Andrei Rublev
Andrey Rublev, Andrei Tarkovsky`nin 1966 tarihli filmi. Film, ünlü ikona ressamı Andrey Rublev'in hayatından esinlenerek Ortaçağ Rusya'sının gerçekçi tasvirlerini sunmaktadır. Film Hakkında[değiştir | kaynağı değiştir] Tarkovsky`nin bu şaheseri, ilk gösteriminde sansürlenerek 39 dakika kısaltılmıştır. Film, tam olarak, biyografiden çok,sanatın özü, inancın önemi ve ikiyüzlülük temalarıyla öne çıkmaktadır. Öte yandan, film aynı zamanda, zülüm ve teknoloji karşısında sanatsal özgürlüğün dile getirildiği bir manifesto niteliği de taşımkatadır. Cannes'da FIPRESCI ödülü kazanmıştır.

İnsanlık..

İnsanlara, insan olduklarını daha sık hatırlatmalıyız!
Andrei Rublev
Göl Evi (The Lake House)
Vizyon Tarihi: 04 Ağustos 2006 Yapımı : 2006 - ABD , Avustralya Tür : Dram , Fantastik , Romantik Süre: 99 Dak. Yönetmen : Alejandro Agresti Oyuncular : Keanu Reeves , Sandra Bullock , Lynn Collins , Christopher Plummer , Dylan Walsh Senaryo : David Auburn Yapımcı : Bruce Berman , Doug Davison Hayatında bir değişiklik yapma vaktinin geldiğini hisseden Dr. Kate Forster (SANDRA BULLOCK) stajını tamamladığı yerel İllinois hastanesinden ayrılarak hasta trafiğinin yoğun olduğu Chicago'da bir hastanede çalışmayı kabul eder. Geride bırakmaktan üzüntü duyduğu tek şey kiralamış olduğu güzel evdir. Kate şehre doğru yola çıkmadan önce evin bir sonraki sakini için posta kutusuna bir not bırakır. Bu notta kendisine gelen mektuplar için yeni adresini bırakır ve kapının üzerindeki gizemli pati izlerinin kendisi taşınırken de orada olduğunu açıklar. Evin yeni kiracısı Alex eve geldiğinde ise hiçbir yerde pati izinden eser yoktur. Kate ve Alex göl evinin posta kutusu aracılığıyla yazışmayı sürdürürken, inanılmaz ve imkansız bir şekilde iki ayrı yılda yaşadıklarını görürler. Kaynak: sinemalar.com (http://www.sinemalar.com/film/80/gol-evi)

Beni bekle.. Benimle bekle..

-Bekle.. Lütfen.. Beni arama. Beni bulmaya çalışma. Seni seviyorum. Bunu söylemek bu kadar zaman aldı ama seni seviyorum. Eğer hala umurundaysam... ...beni bekle. Benimle bekle.. Sadece bekle. Bekle. İki yıI bekle, Alex. Göl evine gel.. Ben Buradayım. *** (2 yıl sonra) -Beklemişsin..
Göl Evi (The Lake House)
Gelecek Uzun Sürer
Üniversitede müzik araştırmaları yapan Sumru, ağıt derlemeleri üzerine yaptığı tez çalışması için birkaç aylığına İstanbul'dan ülkenin güneydoğusuna doğru bir yolculuğa çıkar. Başta kısa süreceğini sandığı yolculuk Sumru'nun hayatının en uzun yolculuğuna dönüşecektir. Sumru'nun bu yalnız yolculuğunda ona Diyarbakır'da tek başına kalmış eski bir kilisenin bekçisi olan Antranik amca, Diyarbakır sokaklarında korsan DVD satan Ahmet ve bölgede sürmekte olan 'adı konulmamış savaşa' tanıklık eden pek çok karakter eşlik edecektir. Sumru, üç ay boyunca kaldığı Diyarbakır'da izini sürdüğü ağıtların öykülerini ararken ertelediği kendi acısıyla da yüzleşir. Hakkari'de bulunan boşaltılmış bir dağ köyüne doğru yola çıkarken bu tehlikeli yolculuğa anlam veremeyen Ahmet'in "Neden özellikle bu köy, ne var orada?" sorularını yanıtsız bırakır. Sonbahar filmiyle pek çok ödül kazanan Özcan Alper'in yeni filmi 'Gelecek Uzun Sürer', yolculuğun arayışa dönüştüğü çok dilli ve çok kültürlü bir yol filmi. EURIMAGES desteğiyle çekilen filmde profesyonel oyuncuların yanı sıra pek çok amatör oyuncu da rol aldı. Kaynak: http://www.beyazperde.com/filmler/film-196860/

Taşında Kız Gülüşlü Gül Açan Şehrin Duvarında / Yeryüzünün Lanetlileri İmzasıyla..

