Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
278
Baskı Tarihi
1990
Yazılış Tarihi
1976
ISBN
975-437-035-4
Baskı Sayısı
3. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Ötüken
Objektif serisinin sekizinci kitabı.

Allahsızlar Yok, Şuursuzlar Var!

Kalabalık bir mecliste el falına baktığınızı kulaktan kulağa fısıldasalar, sıra ile birçok avuç göğsünüze doğru uzanır. Sizden geleceğin karanlığını delecek bir ışık sadakası istemeyen kalmaz. Bu avuçların sahipleri ardında, görünenden başka hiçbir şeye inanmayan, daha doğrusu inanmadığını sanan maddeciler, nihilistler, müspet ilim kibirlileri ve Allahsızlar dâ vardır, Müstehzi gülümserler. Fakat bu istihzanın zırhı altında insanın yok olma sıkıntısına bağlı bir "belki" saklanır. îşte Allahsızların Allah’ı bu "belki"nin içindedir ve bu ihtimali şuurlarının kökündeki sislerin arasından söküp atmış tek insan bulamazsınız. Demek ki, son tahlilde, Allahsızlar yok, şuursuzlar var. (Milliyet, 3 Ocak 1955)

Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
416
Baskı Tarihi
Nisan 2013
ISBN
978-975-352-011-9
Baskı Sayısı
9. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Pınar
Allah (c.c), kendi yolunun küllenmiş işaretlerini hatırlatmak için zaman zaman peygamberler göndermiştir. Bu peygamberler, mesajlarını yaymaya çalışırken hem kendilerini engellemek isteyenlerin, hem de taraftarlarının zulümlerine maruz kalmışlardır. Bu taraftarlardan bir kısmı peygamberin getirdiği sahih inancı olduğu gibi yaşamaya çalışırken, bir diğer kısmı kitabı tahrif etmek, bidat ve hurafelere tâbi olmak ve peygamberlerini adeta ilahlaştırmak gibi durumlara düşmüşlerdir.

Sahabe arasında ciddi bir çatışma yaşanmamıştır

Ez-Zehebi'nin, genel kabul gören tesbitinde olduğu gibi aslında bazı ufak ayrılıklara rağmen, sahabe arasında ciddi ayrılıklar açığa çıkmamıştır. Sahabe arasındaki ayrılıkların en önemlisinin ve ilkinin, Resulullah (sav)'ın vefatından sonra, halife seçiminde açığa çıktığı söylenirse de, bu gerçek anlamda ayrılık değil, belki sadece biraz sert geçen bir tartışmadır; istişari bir tartışma. Bu tartışmaları ayrılıkların ilki sayma eğiliminde olanlar İslam'daki ilk büyük bölünmenin taraftarlarından olan Şia'nın tarihini de bu ayrılığa dayandırmaya çalışırlar. Bunlar zoraki yorumlardır. Gerçekte ilk ciddi ayrılık Muaviye'nin Hz. Ali'ye biat etmeyip başkaldırmasıyla gerçekleşir. Bunu ise Haricilerin başkaldırısı takip eder. Önceden de belirtildiği gibi bu ayrılıkların temelinde, İslam'ın getirdiği şartlara alışamayıp, cahiliye dönemi hükmünü ve özelliklerini arzulayan kişilerin tavırları yer alır.

Türü
Hikâye
Sayfa Sayısı
135
Baskı Tarihi
nisan iki bin on üç
ISBN
978-605-4708-17-8
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Dedalus
Editörü
Sedat Demir, Doğukan İşler
Evet, bir balinanın karnını, roman azmanı yazar Orhan Bey için bir oturma odasına dönüştüren bir kitap elinizdeki. Bu yüzden biraz ağır. Ayrıca, genç ve güzel bir kızın elbisesindeki Buggs Bunny figürü, sizi cadde ve meydanlarda onunla yürümeye çağırıyor. Öykülerinin sürükleyici olmasının nedeni bu. Çeşitlilik taşıyor öyküleri. Mesela, bu kitap yüzünden hiç okumadığınız bir Prevert şiirini rüyanızda görebilir, olup bitenin gerçek olduğunu düşünebilirsiniz.

