Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
350
Baskı Tarihi
2015
ISBN
9786051710389
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Alfa Yayıncılık
AKP li siyasetçi, Milletvekilliği ve bakanlık yapmış Nihat Ergün bey'in siyasi hayatını anlattığı hatıra kitabı.
Neden Altını Çizdim?
İşin içinden gelen bir siyasetçinin samimi itirafları.

Siyasetteki yozlaşma

"Çok pahalı siyaset yapıyorsanız; üyelerimiz, yönetim kurullarınız aidat ödemiyorsa; Hazine’den aktarılan kaynak, siyasetinizi finanse etmeye yetmiyorsa ne yapacaksınız? Kamu gücü ve kaynagini dolambaçlı yollardan buraya aktaracaksınız. Bütün siyasi partiler siyasetlerini finanse ederken buna dikkat etmeli. Herkesin belediyesi var. Belediyesi olmayan siyasi parti yok. Bir şekilde kamu otoritesi, kamu gücü ve kaynağı bütün siyasi partiler tarafından kullanılıyor. Siyasetimizin maliyetini gerçekten Öz kaynakla, temiz ve şeffaf kaynaklarla finanse edilebilir düzeye getirmemiz lazım ki siyaset temiz kalabilsin. Yoksa mümkün değil. Çok sayıda insan kirlenir, çok sayıda insan itham altında kalır. Ama herkes birbirine bakıp birçok adam kirlenince kimse kimseyi kirli görmez. Herkes kirlenince kim kime ne diyecek? Siyasetin çok önemli sorunlarından biri de işte bu siyasetin maliyeti ve finansmanı konusudur." Nihat Ergun (Adim Adim Siyaset, s145)

Sayfa Sayısı
0
Baskı Sayısı
0. Baskı
Korku ve Titreme, Varoluşçuluk akımının ilham aldığı yazarlar arasında yer alan Danimarkalı filozof Søren Kierkegaard'ın en önemli yapıtlarından biridir. İnce bir kitap olmasına karşın tartıştığı iman ve ahlak sorunlarını farklı ve çarpıcı bir bakış açısıyla, derinlemesine ve evrensel boyutta ele almıştır. Kitabın ana konusunu İbrahim'in Tanrı'nın buyruğu ile oğlu İshak'ı kurban etmek için yaptığı yolculuk oluşturur. Tanrı, İbrahim'den oğlu İshak'ı kurban etmesini isteyerek, aslında onu evrensel ahlakı terk etmeye zorlar.

bir şair...

Bir şair kelimelerin gücünü, kendisine ait söylemediği küçük sır pahasına, başkalarının bütün amansız sırlarını haykırmak için satın alır ve şair bir havari değildir, şeytanları ancak şeytanın gücüyle kovar.

Sayfa Sayısı
0
Baskı Sayısı
0. Baskı
Korku ve Titreme, Varoluşçuluk akımının ilham aldığı yazarlar arasında yer alan Danimarkalı filozof Søren Kierkegaard'ın en önemli yapıtlarından biridir. İnce bir kitap olmasına karşın tartıştığı iman ve ahlak sorunlarını farklı ve çarpıcı bir bakış açısıyla, derinlemesine ve evrensel boyutta ele almıştır. Kitabın ana konusunu İbrahim'in Tanrı'nın buyruğu ile oğlu İshak'ı kurban etmek için yaptığı yolculuk oluşturur. Tanrı, İbrahim'den oğlu İshak'ı kurban etmesini isteyerek, aslında onu evrensel ahlakı terk etmeye zorlar.

... insanlarda İbrahim gibi bir sınamaya tabi tutulma arzusunu uyandırmak ...

Acaba hiç kimse İbrahim hakkında konuşmaya hiç kalkışmalı mıdır? Benim düşünceme göre kalkışmalıdır. Eğer ben İbrahim hakkında konuşacak olsaydım ilk olarak sınamadaki ıstırabı betimlerdim. Bunun için, İbrahim’in hâlâ inanmaya devam ederken çektiği her şeyi tanımlayabilmek amacıyla, babanın çektiği bütün korku, üzüntü ve işkenceyi bir sülük gibi emerdim. İnsanlara yolculuğun üç gün sürdüğünü ve hatta dördüncü güne de sarktığını hatırlatırdım. Evet, bu üç buçuk gün sonsuzluk açısından beni İbrahim’den ayıran iki bin yıldan daha uzun olmalı. O zaman onlara, benim inandığım gibi, herkesin böyle bir şeye başlamadan önce fikirlerini değiştirebileceklerini hissetmeleri gerektiğini, her an sözünü geri alıp geri dönmenin mümkün olduğunu hatırlatırdım. Birisinin bunu yapmasında bir tehlike görmüyorum, insanlarda İbrahim gibi bir sınamaya tabi tutulma arzusunu uyandırmaktan da korkmuyorum. Ancak eğer birisi ucuz bir İbrahim versiyonu pazarlamak isterse ve hâlâ insanları İbrahim’in yaptığını yapmamaları için uyarırsa, o zaman bu yalnızca gülünç olacaktır.

