Türü
Köşe Yazısı
Sayfa Sayısı
231
Baskı Tarihi
1999
ISBN
975-437-031-1
Baskı Sayısı
5. Baskı
Basım Yeri
Özener Matbaası
Yayın Evi
Ötüken Neşriyat

Din ve İnkılap

Bize dinbaz ve devrimbaz değil, dindar ve inkılapçı lazım. ** Şekilde kalan din ve şekilde kalan inkılap ruhunu şeytana satmıştır.

Türü
Köşe Yazısı
Sayfa Sayısı
231
Baskı Tarihi
1999
ISBN
975-437-031-1
Baskı Sayısı
5. Baskı
Basım Yeri
Özener Matbaası
Yayın Evi
Ötüken Neşriyat

Hayal

Geçmişi unutacak kadar hafızasız, geleceği tasavvur edemeyecek kadar hayalsiz bir millet yaşayamaz.

Türü
Köşe Yazısı
Sayfa Sayısı
231
Baskı Tarihi
1999
ISBN
975-437-031-1
Baskı Sayısı
5. Baskı
Basım Yeri
Özener Matbaası
Yayın Evi
Ötüken Neşriyat

İnan ve Düşün

İnan ve düşün! İkisi birbirini bozmaz, tamamlar. Doğulu gibi inan, Batılı gibi düşün. Tap ve bil. İmansız ilim ve ilimsiz iman, tek ağızlı makas.

Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
533
Baskı Tarihi
2006
ISBN
978-975-07-0665-3
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Can Yayınları
Mütercimi
Saadet Özen
Fernando Pessoa, 1935’te öldüğünde, sandığında bıraktığı yapıtlarının sayısını kimse tahmin edemezdi. Onun elinden çıkmış şiirlerin, yazıların altında genellikle başka imzalar vardı. Ama bunlar yalnızca birer takma ad değil, öyküsü, geçmişi, yazgısı, dünya görüşü olan farklı kişiliklerdi. Pessoa’nın ölümünden sonra elyazmaları derlenmeye başladığında, bitmemiş yapıtlar da bulundu içlerinde. Bernardo Soares imzalı Huzursuzluğun Kitabı da bunlardan biriydi. Tarihten, mitolojiden, edebiyattan, ruhbilimden haberdar bir 20.

"On le fatiguait en l'aimant."

Rene: "Severek yoruyorduk."

Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
533
Baskı Tarihi
2006
ISBN
978-975-07-0665-3
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Can Yayınları
Mütercimi
Saadet Özen
Fernando Pessoa, 1935’te öldüğünde, sandığında bıraktığı yapıtlarının sayısını kimse tahmin edemezdi. Onun elinden çıkmış şiirlerin, yazıların altında genellikle başka imzalar vardı. Ama bunlar yalnızca birer takma ad değil, öyküsü, geçmişi, yazgısı, dünya görüşü olan farklı kişiliklerdi. Pessoa’nın ölümünden sonra elyazmaları derlenmeye başladığında, bitmemiş yapıtlar da bulundu içlerinde. Bernardo Soares imzalı Huzursuzluğun Kitabı da bunlardan biriydi. Tarihten, mitolojiden, edebiyattan, ruhbilimden haberdar bir 20.

Modern Meseleler

Modern Meseleler şunlardır: 1)Aynaların evrimi 2)Gardıroplar Bir bedeni ve ruhu olan, giyinen varlıklar haline gelmiş durumdayız. Ruh bedenle daima uyumlu olduğundan ruhun kıyafet giymesi adet oldu. Bir bedeni olan insanlar olarak giyimli hayvanlar kategorisinde yer aldığımız gibi, aynı zamanda en temel özelliği kıyafetsiz dolaşmamak olan bir ruha sahibiz. Mesele, kıyafetlerimizin bir parçası haline gelmesi değil sadece. Kıyafetin giderek dallanıp budaklanması var bir de, ayrıca ne ilginçtir ki, bedeni doğal zarafetini veren unsurlarla ya da hareketlerle kıyafet arasında hiçbir bağ yok. Şu anki zihinsel durumumu toplumsal bir örnekle açıklamam istense, hiç sesimi çıkarmadan bir ayna, bir giysi askısı bir de tükenmez kalem gösterirdim.

Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
533
Baskı Tarihi
2006
ISBN
978-975-07-0665-3
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Can Yayınları
Mütercimi
Saadet Özen
Fernando Pessoa, 1935’te öldüğünde, sandığında bıraktığı yapıtlarının sayısını kimse tahmin edemezdi. Onun elinden çıkmış şiirlerin, yazıların altında genellikle başka imzalar vardı. Ama bunlar yalnızca birer takma ad değil, öyküsü, geçmişi, yazgısı, dünya görüşü olan farklı kişiliklerdi. Pessoa’nın ölümünden sonra elyazmaları derlenmeye başladığında, bitmemiş yapıtlar da bulundu içlerinde. Bernardo Soares imzalı Huzursuzluğun Kitabı da bunlardan biriydi. Tarihten, mitolojiden, edebiyattan, ruhbilimden haberdar bir 20.

Ömer Hayyam

Hayyam'ın sıkıntısı, ne yapacağını bilemeyen, aslında hiçbirşey yapamadığı ya da beceremediği için bu halde olan bir adamın çektiğiyle bir değildir. Öylesi, ölü doğmuş insanların ve kendini haklı olarak morfine ya da kokaine verenlerin sıkıntısıdır. Acem bilgenin sıkıntısı ise, bununla karşılaştırılamayacak kadar asil ve derindir. İyice düşünmüş ve herşeyin karanlık olduğunu görmüş: bütün dinler, bütün felsefeler üzerine kafa yormuş, nihayet Süleymanın lafına gelmiş bir adamın sıkıntısıdır onunki : "Gördüm ki herşey boşmuş, ruhun çektiği acılardan ibaretmiş..." ya da şu öteki kralın -daha ziyade imparator demeli- Septimus Severus'un, o da der ki: "Omnia fui, nihil..." "her şeydim, hiçbir şeye değmezmiş." Hayat, demiş Gabriel Tarde, yararsızlıktan geçerek imkansızı aramaktır.

Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
533
Baskı Tarihi
2006
ISBN
978-975-07-0665-3
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Can Yayınları
Mütercimi
Saadet Özen
Fernando Pessoa, 1935’te öldüğünde, sandığında bıraktığı yapıtlarının sayısını kimse tahmin edemezdi. Onun elinden çıkmış şiirlerin, yazıların altında genellikle başka imzalar vardı. Ama bunlar yalnızca birer takma ad değil, öyküsü, geçmişi, yazgısı, dünya görüşü olan farklı kişiliklerdi. Pessoa’nın ölümünden sonra elyazmaları derlenmeye başladığında, bitmemiş yapıtlar da bulundu içlerinde. Bernardo Soares imzalı Huzursuzluğun Kitabı da bunlardan biriydi. Tarihten, mitolojiden, edebiyattan, ruhbilimden haberdar bir 20.

Sahip

Sahip olan, kaybeder. Bir şeye sahip olmaksızın hissedeceğini hisseden ise o şeyi korumuş olur, çünkü o şeyin içinden özünü çekip almasını bimiştir. [..]

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
277
Baskı Tarihi
Ocak 2010
ISBN
978-975-289-670-3
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Everest Yayınları
Ece Temelkuran, kalplerin yağmalandığı yerden anlatıyor hikâyesini; Ortadoğu'dan. Bizden alıp döküntülerini iade ettikleri hikâyelerimizi geri almak için… Aşklarımızı, acılarımızı, haysiyetimizi… Yağmalandıkça kapattığın kalbini aç şimdi. Çünkü bu senin hikâyen. Sen de Ortadoğulusun!