Umut Zaferden Daha Değerlidir.
Gelecek Uzun Sürer
Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
287
Baskı Tarihi
2007
ISBN
978-975-470-599-7
Baskı Sayısı
14. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
İletişim
Editörü
Mahmut ali Meriç
Aydın mı dersiniz, entelektüel mi dersiniz? İki kavrama farklı anlamlar mı yüklersiniz? Aydınlardan/ entelektüellerden çok şeyler mi beklersiniz, hiçbir şey beklemez misiniz?.. Öyle ya da böyle, kültürle derinlemesine alışveriş kaygınız varsa, zaman eksenine düşünce mesaisi düşürebiliyorsanız, bu kavramlar üzerine kafa yorarsınız, bu sorulara cevap ararsınız, ufuk ararsınız. Cemil Meriç’in “hakikatte içi de, dışı da bir” mağarayı anlattığı kitap, Mağaradakiler, bir “geniş ufuk” kitabı.

Hangisi daha iğrenç? Kapitalizm mi komünizm mi?

Amerikanizm, bir kavramlar ve kaziyeler bütünüyle ifade edilmeyecek bir bileşim (halita): Anayasa saygısıyla ferdî teşebbüs muhabbetini, güçlü ve müphem inançlardan kaynaklanan bir hümanizmayla kaynaştırır. Kiliselerin rekabetine aldırış etmez. İlme ve netice almaya (efficacite) düşkündür. Bu hayat tarzını mektepten öğrenir ve toplum ona uymaya zorlar kişiyi. Gelenekçilik diyeceksiniz, belki ama, baskısı nadiren hissedilen bir gelenekçilik. Çünkü iktisat ve siyaset konularında serbestçe tartışmayı yasaklamaz. Gelenekçi olmayan, yani komünizme muhabbet besleyen, belki cezalandırılmaz ama topluma ters düşer. Fert, millet mefhumunun tamamlayıcı parçası olarak kabul edilen düşünce tarzlarının ve müesseselerin karşısına çıkmaz. Çıkarsa vatanperverliği zedelenmiş olur. Sovyet ideolojisi, görünüşte Amerikan ideolojisizliğinin tam tersi. Maddeci bir metafiziğe bağlı olduğunu ileri sürer. Gündelik tedbirlerle insanlığın kaderi arasında sıkı bir münasebet vardır ona göre. Amelî'nin bütün cephelerini nazariye şekline sokar. Oysa Amerikalılar manevî mahiyetteki kararlarına bile pragmatik bir meşruiyet kazandırmak isterler. Rusya'da, doğru doktrini ilân ve topluma kabul ettiren devlettir. Dogmanın her zaman için geçerli yorumunu o yapar. Kendisi kanunların üstündedir; polis dilediğini yapmakta serbesttir. Oysa Amerika Birleşik Devletleri hâlâ yargı gücünün üstünlüğüne inanır ve geniş ölçüde saygı gösterir bu güce... Topluluk işe yarayacak bir bilgi kazanmayı, kültürün devam ettirilmesinden üstün tutar. Dün kültürü temsil edecek olan insanlar bugün sadece uzmandırlar. Rusya'da da, Amerika'da da insanların yönetilmesi ilme ve tekniğe dayanır. Radyo, televizyon, propaganda, psikoteknik uzmanları, kalabalığın kafasını istedikleri gibi yoğururlar. Gördükleri işin temeli olan psikoloji, her zaman Pavlov'un maddeci psikolojisi (refleksoloji) değildir. Ama bu psikoloji de, insanları, yerleri tutulmayacak birer kişi olarak değil, tepkileri önceden hesaplanabilir bir yığının fertleri olarak ele alır. Tekniğin kültürü arka plana itişi, aydınlardan bir bölümünü yalnızlık içine atmaktadır. Bu sıkı uzmanlaşma başka bir düzenin özlemini kamçılar. Bu düzende aydın, ücretli bir işçi gibi ticarî bir teşebbüsle bütünleşmek yerine, bir fikir adamı olarak bir insan topluluğuyla bütünleşecektir. Rusya'da bu nisbî yabancılaşma daha serttir, zira teknisyen, fikir adamından daha çok itibardadır. Yazar, sanatçı, propagandacı, kendilerine ruh mühendisi denilmesinden hoşlanırlar. Sanat için sanat, veya hasbî araştırma, prensip olarak yasaktır, kötüdür. Sovyet intelijansiyası, bu kısıtlamalardan hoşlanmayabilir ama yine de rejimin kendisine düşman değildir. Amerikan aydınları özel teşebbüsü nasıl tabiî telakki ediyorsa, onlar da ekonominin devletleştirilmesini ve partinin otoritesini tabiî bulabilirler. Meslekî hürriyetleri bu kadar sınırlanmış olmasa, belki de hallerinden basbayağı memnun olurlardı. Amerikan intelijansiyası Sovyet intelijansiyasma imrenmez; Amerikan kapitalizminden ürken memleketlerin intelijansiyasma gelince, onlar her iki canavara da dehşetle bakar; acaba biz yarın hangisine benzeyeceğiz bunların, hangisi daha iğrenç, diye acı acı düşünürler.