Türü
Köşe Yazısı
Sayfa Sayısı
231
Baskı Tarihi
1999
ISBN
975-437-031-1
Baskı Sayısı
5. Baskı
Basım Yeri
Özener Matbaası
Yayın Evi
Ötüken Neşriyat

İnsanları tanrılaştırma zihniyeti

Bizde mücerret insanı Tanrılaştıran kozmopolitler, Atatürk'ü Tanrılaştıran devrimbazlar, Said-i Kürdî'i Tanrılaştıran Nurcular, Marx'ı Tanrılaştıran mahutlar, Mevlâna'yı Tanrılaştıran hayranları, Shakespeare'i Tanrılaştıran mütercimler görülmüştür. Mücerret insanı Tanrılaştıran Tevfik Fikret.
Takdis eden beşer, Takdise müstahaktır. Odur rabb-i hayrü şer. Rabb-i mümkinat.
demiştir. Atatürk için Behçet Kemal, tamamını unuttuğum bir manzumesinde:
Türklüğe Allah olan ölmez.
mısraını söylemiştir. Marx'ın Kapital adındaki ana eserini Kur'an yerine koyan Nâzım Hikmet, bir şiirinde:
Hâfız-ı Kapital olmak istiyorum.
demiştir. Dr. Abdullah Cevdet, Jül Sezar tercümesinin önsözünde, Allaha mahsus vasıfları kullanarak aynen şöyle der:
"Shakespeare'in azamet-i kibriya-yı bi-pâyânı önünde ettiğim secdelerden, ibadetlerden biri de bu Jül Sezar tercümesidir."
Rahmetli sefir -ediplerimizden biri- bir mecliste, Atatürk tenkid edilirken düşüp bayılmış. Said-i Kürdî'den, önünü ilikleyerek ve gözlerini süzerek "Efendi Hazretleri buyururlar ki..." diye bahsedenler görülür. Mevlâna'yı zikrederken sesleri titreyenlere ve gözleri yaşaranlara şahit oldum. Bir insan ne kadar büyük, hayranlığımıza ne kadar lâyık ve ne kadar kâmil olursa olsun kusursuz değildir. Tanrılaştırılamaz. Tenkid kabiliyet ve hürriyetinden mahrum Doğu milletlerinde ve Türkiye'de bir insana ka¬yıtsız şartsız hayran olup onu Tanrılaştırmak, tahlil ve tenkid kabiliyetinin yoksulluğundan doğan geri düşüncenin şaşmaz belirtisidir. Hele Tanrılaştırmayı hiç affetmiyen Batı medeniyeti ve "Allahtan başka Allah yoktur" diyen İslâmiyet adına bir adamı Tanrılaştırmak ve onu kutsal tanımak, sağcı ve solcu, bütün akidelere aykırı bir geri düşünce alâmetidir. Önüne gelene tapma huyuna kadar soysuzlaşan bu zihniyet bir Osmanlı şairine şu beyti söyletmiştir:
Ne dalkavuk köpekleriz Kimi görsek etekleriz!

Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
254
Baskı Tarihi
2001
ISBN
9756841656
Baskı Sayısı
4. Baskı
Yayın Evi
Şule
İnsanlar barış içinde yarışabilirler. Çünkü yarışa girmek eşitliği reddetmektir. İnsanlar aralarında kurulabilecek herhangi bir eşitliğe rıza göstermedikleri için birbirleriyle yarışırlar. Barış ve yarış birbirine her bakımdan uygundur. Yarışanlar kendileri öne geçmeye, başkalarını geride bırakmaya çabaladıkları yetmezmiş gibi, bir de kendilerinin olduğu kadar bütün yarışanların üstünde bir güç bulunduğunu ve bu gücün sonucun tasdikine karar vereceğini kabullenirler. Yarışta eşitsizlik iki katlıdır. Ne yarışanlar birbirleriyle, ne de onları yarıştıran onlarla bir eşitliği paylaşır.

Dostluğun noksanlığını dolduracak hiçbir şey yoktur.

