Türü
Roman
Sayfa Sayısı
277
Baskı Tarihi
Ocak 2010
ISBN
978-975-289-670-3
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Everest Yayınları
Ece Temelkuran, kalplerin yağmalandığı yerden anlatıyor hikâyesini; Ortadoğu'dan. Bizden alıp döküntülerini iade ettikleri hikâyelerimizi geri almak için… Aşklarımızı, acılarımızı, haysiyetimizi… Yağmalandıkça kapattığın kalbini aç şimdi. Çünkü bu senin hikâyen. Sen de Ortadoğulusun!

Başka türlü...

Onda güzel ne diye sorsan, kimse söyleyemez. Ben söyleyeyim. Senden habersiz bir şey yaptığını sanırsın hep. Müptelası olduğu budur herkesin. O seni bulana kadar onu bulamayacağın için, oturup ne yapıyor diye düşünürsün. Merak edersin, öfkelenirsin ve o seni bulduğunda şaşarsın kendine, nasıl hiç kızmamış gibi onu yeniden sevdiğine. Onun yanında zayıfsın işte, bu halini seviyorsun. Ağzına tükürüşünü seviyorsun, seni böyle aşılayışını, kendine benzetmesini. Bir gün öyledir, bir gün böyle. Kafasının taşı atmışsa, derhal kendine bir sığınak bulacaksın, yerin altına kaç. Keyfi yerindeyse çık beraber Korniş'e, denize karşı nargilesini sanki biraz önce ortalığı kurşunlayan kendisi değilmiş gibi tüttürür. Ve pek haşhaşlıdır. Başka türlü katlanamıyor kendine muhakkak. Uyuyamıyor başka türlü...

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
277
Baskı Tarihi
Ocak 2010
ISBN
978-975-289-670-3
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Everest Yayınları
Ece Temelkuran, kalplerin yağmalandığı yerden anlatıyor hikâyesini; Ortadoğu'dan. Bizden alıp döküntülerini iade ettikleri hikâyelerimizi geri almak için… Aşklarımızı, acılarımızı, haysiyetimizi… Yağmalandıkça kapattığın kalbini aç şimdi. Çünkü bu senin hikâyen. Sen de Ortadoğulusun!

Güzelliğin diri tutar seni..

Anlattırır. Demeyeceğin ne varsa dedirtir sana. Ağzından karnın dökülür, karnının dibinde ne tuttuysan. Bu yüzden yenilirsin her seferinde. O hikayeler anlatır ama sana hep kendini anlattırır. Dibini gördün mü anla ki sen onunla birliktesin. Git, başkalarına git, dene. Yok olmaz. Döner gelirsin. Dibini gördün ya, kendinin esiri olursun. O yine sana anlatsın istersin, kendi dibini unutmak için artık, dinlersin. Artık ancak onun hikayeleri unutturur sana kendinde gördüğünü. Onun için hep daha güzel olmak istersin, hep seni beğenmeyeceğinden korkarak. Bu, diri tutar seni.

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
277
Baskı Tarihi
Ocak 2010
ISBN
978-975-289-670-3
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Everest Yayınları
Ece Temelkuran, kalplerin yağmalandığı yerden anlatıyor hikâyesini; Ortadoğu'dan. Bizden alıp döküntülerini iade ettikleri hikâyelerimizi geri almak için… Aşklarımızı, acılarımızı, haysiyetimizi… Yağmalandıkça kapattığın kalbini aç şimdi. Çünkü bu senin hikâyen. Sen de Ortadoğulusun!

Dünü olmayan bir çocuk...

İtip kakardı insanı. Ancak yediği dayakları affede affede büyümeyi öğrenmiş bir çocuksan seversin onu. Çünkü nefret etmeyi de bilmelisin eğer onu seveceksen. Bunu bilmeyenler gelir geçer. Anlatamadıklarını hep bildikleri, yine de durmadan anlattıkları bir hikayeyi alıp ondan, giderler. Niye ona gelip duruyorlar, biliyor musun? Çünkü her seferinde gençliklerini geri veriyor onlara. Onda öyle bir şey var, kim tanısa öyle der. Demeyebilirler belki ama döne döne ona gelmelerinin sebebi bu. Anlattıkları yüzünden! Her gün yeniden anlatabildiği hikayeler yüzünden. Sonrasını merak ediyorsun ya, o seni çocuk yapıyor bir bakıma. Soysuz, sopsuz, hesap vereceği bir evi olmayan bir çocuk. Hep yarın var, dün yok onda. O yüzden sen de dünün olmadığı bir yaşında donup kalıyorsun onunla olunca.

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
277
Baskı Tarihi
Ocak 2010
ISBN
978-975-289-670-3
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Everest Yayınları
Ece Temelkuran, kalplerin yağmalandığı yerden anlatıyor hikâyesini; Ortadoğu'dan. Bizden alıp döküntülerini iade ettikleri hikâyelerimizi geri almak için… Aşklarımızı, acılarımızı, haysiyetimizi… Yağmalandıkça kapattığın kalbini aç şimdi. Çünkü bu senin hikâyen. Sen de Ortadoğulusun!

Zamanın tozu akardı yarasından, kurum gibi...

Kurşun yaraları vardı başından beri. Yağmur yağdığında zamanın tozu akardı yarasından, kurum gibi! Ama gözü alışınca insanın, yaraları görmezsin. Bizim gözümüz böyle alıştı. Zaten hepimiz biraz ona benzemiştik sonunda. Acıyan yerlerimizi birbirimize dayayarak susturmayı ondan öğrenmiştik. Bırakıp gitsen, çok seven bir kadını terk etmek gibi bir çentik bırakır sen de. Geri dönsen, "Ben seni hiç çağırmadım ki" diyen bir erkek olur, zalim.

