Bir Delinin Güncesi
Benim hiç ümidim kalmadı
Cumhuriyet
Şair olmayınca bir insan doğulu olamaz
Kevir
Felsefe, İnsan, Siyaset, Şiir
Sen harcanan kaçıncı nesilsin biliyor musun?
Dergi (Hareket) rayına oturduktan sonra, yayınevimiz sayesinde kitaplar da çoğalmaya başlamıştı. İstanbul'da kurulup, çatısı altında düzenli olarak seminer ve sohbetlerin verildiği, Anadolu Fikir Derneği şimdi de Ankara ve Erzurum'da kurulmalıydı.
Ebubekir Erdem, Kayserili Mehmet Doğan ve Ezel Erverdi otobüs biletlerini alıp yola çıkmadan önce;
- Memet, sen Hocaya yarın öğleden önce liseye öğretmenler odasına giderek ona uğrayacaksın ve aralık sayısı için başyazıyı isteyeceksin! Söyleyeceğin birşey var mı?
- Anlaşılmıştır, Allah yol açıklığı versin, sağlıkla gidip dönün. Ankara'da Ali Birinci, Göncüler, Doğan ve Niyazi Adalıya, Erzurum'da da Atilla Maraş, Şucaeddin Erdem, Bekir Soysal ve Mutlu Binol'le cümle yarana selam söyleyin! Özellikle Feyyaz ve Fehim İbrahimhakkıoğlu'na...
- Tamam, haydi eyvallah!
- Güle güle, Allah'a emanet!
Her taraf bembeyazdı, hele Sultanahmet...Kış İstanbul'a karla gel-misşti. Amansız bir soğuk bastırmıştı, hemen herkes biraz nevazil veya gripti. Şapkamı kulaklarıma kadar indirip, parkamın bütün düğmelerini iliklemiştim. MTTB'nin köşesinden sola dönünce, İstanbul Erkek Lisesi görünüyordu. Cümle kapısındaki kar yeni kürelenmişti.
Önümü kesen nöbetçi öğretmen nezaketle sordu;
- Ne istediniz beyefendi?
- Nureddin Topçu Hoca'yla görüşmek için gelmiştim de...
- Şu anda derste olduğunu sanıyorum, ancak bir-iki dakika sonra çıkar. Buyrun öğretmenler odasına geçin lütfen...
Geniş ve tenha bir salondu, uygun bir yere iliştim. Duvar resimleri çok eskiydi, derse hazırlanan öğretmenler yüksek perdeden konuşuyorlardı. Çıkış zilini farketmemiştim. Göz açıp kapayıncaya kadar Hoca çıkagelmişti. Hemen ayağa kalktım.
- Hoşgeldin, nasılsın?
- Sağolun Hocam, siz nasılsınız?
- Niye uğradın, arkadaşların nerdeler, ne yapıyorlar?
- Son yazıyı almak için gelmiştim efendim. Arkadaşlar da Anadolu Fikir Derneği'nin şubelerini kurmak için önce Ankara'ya gittiler, sonra da Erzurum'a...
Daha ağzımdaki cümle bitmeden Hoca sözümü kesmişti.
- Ankara'ya gittiler ha...dernek için ha?
- Evet, efendim!
- Dernek kurmak için öyle mi?
- Evet efendim, ayrıca seminerler ve kitap çalışmaları...
Bu geniş açıklamamla aferin beklerken Hoca yeniden sözümü kesip azarlayan tonda ve vurgularla bütün arkadaşlarımı benim şahsımda tenkit edip haşlamaya başladı.
- Ne konuşuyorsun sen! Ne konuşuyorsun sen!
Sesini birden yükselten Hoca lafımı ağzıma tıkamıştı, gergindi. Hatta çok hiddetliydi, nerede hata yapmıştım, neye uğradığımı şaşırmıştım.
- Görüyorum ki, siz Ankara'nın yolunu tutmuşsunuz. Siyasetin yolunu tutmuşsunuz! Dergi ve kitap hariç, ben sizinle birlikte değilim.
Sen kaçıncı sınıftasın bakayım? Söyle!
- Cerrahpaşa Tıb, ikinci sınıftayım Hocam!
- Sen harcanan kaçıncı nesilsin Ferruhlardan bu güne, biliyor musun? Hayır hayır dergi ve kitap dışında ben yokum, sizlerle birlikte değilim....
- Hocam siyasetle bir ilgisi yok arkadaşların! Bu girişim fikri ve edebi çalışmalara zemin hazırlamak için!
- Hayır efendim, Ankara'ya gidişin geri planında siyaset vardır...