İnsanın insan olduğu sürece noksanlığına katlanamadığı bir şey var. O şeyin yerine başka bir şeyi ikame edemiyor. Daha iyisi olmadığı takdirde olduğu kadarıyla idare etmeye razı olamıyor. Buna dostluk deniyor. Bir insan nasıl olur da 'daha iyi dost edinemediğim için bununla idare ediyorum' diyebilir? Diyorsa o kimseyle kurduğu ilişki asla dostluk ilişkisi sayılmayacaktır. Kötü bir hayatımız, bize kötülüğü dokunan bir hayatımız olabilir; ama kötü bir dostumuz, bize kötülüğü dokunan bir dostumuz olamaz. Her şeyin sahtesi olur; dostun sahtesi olmaz. Ne ki sahtedir, dost değildir. Her şeyin noksanlığını bir başka şeyle giderebilirsiniz; dostluğun noksanlığını giderecek hiçbir şey yoktur.

Ağaçlar insanlara benzer

Ebu Hüssam : 40 sene, gece gündüz demeden, Selma ve ben toprağı işledik, ağaçları yetiştirdik. Bu iş sadece sulama ve gübreleme işi değildir. Ağaçlar da tıpkı insanlar gibidir. İnsanlara benzerler, ruhları vardır, duyguları vardır. Kendileriyle konuşulsun isterler, şefkat görmek isterler. Ben traktör kullanmam. Ne yapacaksam kendi ellerimle yaparım. Bu toprak bölgenin en verimli toprağıdır. Hayır hayır, bölgenin değil dünyanın en verimli toprağıdır.
The Lemon Tree (2008)
Dünyanın Tüm Sabahları -1991 (Tous Les Matins Du Monde)

Eski bir Fransız özdeyişinden esinlenerek adlandırılmış, hem roman hem de bir film olarak oldukça başarılı ve eşine az rastlanır bir örnek olduğu da söylenebilecek yapıt, aynı zamanda günümüz Fransız edebiyatının en önemli yazarlarından Pascal Quignard´ın en popüler kitabıdır.17. yüzyıl Fransa´sında, karısını yitirdikten sonra çiftliğinde inzivaya çekilmiş olan besteci ve viyola sanatçısı Sainte-Colombe, iki güzel kızıyla birlikte yaşamaktadır. Sainte-Colombe, sanatta ün değil, şiiri arayan bir müzik dehasıdır. Bir bahar günü, Marin Marais adında utangaç ama muhteris bir genç adam çiftliğe gelir ve Sainte-Colombe´a öğrencisi olmak için yalvarır. Kralın sunduğu olanaklara ve üne sırt çeviren usta ile ün, para ve kolay yaşam peşinde koşan, sanatsal yaratının mistik derinliğini fark etmeyen öğrencisinin çelişen kişilikleri, bir çağın entelektüel yaşamına ışık tutarken, 'sanatçının kimliği ' sorunsalına da tanıklık ediyor. Sinema ve müziğin kesiştiği, kulağa ve göze hitap eden kareleriyle unutulmazlar arasına girmeyi hak eden, sanatın özüne ışık tutan müzik ve şiir dolu bir yapıt. Özelde müziğin, genelde ise sanatın kimin için yapılacağını tartışan, acı ile gölgenin yan yana geldiği, aynı zamanda gelmiş geçmiş en iyi ‘soundtrack’lerinden biri olarak değerlendirilen filmin müziklerini, öykünün ruhunu yansıtmak için Sainte-Colombe ve Karin Marias besteleri üzerine ayrıntılı bir çalışma yapan Jordi Savall yapıyor. 1992 yılında 7 dalda Cesar ödülü kazanan film hem sinema tutkunları hem de klasik müzik düşkünlerinin kaçırılmaması gereken bir görsel-işitsel şölen sunmakta. Kaynak: http://www.sinemalar.com/film/6394/dunyanin-tum-sabahlari

Acıların Mezarlığı

Beyefendi sizden son bir ders isteyebilir miyim? -Bayım size ilk dersimi verebilir miyim? Konuşmak istiyorum... Müzik konuşmak için burada ama sözler müziği anlatmak için yetersiz. Çünkü o insani bir şey değildir. Sonunda bunun kral için olmadığının farkına vardınız mı? -Tanrı için olduğunu farkettim. -O zaman yanılmışsınız. Çünkü Tanrı konuşur. -Kulaklar için mi? -Sadece kulaklar için konuşulmaz, bayım. -Altın için mi? Zafer?
Dünyanın Tüm Sabahları -1991 (Tous Les Matins Du Monde)
Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
240
Baskı Tarihi
Ocak 2006
ISBN
975-352-015-8
Baskı Sayısı
8. Baskı
Yayın Evi
Pınar Yayınları
Mütercimi
Abdi Keskinsoy