Örtünmek

Ayşe güzel kadın, kalçalı. Ve Beyrutta herkes birbirine bakar. Öyle kaçamak değil, durup şöyle uzun uzun. "Röntgenini alırcasına" Ayşe'nin deyişiyle. Hep sinirlendi buna Ayşe. On üç yaşından beri hep tedirgin. Bakmasınlar istiyor, öyle bakmasınlar, başka türlü baksınlar, kendisi görmesin. Yürüsün sokalkarda ve bakışlar yolunu kesmesin. Öyle bakılmayacak bir şekil. Olmadı. Herkes bakar çünkü Beyrutta birbirine. Ve br gün, Hamra'da yürürken aceleyle yerde bir şey gördü. Şey gibi birşeydi. Bir cüce kadın, yerde boncuklar satıyordu. Başı örtülü cüce bir kadın. Herkes ona bakıyordu elbette, boncuklara kimse. Çünkü cüceydi kadıni bakılacak bir şey. Bir cüce kadın niye örtünür ki? Allah için mi? Belki ama daha ziyade bakılmaktan sıkıldığı için olmalı. Bir cüce örtünse ona bakmaktan vazgeçer mi insanlar? Hayır elbette. Ama cücede bir tuhaflık... Sanki artık diyor ki " Bana bakıyorsan bu seninle ilgili, ben kapalıyım, örttüm üstümü. " Bir rahatlık bir özgürlük.. Boncuklar diziyor ağzında iğlerin ucunu ıslata incete... Üstünü örtmüş bir cüce dünyaya karşı "eyvallahsızlık" olarak. Ayna gibi örtü, kim baksa bakışını geri veriyor eline. Sanki cüce değil kadın, başörtülü bir kadın, öylesine bir rahatlık. O Gündü işte Ayşe örtündü. Üstünü örttü. Görünmemek için.Herkesin çok fazla göründüğü bir çağda görünmemeyi seçtiği için. Bu kadar.

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
0
ISBN
975070347-2
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Can Yayınevi
Mütercimi
İlknur Özdemir
1869 yılının sonbaharında, ünlü Rus yazarı Fyodor Mihayloviç Dostoyevski, gönüllü bir sürgün olarak yaşadığı Almanya'dan Petersburg'a çağrılır. Ellisine merdiven dayayan, mutsuz ve öfkeli yazar, alacaklılarına yakalanma tehlikesine, gizli polisten korkmasına rağmen sahte bir ad kullanarak döner Petersburg'a. Üvey oğlu Pavel'in gizemli ve beklenmedik ölümüdür dönüş nedeni. Kederli Dostoyevski, çok sevdiği halde uzak düştüğü Pavel'in ölümünün ardındaki sırrı öğrenmeden huzur bulamayacaktır. Oğlunun ölümü intihar mıdır, yoksa cinayet mi?

Edebiyat ve intihar

"Pavel neden kendini öldürdü?" "Kendini öldürdüğünü mü düşünüyorsun?" "Annem onun kendini öldürdüğünü söylüyor..." "Hiçkimse kendini öldürmez, Matriyoşa. Hayatını tehlikeye atabilirsin ama kendini gerçekten öldüremezsin. Pavelin kendisini tehlikeye atmış olması olasılığı daha yüksek, Tanrı'nın kendisini kurtaracak kadar sevip sevmediğini öğrenmek istiyordu. Tanrı'ya bir soru sordu o - beni kurtarır mısın?- Tanrı da ona yanıt verdi. -Hayır-dedi. Tanrı "öl" dedi ona.

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
277
Baskı Tarihi
Ocak 2010
ISBN
978-975-289-670-3
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Everest Yayınları
Ece Temelkuran, kalplerin yağmalandığı yerden anlatıyor hikâyesini; Ortadoğu'dan. Bizden alıp döküntülerini iade ettikleri hikâyelerimizi geri almak için… Aşklarımızı, acılarımızı, haysiyetimizi… Yağmalandıkça kapattığın kalbini aç şimdi. Çünkü bu senin hikâyen. Sen de Ortadoğulusun!
Neden Altını Çizdim?
Birlikte yaşanan hikayeler, insanları birbirinin evi yapar.

Evim

"Benim evim sensin" dedi, daha çok ağladı. Öğreniyordu. Bizm gibi sabahları ekmek için kalkmayı, suyu iki kez kullanmayı, AK-47 lere ekstra donanım takılırken elde patlayabileceğini ve buradaki insanların tek evinin diğer insanların olduğunu. SAvaş öyle bir yer Filipina, insanların tek evi diğer insanlar. Birini kaybedince bu yüzden sadece birini kaybetmezsin, evin de gider. Bu savaştan gidenler Filipina, evlerini de kaybettiler. Bu yüzden gitmedim ben. Annen de bu yüzden kaldı. Birlikte yaşanan hikayeler, insanları birbirinin evi yapar.