davasıydı.
Adnan Menderes’in ilk yargılandığı dava ise Bebek Davasıydı. Ayhan Aydan’dan olduğu iddia edilen çocuğu öldürtmekle suçlanıyordu. Ardından 17 dava daha açıldı.
İdama götüren dava ise Anayasayı İhlal Davası’ydı. İddiaya göre 1924 anayasasına aykırı olarak “diktatörlük rejimi kurmak” için çalışılıyordu. Sf 23
Kırşehir in ilçe haline dönüştürülmesi bile anayasa ihlali olarak gösterilmeye çalışılıyordu ki yargılananların suçları artsın.
202 gün süren duruşmalar bittiğinde sonuç açıklandı. O gün Adnan Menderes duruşma salonunda değil ölüm döşeğindeydi. 25 uyku ilacının hepsini birden yutmuştu. Netice de 15 kişi için idam 31 kişi için müebbet 418 i içinde farklı farklı idam cezaları verildi ancak cezaların gerçekleşebilmesi için Milli Birlik Komitesinin onayı gerekiyordu. Mbk 15 eylül 1961 de saat 18 sularında yolun sonunu gösteriyordu. İdam cezası istenen 15 kişiden 3 ü idam edilecekti. Celal Bayar yaşı 65 den yukarı olduğu için hakkında ki idam müebbede çevrilmişti. Sf 24
darbeden sonra cumhurbaşkanlığına getirilen cemal gürsel ihtilalden 24 gün önce Adnan Menderes’e iletilmek için Milli Savunma Bakanı Ethem Menderes’e yazdığı mektubun ilk maddesinde “ cumhurbaşkanı istifa etmelidir. Cumhurbaşkanlığına Adnan Menderes getirilmelidir. Bu muhterem zatı her şeye rağmen milletin çoğunluğunun sevmekte olduğuna kaniim, bu sevgiden istifade edilerek kırılanların gönülleri alınmalı ve mill ete yeniden güven telkin edilmelidir.” (3 mayıs 1960 tarihli mektup) denmekteyse de 12 temmuz 1960 tarihli resmi gazetede bu madde “ cumhurbaşkanı istifa etmelidir. Çünkü bütün fenalıkların bu zattan geldiği hakkında memlekette umum bir kanaat vardır.” Şeklinde değiştirilmiştir. Sf 28-29
“demokrat parti iktidara gelmesinden bir müddet sonra hususi bir pozisyon tefrik ettirilmiş ve cumhurbaşkanı, başbakan ve bakanların konuşmaları grup şef ve yardımcıları tarafından temin edilmiştir… bahis konusu konuşmaları temin eden ve konuşmaların aksaksız olarak devam etmesi için arada sırada araya girerek dinlemede bulunan grup şef ve yardımcılarının ad ve soyadları ikinci listede sunulmuştur” 15 aralık 1960 da soruşturma kuruluna gönderilen cevabi yazıda yer alan ifadeler. Yani ptt içinden bir birim birileri namına zamanın en üst yöneticilerinin telefonlarını dinlemiş ve kayıt altına almış. Sf 54
görevi kötüye kullanma davalarında bu kadar da olmaz dedirtecek cinsten konular dava gerekçesi olarak gösterilmiş. Hafız Osman’ın 1903 de yazdığı Kuranı Kerimi bir baskı makinesı yardımıyla tıpkıbasımını yapmak istenmesi ve bu sebeple almanyadan bir baskı makinesı getirilmesinin görevi kötüye kullanma olarak sayılmasının yanına eyüp sultan ve çevresinin düzenlenmesi ve diğer camilere yapılan yardımlarda görevi kötüye kullanma olarak konu edilmiş. Sf 60
(devamı internet adresinde, uzun oldugu için hepsini yazamadım)