Bab'Aziz
Tunuslu yonetmen Nacer Khemir'in 2005 yılında filmini çektiği bir yol hikayesi...

Sonsuzlukla Düğünüm

-Hassan, seni bekliyordum. -Beni mi bekliyordun? -Ölümüme şahit olman için. -Neden ben? Ben ölümden çok korkarım. -Ölümden kesinlikle çok korkarız. Anne karnında karanlıktaki bebeğe denseydi ki : 'Dışarıda aydınlık bir dünya var, yüksek dağlarla dolu, büyük denizleri olan, dalgalanan düzlükleri olan, çiçekleri açmış güzel bahçeleri olan, dereleri olan, yıldızlarla dolu bir gökyüzü ve alevli güneşi olan ve sen bu mucizelerle yüzleşmek yerine karanlıkla çevrilmiş oturuyorsun. Doğmamış çocuk bu mucizeler hakkında hiçbir şey bilmediği için hiçbirine inanmayacaktır tıpkı bizim ölümü beklediğimiz gibi.. işte bu yüzden ölümden korkarız.. -Ama ölümde ışık olmaz. Çünkü o herşeyin sonu. -Ölüm nasıl olur da başlangıcı olmayan bir şeyin sonu olur? Hassan evladım, benim düğüm gecemde mutsuz olma. -Senin düğün gecen mi? -Evet. Sonsuzlukla düğünüm.
Bab'Aziz
İyi Geceler (The Good Night)
Eski bir pop starı iken, artık sadece reklam jingle 'ları yazıyorsunuz...Orta yaş krizi yaşıyorsunuz ve hayatınız da herşey sıkıcı ve sizi hiç bir yere ulaştırmayan noktada...! Karınız sizi çıldırtıyor,arkadaşınız ise sizden kat ve kat başarılı...Gittikçe depresyona giriyorsunuz. Her şey böyle kötü giderken,hayatınızın kadını ile karşılaşıyorsunuz..Bıcır bıcır, akıllı mı akıllı, neşeli mi neşeli, güzel mi güzel bir hatun. Dahası size abayı yakmış... Ama bu işte tek bir kusur var...Bu hatun sadece rüyalarınızda...! Böyle bir bayan ile gerçek dünyada karşılaşabilmek için neler vermezsiniz?

İnsan Yalnızlığa Tanımlıdır Dostum!..

-İnsan yalnızlığa tanımlıdır dostum. Üzüntü garantidir. Sen gibi insanların dikkat sorunu olur. Kızarkadaşlarına, işlerine dikkatini veremez. Bütün bu mutsuzluğa yol açan dikkat kayıpları hayatın ta kendisidir.
İyi Geceler (The Good Night)
Kung Fu Panda
Kung Fu Panda, Mark Osborne ve John Stevenson'ın yönettiği 2008 yapımı bir 3D animasyon filmidir.

Gitmezsem, kimim ki ben...

Gitmeliyim. Ejder savaşçısıyım ben. Kung Fu'yu kurtarmak görevim. Gitmezsem, kimim ki ben?
Kung Fu Panda
Bin Dokuz Yüz Seksen Dört
1984 yılında vizyona giren bir İngiliz filmidir. George Orwell tarafından kaleme alınmış alegorik bir politik roman olan Bin Dokuz Yüz Seksen Dört adlı kitabından uyarlanmıştır.

Özgürlük, iki artı ikinin dört ettiğini söyleyebilme özgürlüğünün olmasıdır.

Gerçek diye bir şey var ve gerçek olmayan diye bir şey var. Özgürlük, iki artı ikinin dört ettiğini söyleyebilme özgürlüğünün olmasıdır. (There is truth and there is untruth. Freedom is freedom to say two plus two equals to four.)
Bin Dokuz Yüz Seksen Dört
Vizontele
Vizontele, 2001 yapımı Yılmaz Erdoğan - Ömer Faruk Sorak filmidir. Senaryosunu da Yılmaz Erdoğan'ın yazdığı film Hakkâri'de geçmekteyse de, burada çekim yapmanın zorluğu nedeniyle çekimler, Van'ın Gevaş ilçesinde yapıldı. Çoğunlukla BKM oyuncularının rol aldığı filmin 2004 yılında Vizontele Tuuba adlı bir devam filmi çekildi.

Cigara

"-Sezgin ver bir cigara.. - Yokğtur vallahi.. - Ver lan bir cigara! - Dur bakiym, belki iç cebimde vardır. aaa vallahi varmış. Az kalınca paketi attım sanmışım, demek ki atmamışım. Eğer gerçekten paketi atmış olsam vallahi bu kadar aklımda kalmazdı. "
Vizontele