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
277
Baskı Tarihi
Ocak 2010
ISBN
978-975-289-670-3
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Everest Yayınları
Ece Temelkuran, kalplerin yağmalandığı yerden anlatıyor hikâyesini; Ortadoğu'dan. Bizden alıp döküntülerini iade ettikleri hikâyelerimizi geri almak için… Aşklarımızı, acılarımızı, haysiyetimizi… Yağmalandıkça kapattığın kalbini aç şimdi. Çünkü bu senin hikâyen. Sen de Ortadoğulusun!

O..

O bu pazar burada değil. O biri de değil ama sanki bizden biri. Bizimle yaşıyor, apartmanımızda ama aslında yok gibi. Hepimiz bir araya gelsek söyleyemeyiz tam nerede olduğunu. Sanki sadece hepimizin toplamı gibi. Birbirimizle olan hesaplarımızın toplamı. Kavgamızın ve sonra bitirmeden uykuya yatırdğımız kavgalarımızın toplamı. Kuyusuna günahlarımızı ve kahkahalarımızı attığımız biri gibi. Adını pek sık anmayız, çünkü hepimiz biliyoruz neden bahsettiğimizi. Herşeyin sebebi o çünkü.

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
277
Baskı Tarihi
Ocak 2010
ISBN
978-975-289-670-3
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Everest Yayınları
Ece Temelkuran, kalplerin yağmalandığı yerden anlatıyor hikâyesini; Ortadoğu'dan. Bizden alıp döküntülerini iade ettikleri hikâyelerimizi geri almak için… Aşklarımızı, acılarımızı, haysiyetimizi… Yağmalandıkça kapattığın kalbini aç şimdi. Çünkü bu senin hikâyen. Sen de Ortadoğulusun!

Sigara

Çok sigara içiyor. Bırakamadı bir türlü. Ölümle ilgili hiçbir şeyi ciddiye almadığı için diyorlar, ama değil. Aslında sadece ellerini nereye koyacağını bilmiyor.

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
0
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
YKY
Mütercimi
Ahmet Güntan
Orijinal Adı
El Ingenioso Hidalgo Don Quijote De La Mancha
http://tr.wikipedia.org/wiki/Don_Kişot

Don Quijote

Artık zırhı temizlenmiş, miğferine siperlik takılmış, atına isim verilmiş, kendi ismi bulunmuş olduğuna göre, âşık olacağı bir kadın bulmaktan başka eksiği kalmamıştı; çünkü sevdasız bir gezgin şövalye, meyvesiz bir ağaç, ruhsuz bir beden gibiydi.

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
277
Baskı Tarihi
Ocak 2010
ISBN
978-975-289-670-3
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Everest Yayınları
Ece Temelkuran, kalplerin yağmalandığı yerden anlatıyor hikâyesini; Ortadoğu'dan. Bizden alıp döküntülerini iade ettikleri hikâyelerimizi geri almak için… Aşklarımızı, acılarımızı, haysiyetimizi… Yağmalandıkça kapattığın kalbini aç şimdi. Çünkü bu senin hikâyen. Sen de Ortadoğulusun!

İnsan kokusu

Kokusu pek bahis konusu olur. Sadece insan gibi kokar oysa. İnsandan başka hiçbir şey kokmaz. Çünkü hepimize benzer, ama hep bizden daha güzeldir. Bizden başka kimsesi yok ama hiçbirimizi sallamaz. Öyle ondokuz yaşında bir oğlan çocuğu gibidir, omuz atar geçer. Ama sorsan hepimizden ihtiyar...

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
277
Baskı Tarihi
Ocak 2010
ISBN
978-975-289-670-3
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Everest Yayınları
Ece Temelkuran, kalplerin yağmalandığı yerden anlatıyor hikâyesini; Ortadoğu'dan. Bizden alıp döküntülerini iade ettikleri hikâyelerimizi geri almak için… Aşklarımızı, acılarımızı, haysiyetimizi… Yağmalandıkça kapattığın kalbini aç şimdi. Çünkü bu senin hikâyen. Sen de Ortadoğulusun!

İnsan kendini feda etmek ister.

İnsanda öyle bir yer var, insan kaybolmak ister. Bakma sen söylediklerine, insan kendini feda etmek ister. Bir acıda, bir sevinçte, bir kavgada, bir hikayede erimek ister. Başka türlü katlanamaz aslında kendine.

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
0
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Everest Yayınları
Nereye giderseniz gidin, ülkeniz peşinizden gelir. Artık siz orada yaşamasanız da o içinizde yaşar. Afganistan'ın Khaled Hosseini'de yaşadığı gibi... Bin Muhteşem Güneş, ilk romanı Uçurtma Avcısı'yla tüm dünyada inanılmaz bir başarı yakalayan Hosseini'nin ikinci romanı. Yazar bu romanında da yine doğduğu toprakları anlatıyor. Bu kez iki kadının kesişen yaşamları ve dostlukları üzerinden... Küçük yaşta evlendirilen kızlar, çocuğu olmayan kadınlar, babaya ya da çocukluk arkadaşına duyulan, geçmişe gömülmüş aşklar...

İnançlı erkek..

Leyla, Annenin bir keresinde Babi'ye, "inançları, davası olmayan bir erkekle evlenmişim." dediğini duymuştu. Anne anlamıyordu. Bir aynaya baksa, karşısında erkeğin asla sarsılmayan inancını, en vazgeçilmez davasını göreceğini anlayamıyordu.