Ruh Doktoru

İstatistiklere göre, son otuz küsur yılda ortalama insan ömrü altmış yıldan yetmiş yıla çıktı. Yani kabaca yirmi iki bin günden, yirmi beş bin güne. Demek ki, insanlığın en kesin durumuyla ilgili günümüz itibariyle bildiğimiz şudur: İnsan denen yaratık doğar, ortalama yirmi beş bin gün kadar yaşar, sonra da ölür. Ölümün hemen ardından yanlışlıkla, daha doğrusu eski ağız alışkanlıklarıyla, "ruh" diye adlandırılan bir beden dışı yansıma halinde üç ile yedi gün arasında değişen bir süre boyunca kalır, sonra o da tamamen yok olur. Yansımaların bu kısa süre zarfında yaptığı şeyler bilindiği gibi büyük çeşitlilikler gösterir: Kimisi öldüğünü kabul etmez, kimisi bu kısacık zamanı, artık tümden gereksiz ve bunaltıcı hayat muhasebeleri ve sorgulamalarla geçirir, bazısıysa yaşarken duydyğu kimi ezikliklerin etkisiyle abuk sabuk taşkınlık gösterilerine girişir. Bazı yansımaların bu son bedensiz saatlerinde psikolog ya da psikiyatrların kapılarını çalmaları da görülmemiş şey değildir, bizimki gibi refahın fazla yayılmadığı ve kitlelerin meydanlarda hâlâ kurtarıcı beklediği ülkelerde bile...

Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
220
Baskı Tarihi
1998
Yazılış Tarihi
1982
ISBN
975-437-042-7
Baskı Sayısı
7. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Ötüken
Hicret'in 15. asrına girdiğimiz şu yıllarda 'İslam bir inanç sistemi ve hayat nizamı olarak bütün dünyanın ilgisini çekmektedir. ''İslamın Bugünkü Meseleleri'' adıyla neşrettiğimiz eserde yazar, bu meseleyi sosyal ilimci gözüyle incelemişti. Bu kitapta ise, aynı metodla tasavvuf meselelerini ele almaktadır. Günümüzde tasavvuf Türk aydınının zihnini ne bakımlardan meşgul etmektedir? Çağımızın tarih, felsefe, sosyoloji-psikoloji bilgileri hesaba katıldığında, tasavvuf üzerinde nasıl bir değerlendirme yapılabilir? Tasavvufi düşüncenin geleceği ne olabilir? Tasavvufun İslam'daki yeri nedir?
Neden Altını Çizdim?
Yunan medeniyetini iktibas ederken Müslümanların da bu fikirlerden etkilendikleri anlaşılıyor... Matrix filmi de bu anlayışın üzerine kuruluydu.

Duyular dünyasının gerçek değil hayal olduğu fikri Yunan felsefesine Pitagoras'la girmiştir!

Pitagor ruhun ölümsüzlüğüne ve dolayısiyle dünyanın ebediliğine inanıyor, bu ebedi dünyanın duyu organlarıyla değil, ancak zihinle kavranabileceğini söylüyordu. Duyular-dışı alemin mevcudiyeti, duyular dünyasının gerçek değil hayal olduğu ve gerçek alemin duyulardan başka vasıtalarla kavranabileceği fikri Yunan felsefesine Pitagoras'la girmiş, Parmenides ve Empedokles ile gelişmiş, Eflatun'da ise en sistemli şeklini almıştır.

Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
103
Baskı Tarihi
2010
Yazılış Tarihi
1972
ISBN
9789757013020
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Edebiyat Dergisi Yayınları
Kuşluğa doğru, uçak Ankara'dan kalktı. Hala, alandaki arkadaşlarımın ellerini tutuyormuşum, sanıyorum. Yolcuların çoğunluğu Türk. Aşağısı Trakya ve Balkanlar. Buralar da bizim yurdumuzdu, Türkiye'nin toprakları içindeydi. Üç yüz yıldan artık bir süre bizim olan, uygarlığımızın bir parçası olan buraları kolay kolay bırakmamalıydık. Trakya, tarihi bir soru olarak yeni kuşaklara öğretilmeli, yeni kuşaklardan, bu sorunun mutlaka cevabını bulmaya uğraşmaları istenmilidir. Trakya'yı nasıl yitirdik? Sorusu uçağın içinde durmadan çınlıyor. Batı üstüne, şimdiye değin çok okuduk.

sadece bir kelimedir Amerika

Heryerde kelime arıyorum; tüfeklere sürülü kurşunlar gibi ağır. Ama, onlar gibi öldürücü değil. Eiffel kulesi kurşuna dönüşse, basımevinde eritilse, kaç kelime olurdu, diye düşünüyorum. Örneğin, sadece bir kelimedir Amerika.

