Yetimler ve masumiyet imtiyazı
Biz yetimler intikam iştiyakı ile doluyuzdur. Dehşeti dengelemeye yatkınızdır. Başkalarının öçlerini de almaya hevesleniriz. Yetimlik bize kanlı doğaçlamalar yapma cüreti verir. Suçlamak ya da suç işlemekle kaybolmayan bir masumiyet imtiyazına sahibizdir.
Neden Altını Çizdim?
Görmek istemediğimiz şeyleri yok farzediyoruz ama acaba gerçekten de yok olma ihtimalleri yok mu? Belki biz var edip sonra varmış gibi yok etmeye çalışıyoruz?
Gerçekleri ayırdedebilme
Pekala... Bende atipik şizofreni var ve sürekli halisünasyonlar görüyorum. Fakat hepsi bu. Yani garson felçli olmayabilir, duvarlarda kertenkeleler cirit atmıyor olsa gerek ve limonota bardaklarında yüzen japon balıkları da muhtemelen var değiller. Yine de bunların bir önemi yok. Halisünasyonlarla gerçekleri [sanırım çoğunlukla] ayırdedebiliyorum ve ortalığı velveleye vermiyorum.
Ah benim anonim okurlarım; bazen yolda ya da herhangi bir yerde bir tanıdığınıza rastladığınız fakat o esnada kendinizi hazır hissetmediğiniz için ya da başka bir nedenle o kimseyi görmezlikten geldiğiniz vaki değil mi? Peki daha sonra, o kişiyi sahiden gördüğünüzü teyit edecek bir araştırma yapıyor musunuz? Hayır, buna gerek duymuyorsunuz. Çünkü daima gözlerinize inanıyor ve nedense kendinize fazlasıyla güveniyorsunuz. Görmeyi reddettiğiniz o kimse ya bir hayalden ibaretse? Ya olmayan birine karşı bilinçli ve geçici bir körlük içerisinde iseniz? İmkansız mı? Ne derseniz deyiniz, çok zayıf ve küçük de olsa böyle bir ihtimal var. Kayıtsızlık, bir yok etme çabasıdır. Fakat bu, yok etmeye yeltendiğimiz şeyin varlığını kesin bir biçimde kanıtlamaya yetmez. İşte, ben de gerçekliğinden emin olmadığım olaylar ve durumlardan dikkatimi esirgemeye özen gösteriyorum.
Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
158
Baskı Tarihi
Kasım 2009
Baskı Sayısı
0. Baskı
Editörü
Seval Akbıyık
Muhib Efendi ile karşılaşma
Bambaşka bir lezzet; o güne kadar bilmediğim bir dil konuşuluyor. Bana bir müddet sonra, "Siz ne ile meşgul oluyorsunuz?" diye sordu. Ben biraz da hoşuna gitsin diye, "Tasavvufi bir roman yazmayı düşünüyorum!" dedim. O zaman gülümsedi ve oradaki sohbet topluluğuna muzip bir şekilde baktı...Bu laf üzerine birşey anlatmaya başladı...Haliç'te barut yüklü bir gemi varmış, ağzına kadar barut doluymuş. Bu gemiden bir takayla bir Laz, bir de Yahudi cephane boşaltıyorlarmış. Devamlı sefer yaparak kıyıya naklediyorlarmış...Laz kaptan yelkeni tutuyormuş, dümeni de Yahudi...Yahudi fosur fosur sigara içiyormuş. Laz kaptana demiş ki: "Biz şimdi burada bu sigara yüzünden havaya uçarsak, hesabını bizden sorarlar." Laz kaptan da "Parçamızı bulurlarsa hesabını sorarlar." cevabını vermiş...Benim tasavvufi roman yazma sözüm üzerine barut yüklü gemiden sigara içerek birşey boşaltma teşbihini yapması fevkalade...Bu ilk fırçamdır mürşidimden yediğim. Yani bu işlerin şaka olmadığı yolunda, bir çeşit güzel ve ince bir ikazdır. Çok muzip bir şekilde yapılmış bir şey.
Neden Altını Çizdim?
Ben de fazla empati yapmanın mağdurlarındanım. Empatinin dibine vurmuş insanların burada geçen dezavantajlara sahip olduğunu düşünüyorum; 1. karşı tarafa bolca avans verip kendinizi tam bir "tevazu amelesi" kılıyorsunuz 2. karşınızdakinin pasaportsuz bir şekilde sınırlarınızdan geçmesine izin verecek kadar diğergam* ve pasifliğe düşüyorsunuz. [Diğerkam/Diğergam: Kendini değil başkaları ile gamlanan, başkalarını kendinden çok önemseyen]
iletişimsel avanslar
.. bonkörce iletişimsel avanslar veren bir tevazu amelesi; karizmasını istikrarlı bir diğerkamlıkla örtbas ederek tayin edici pasifliğe varan bir mistiğim...
İnsanlar öldürüyorlar vakitlerini
İnsanların çoğu, itirafın yerine iddiayı, acziyetin yerine öfkeyi, çaresizliğin yerine avuntuyu koyarak öldürüyorlar vakitlerini. Bense işi şakaya vurmadan edemiyorum.
Çivisi Çıkmış Dünya
Bugün Arap aleminde eleştirdiğim şey,ondaki manevi bilincin eksikliği;Batı'da eleştirdiğim şeyse,manevi bilincini bir egemenlik aracına dönüştürme eğilimidir.