doktor

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
240
Baskı Tarihi
2012
ISBN
9789750510861
Baskı Sayısı
1. Baskı
Yayın Evi
İletişim

Çizgilerin kürelere, zamanın sonsuzluğa, sonsuzlukların da hayâllere dönüştüğü bir hikâyedir bu. Sıradan insanların sıra dışılığı, bilinen hikâyelerin düşlere dönüşümü, zaafların asîlleşmesi, erdemlerin ardındaki günâhkârlık tüm içtenliğiyle akacak zihinlere. İnsan olmanın en zayıf ve en yüce yanları, bir hikâyenin dokunuşuyla bir kez daha bilinebilir olacak. 

Para ödeyecek bedenler

...vakür ve izzet-i nefsine düşkün görünen bu hekim hastasına başını kaldırıp bakmaya bile tenezzül etmedi. Çünkü Sorbon'da dirsek çürütüp tam 12 sene tıp tahsil etmiş, her biri birer allâme olan hocalarca tedip ve terbiye edilmiş, ciltlerce kitabı sular seller gibi hıfz edip tıp ilmine vukuf hasıl etmişti. Bu haliyle, hele hele Dersaadet gibi bir yerde tek olunca, burnunun büyümesi kaçınılmazdı. İlminde derya gibi olduğundan, müşterilerini bir iç dünyaya sahip, şahsiyeti ve umutları ve en önemlisi bir ruhu olan insanlar gibi değil de, kendisine para ödeyecek bedenler olarak görmeyi huy edinmişti. Bu bedenlerin canlı olmasını elbette tercih ederdi. Çünkü ölüler para ödeyemezlerdi. İşte bu yüzden Jak Karako, İhsan Sait'in hüviyetine değil mahiyetine itibar etti.


Türü
Hikâye
Sayfa Sayısı
135
Baskı Tarihi
nisan iki bin on üç
ISBN
978-605-4708-17-8
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Dedalus
Editörü
Sedat Demir, Doğukan İşler
Evet, bir balinanın karnını, roman azmanı yazar Orhan Bey için bir oturma odasına dönüştüren bir kitap elinizdeki. Bu yüzden biraz ağır. Ayrıca, genç ve güzel bir kızın elbisesindeki Buggs Bunny figürü, sizi cadde ve meydanlarda onunla yürümeye çağırıyor. Öykülerinin sürükleyici olmasının nedeni bu. Çeşitlilik taşıyor öyküleri. Mesela, bu kitap yüzünden hiç okumadığınız bir Prevert şiirini rüyanızda görebilir, olup bitenin gerçek olduğunu düşünebilirsiniz.

Ruh Doktoru

İstatistiklere göre, son otuz küsur yılda ortalama insan ömrü altmış yıldan yetmiş yıla çıktı. Yani kabaca yirmi iki bin günden, yirmi beş bin güne. Demek ki, insanlığın en kesin durumuyla ilgili günümüz itibariyle bildiğimiz şudur: İnsan denen yaratık doğar, ortalama yirmi beş bin gün kadar yaşar, sonra da ölür. Ölümün hemen ardından yanlışlıkla, daha doğrusu eski ağız alışkanlıklarıyla, "ruh" diye adlandırılan bir beden dışı yansıma halinde üç ile yedi gün arasında değişen bir süre boyunca kalır, sonra o da tamamen yok olur. Yansımaların bu kısa süre zarfında yaptığı şeyler bilindiği gibi büyük çeşitlilikler gösterir: Kimisi öldüğünü kabul etmez, kimisi bu kısacık zamanı, artık tümden gereksiz ve bunaltıcı hayat muhasebeleri ve sorgulamalarla geçirir, bazısıysa yaşarken duydyğu kimi ezikliklerin etkisiyle abuk sabuk taşkınlık gösterilerine girişir. Bazı yansımaların bu son bedensiz saatlerinde psikolog ya da psikiyatrların kapılarını çalmaları da görülmemiş şey değildir, bizimki gibi refahın fazla yayılmadığı ve kitlelerin meydanlarda hâlâ kurtarıcı beklediği ülkelerde bile...