Milliyet, kavmiyet, bölge, vatan, aile veya kabile gururu

Onlar Allah Teâlâ'nın karşılarına çıkardığı musibetleri sabır ve sebatla karşılaşıp nefisleri her türlü arzudan sıyrıldığı, Allah'ın onların arzda hiçbir karşılık beklemediklerini gördüğü -ki bu karşılık, bu mesajın bizzat kendi elleriyle muvaffakiyete erişmesi veya kendi çabaları neticesinde tesisi de olabilir- kalblerinde milliyet, kavmiyet gururu, bölge yahut vatan gururu, aile veya kabile övüncü bulunmadığı tezahür ettiği zaman Allah Teâlâ kendilerini bu yüce davanın emin davetçileri, bu akîde sisteminin güvenilir müdafileri kıldı. Bu öyle bir akîde sistemidir ki buna göre kalblerde, gelenek ve davranışlarda, ruhlarda ve mallarda, görünüş ve yaşantıda sadece Allah'ın hakimiyeti geçerlidir.

Vizontele
Vizontele, 2001 yapımı Yılmaz Erdoğan - Ömer Faruk Sorak filmidir. Senaryosunu da Yılmaz Erdoğan'ın yazdığı film Hakkâri'de geçmekteyse de, burada çekim yapmanın zorluğu nedeniyle çekimler, Van'ın Gevaş ilçesinde yapıldı. Çoğunlukla BKM oyuncularının rol aldığı filmin 2004 yılında Vizontele Tuuba adlı bir devam filmi çekildi.

Sezgin

(Dikkat! dikkat! Bu gün itibariyle şehrimize Ankaradan bir heyet gelecek. Kendileri vizontele ile gelen kişilerdir.) Fikri: Nerde kaldı bunlar sayın başkan. Başkan: Nerdeyse gelirler güzel kardeşim. Sezgin: Ben size demiştim sayın başkanım. Bir konuşma yapsanız iyi olurdu. Başkan: Ne diyorsun Sezgin? Sezgin: Yapmasanız da olur. Bir kalabalık toplandı diye konuşma yapmak şart değil. O zaman üç kişi bir araya gelince başkan konuşsun. Başkanın başka işi yoktu çünkü. Başkan: Sezgin mikrofonu getir! Sezgin: Baş üstüne. Başkan: Sevgili hemşerilerim. Bu gün şehrimizde tarihi bir gündür.
Vizontele
Çöl Aslanı Ömer Muhtar
Çöl Aslanı Ömer Muhtar1981 ABD Libya ortak yapımı dramatik savaş filmidir. Özgün adı Lion of the Desert tır. Yapımcılığını ve yönetmenliğini Arap asıllı ABD'li sinemacı Mustafa Akkad'ın yaptığı filmin önemli rollerinde Anthony Quinn, Oliver Reed, Irene Papas, Rod Steiger, John Gielgud ve Raf Vallone oynamışlardır. Filmin özgün müziği Maurice Jarre'a aittir. Gerçek olaylara dayanan bu biyografik epik filmde, 1929 yılında İtalya'da iktidarda olan Faşist diktatör Benito Mussolini'nin Büyük Roma İmparatorluğu'nu yeniden kurma planlarının bir parçası olarak Libya'yı sömürgeleştirmek üzere bu Kuzey Afrika ülkesine gönderdiği güçlü ordularının, Ömer Muhtar liderliğindeki Libya halkının inatçı direnişi karşısında hiç ummadıkları ağır kayıplara uğramaları anlatılmaktadır. Filmi Libya lideri Muammer Kaddafi finanse etmişti.[2] Çevrildikten bir yıl sonra devrin İtalya başbakanı Giulio Andreotti filmin İtalyan ordusunun onurunu zedeleyici ögeler içerdiğini belirtmiş ve bunun üzerine film 1982 yılında İtalya'da yasaklanmıştı. 1988 yılından itibaren filmin İtalya'da bazı festivallerde yasa dışı olarak gösterilmesine hükümet tarafından göz yumulmuştu.[3] Filmin Yönetmeni 1930 Halep (Suriye) doğumlu Mustafa Akkad uzun yıllardır ABD'de yapımcılık ve yönetmenlik yapmaktaydı. Cadılar Bayramı filmlerinin büyükbabası olarak da anılan Akkad 2005 yılında Ürdün'de uğradığı bombalı terörist bir saldırı sonucunda hayatını kaybetmişti. http://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%87%C3%B6l_Aslan%C4%B1_%C3%96mer_Muhtar

Ömer Muhtar

Bana gelince, ben celladımdan daha uzun yaşayacağım.
Çöl Aslanı Ömer Muhtar