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
144
Yazılış Tarihi
1979
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
İz Yayıncılık
Anadolu’nun bir taşra kentinden Yeni Dünya’nın metropollerine kadar uzanan bir coğrafyada kaynaşan insanımız... Modernleşmiş olanlarla kişiliklerini koruma çabasıyla bunun dışında kalanlar... Her iki kesitte yaşayan insanların kendi kendileriyle gerek çevreleriyle olan çatışmalarından doğan dram... Eksik kalmış aşklar, eksik bırakılmış eylemler... Bu kitabı okurken Batı kültürünün baskısı ile çaresiz bırakılmış insanımızın bocalayışını, gizli protestolarını ve gizli kabullenişlerini göreceksiniz...

Tuhaf bir kader

Ama savaşarak neyi ortadan kaldırmak istemişlerse, savaştan sonra o gelmişti. Tuhaf bir kader.

Psikolojik Müslümanlık

Yani sadece psikolojik müslümanlık, sadece sosyolojik müslümanlık veya sadece tarih içi müslümanlık yetmez. Her müslüman önce, kendi iç dünyasında müslüman olmalı, fakat ondan ayrılmaz bir şekilde toplum içinde ve toplum halinde de müslüman olmayı idrak etmeli. Ve nihayet bu psikolojik ve toplumsal muhtevaya mutlaka tarih şuurunu da eklemeli.

Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
349
Baskı Tarihi
1996
Yazılış Tarihi
1974
ISBN
975-470-580-1
Baskı Sayısı
2. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
İletişim
Editörü
Mahmut Ali Meriç
Umrandan Uygarlığa zengin bir birikimin ürünü olan denemelerden oluşmaktadır. Bu ülke ile aynı yıl yayımlanan bu kitap öncelikle Umran kavramına ışık tutuyor. Cemil MERİÇ kitabı 5 ana bölüme ayırmış bölümlerin başlıkları ise şöyle 1-)Çağdaş Uygarlık Düzeyi 2-)Medeniyetin Ölümü 3-)Araftakiler 4-)İdeoloji 5-)Traduttore Traditore ÇAĞDAŞ UYGARLIK DÜZEYİ Yunan mucizesi başlığını attığı ilk konusunda Avrupa’nın bizi nasıl tanıdığını tespit ederek başlar. Yazar der ki: Bütün Kur’anları yaksak, bütün camileri yıksak, Avrupalının gözünde biz yine de OSMANLIYIZ. Osmanlı, yani İslam.

Hangi Yunan?

Hasan Ali: "Edebiyatımızda en eski medeniyetlere beşik olmuş Anadolu'nun eski sakinlerine ilk akrabalık duyan ve duyuran, Yakup Kadri oldu. Şimdi Sabahattin Eyüboğlu'nda ve onunla beraber pek çok gençlerimizde gördüğümüz Anayurt Anadolu'yu payen geçmişiyle beraber yaşayarak benimseme fikri, köklerini burda bulur" diyor. Kısaca: gönülleri çağdışı kalmaya razı olmayan garpperest aydınlarımız Yunan'dan fazla yunancı kesilirler, hocalarına parmak ısırtacak kadar yunancı. Ama, Balkan Savaşı kopmak üzereymiş, Avrupalı dostları hasta adamın mirasını bölüşmek için sabırsızlanıyorlarmış, onlara ne! Dava: ne pahasına olursa olsun Osmanlıyı yıkmak. Medeniyet bunu icap ettirmiyor mu? Efendileri yalanını söyleyecek? Kendine yeni cedler arayan kibar intelijansiyamız, elbette ki Yunan'ı Moğol veya Hun'a tercih edecekti. İhtiyar bir medeniyet, düşmanlarının tasviyesine uyup intihara hazırlanırken dost bir ses Yunan efsanesini temelinden çatırdatıyor ve uyanın diye haykırıyordu bize. Yunanperestlik, Truva'ya sokulan at. İlmin sesiydi bu, haysiyetin, şuurun sesiydi. Devleştirilen Yunan-ı Kadim'i hakiki buutlarına irca ediyor ve bütün bir husumet dünyasına. karşı hakkın müdafaasını yapıyordu; hakkın, yani Osmanlının. Her Türk aydınının dikkat, ibret ve hürmetle okuması gereken bu eserin adı: Les Grecs a Totues les Epoques, 1870'de üçüncü baskısı yapılmış. Kim yazmış, bilmiyoruz. Kendini "eski bir diplomat" olarak tanıtan bir vicdan. Kitabın ayırıcı vasıfları: cihanşümul bir kültür, mutlak bir tarafsızlık .. Mukaddimeyi okuyalım: "Bir kavim ki, fertleri de, devletleri de çapulculukla palazlanmış. Hor görmüş alın terini. Haklıyla haksızı, iyiyle kötüyü ne yönetenler umursamış, ne yönetilenler. Yalnız kaba kuvvet saygı görmüş o ülkede. Medeniyetin en parlak devrinde ahalisinin kırkı köle biri hür. Genç sefihlerle, kart fahişeler baştacı. Her yıl tanrılara insanlar kurban edilmiş; binlerce çocuğun kanına girilmiş her gün. Bir kavim ki, bütün meziyetlere düşman: kabiliyete, asalete. servete ... Kah paralı asker, kah haydut. .. Amacı tek: yağma. Her hayasızlığı tanrılaştıran bu kavim üç şeyde birinci: kibirde, yalanda, fuhuşta. Ama bu meziyetlerini (!) öyle ustaca kullanmış, öyle pazarlamış ki, iki bin yıl tarihin baş köşesine oturtulmuş ... İnsanlık, en rezil çocuğuna düşkün çılgın bir anne. Roma, bu delice sevginin ilk sorumlusu. Kıyıcılıktan başka hüneri olmayan cahil ve kaba Romalılar: Yunan'ın ahlaksızlıklarını kemalin son mertebesi sanmışlar. Örnek almışlar Yunanlıları: Messalına Lamia'yı gölgede bırakmış, Neron Demetrius'u, Heliogabalus Alkibiyades'i.

Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
220
Baskı Tarihi
1998
Yazılış Tarihi
1982
ISBN
975-437-042-7
Baskı Sayısı
7. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Ötüken
Hicret'in 15. asrına girdiğimiz şu yıllarda 'İslam bir inanç sistemi ve hayat nizamı olarak bütün dünyanın ilgisini çekmektedir. ''İslamın Bugünkü Meseleleri'' adıyla neşrettiğimiz eserde yazar, bu meseleyi sosyal ilimci gözüyle incelemişti. Bu kitapta ise, aynı metodla tasavvuf meselelerini ele almaktadır. Günümüzde tasavvuf Türk aydınının zihnini ne bakımlardan meşgul etmektedir? Çağımızın tarih, felsefe, sosyoloji-psikoloji bilgileri hesaba katıldığında, tasavvuf üzerinde nasıl bir değerlendirme yapılabilir? Tasavvufi düşüncenin geleceği ne olabilir? Tasavvufun İslam'daki yeri nedir?

Ruhun Allah'a varmasında takip edilecek en iyi yol matematikten mi geçer?

Pitagoras ruhun Allah'a varmasında takip edilecek en iyi yolun felsefe olduğunu söylemiştir. Pitagoras ve onu takip edenlerin felsefede matematiği temel almaları bu görüşe çok uygun düşmektedir, zira matematik hiçbir konkre veya ampirik karşılığı bulunmayan kavramlar kullanmakta ve bunlarla harikulade bir dünya inşa edebilmektedir. Sâf (pure) matematiğin dünyası tabiat ilimleriyle uğraşanların karşılaştığı dünyadan hem mükemmel, hem güzeldir ve orada yeni hakikatlerin keşfi gerçekten insanı tarifsiz bir haz içinde bırakabilir.

Sayfa Sayısı
260
Baskı Tarihi
2005
ISBN
975-8740-11-3
Baskı Sayısı
5. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Klasik
Mütercimi
Fatmanur Altun Rıfat Ahmetoğlu
Aliya, inasnın evrensel sorunları üzerine düşünen müslüman bir mütefekkir, baskılara boyun eğmeyen bir özgürlük savaşçısı, halkının bağımsızlık savaşına öncülük eden bir lider, askeri ve diplomatik alandaki başarılarıyla devlet kurmuş bir önderdir. Bu kitap, Aliya'nın çok farklı ortamlarda yaptığı konuşmalardan oluşuyor. Konuşmalar bir lider ve düşünür olarak Aliya'nın anlaşılmasına önemli bir katkı yapmakla kalmıyor, yirminci yüzyılın sonunda yaşanan insanlık trajedisinin ve bunun sorumlusu olan bir 'dünya sistemi'nin doğru okunmasına da hizmet ediyor.

Bosna Direnişi Mucizesi

Bu savaş, sıradan insanların gerçek büyüklüklerini bize gösterdi. ("Komuta Merkezindeki Ahlâk Yönetimi Semineri", Saraybosna, DDom Ljiljana, 9 Aralık 1993)