beden

Türü
Araştırma
Akademik
Sayfa Sayısı
139
Baskı Tarihi
Haziran 2022
Yazılış Tarihi
2017
ISBN
9786254050688
Baskı Sayısı
7. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Editörü
Devrim Çetinkasap
Mütercimi
Aslı Sümer
Orijinal Adı
Le Miracle de Spinoza

Arka kapak:

Yirmi üç yaşındayken sapkınlık suçlamasıyla Yahudi cemaatinden atılan Baruch Spinoza, hayatını felsefeye vakfetmeye karar verir. Amacı “üstün ve daimi bir sevincin hazzını kendisine sonsuza dek verecek” gerçek iyiyi bulmaktır. Hayatının kalan yirmi yılında devrimci bir eser inşa edecek, filolojinin, sosyolojinin ve etolojinin yanı sıra derinlik psikolojisinin de fikir babalarından biri olmayı başaracaktır. Ama hepsinden önemlisi, arzuyu ve hazzı merkeze alan, Tanrı, ahlak ve mutluluk tasavvurumuzu sarsacak bir felsefenin mucidi olacaktır.

Bedeni Hor Görmek

Spinoza, Descartes'ın tersine beden ile ruhu iki farklı töz olarak değil, kendini iki farklı biçimde ifade eden tek ve aynı gerçeklik olarak alır: "Ruh ve beden, bazen düşünce sıfatıyla bazen uzam sıfatıyla düşünülen tek ve aynı şeydir." Daha önce gördüğümüz üzere düşünce ve uzam tanrısal sıfatlar olduğuna göre, bedenin doğası ruhunki kadar tanrısaldır. O halde onu değersizleştirmek veya hakir görmek saçmalıktır. Beden ruhla aynı payeye sahiptir. Ruhun büyümesi için çok önemlidir; tıpkı ruhun, bedenin muhafazası ve büyümesi için çok önemli olması gibi. Doğrusu onları ne birbirinin karşısına koyabiliriz ne birbirinden ayırabiliriz. Tek ve aynı gerçekliğin iki yüzü olmalarından ötürü birlikte iş görürler. Ruh bedenin zihinsel ifadesi, beden de ruhun yer kaplayan ifadesidir. Ruh bedensiz ne düşünebilir ne de tasavvur edebilir, beden ruh olmadan ne devinebilir ne eyleyebilir. İnsan kendisini ve ruhunu-zihnini, beden dolayımından geçen bilgilerle tanır. Spinoza'nın, TPİ'sinde peygamberlerin bilgisiyle ilgili açıklamasına geliyoruz tekrar: Bu bilgiler peygamberin muhayyilesiyle, duyarlığıyla, mizacıyla ve bedensel tecrübesiyle ilintilidir. Her birimiz için de geçerlidir bu: Düşüncemizin kaynağında bedenimiz vardır. Dünyayı algılayışımız ve onun sonucu olarak ortaya çıkan fikirler, bedenimizin yapısına ve dış dünyadan etkilenişine bağlıdır. Büyük filozofların düşüncelerinin, bedenlerinin hassasiyetinin damgasını taşıdığını tespit etmek hayli çarpıcı gelmişti bana. Çok muhtemeldir ki Schopenhauer'in kötümser felsefesi hayli kırılgan sağlığı ve evhamlılığıyla, Montaigne'in iyimser fikriyatı da beden kuvveti ve yaşamaktan zevk almasıyla ilişkilidir.

Bu bağlamda şunu da açıklığa kavuşturalım: Beden derken Spinoza'nın kastettiği sadece fiziksel beden değil cismaniyetin fiziksel, duygusal ve duyusal tüm boyutlarıdır. Bünyesi (örneğin herhangi bir engelden ötürü) zayıf bir insan; arzularının, heyecanlarının, duyusal kapasitelerinin yoğunluğu dolayısıyla büyük bir bedensel kudrete sahip olabilir. Vücut hasta olduğunda da tedavi edilmesi gereken sadece organlar değildir. Heyecan ve duygulanımları da hesaba katmak gerekir. Bundandır ki Spinoza, her boyutuyla vücudu dikkate alıp memnun etmeyi, ona iyi bakmayı, onu güçlendirmeyi önerir. "Bilge insana düşen, yaşamdan faydalanıp haz almaktır. Ölçülü biçimde tüketeceği lezzetli yiyecek ve içeceklerle, ayrıca kokularla; yemyeşil bitkilerin, şık giysilerin, müziğin, spor oyunlarının, gösterilerin güzelliğiyle ve başkasına zarar vermeden herkesin yararlanabileceği diğer şeylerle kendini rahatlatmak ve güç toplamak da bilge insana yaraşır."

Salt organik ve mekanikçi beden anlayışına dayanan bir tıbbın olduğu kadar, zihnin kudretini artırmak için bedene kötü bakmayı, onu hor görmeyi, ihmal etmeyi öneren çileci bir maneviyatın da karşısındayız. Bedenle ruh arasındaki töz birliği anlayışının, tıptan maneviyata kadar tüm alanlarda ama aynı zamanda günlük hayatımızda ve başkalarıyla iliş­ kilerimizde de sonuçları vardır. 
 


Türü
Roman
Sayfa Sayısı
639
Baskı Tarihi
Ekim 2009
Yazılış Tarihi
Nisan 2008
ISBN
978-975-6006-23-8
Baskı Sayısı
13. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
April
Editörü
K.Egemen İpek
Mütercimi
Murat Kayı
Neden Altını Çizdim?
Küçük Charlie ile öğaretmeni Zinser'in felsefe dersindeki baş döndüren dialoğu gerçektende ilgi çekici.

Yaşamınızın kontrolu sizde değil!

Zinser gülümsedi '' Bir deneycinin bakış açısından kendimiz üzerindeki `gücümüz` anlaşılablir değildir ,çünkü`güç` sözçüğünü tanımlamak mümkün değildir.'' ''Bu delice ,''dedi Charlie. ''Peki,'' dedi Zinser yakışıklı çoçuğa dönerek.''O zaman bana açıkla.'' ''Güç...''Charlie önce notlarına ,sonra da Zinser'e baktı.''Güç bir fikirdir.'' ''Kaynağı nedir bellek mi yoksa imgelem mi?'' ''Bellek.Bedenimi hareket ettirdiğime dair olan anılarım.'' Göstermek için parmaklarını oynattı. ''Ama iradenin bedenini hareket ettirmekte kullandığı gücü bilmek mümkün değil.'' ''Ne demek istediğinizi anlamıyorum.'' ''Zihnin ve bedenin arasındaki bağlantı tam bir muamma.Düşün: Eğer sana görünmez bir ruhun nesneleri yerinden oynatabildiği başka bir durum anlatsaydım,bana deli derdin.Zihnin beden üzerindeki etkisi,sana zihnimle dağları yerinden oynatabileceğimi söylememden daha akıl dışı değil.'' ''Ama zihin bedene bağlı.'' ''Beyin bedene bağlı. Ama zihin öylemi?Bilinç öylemi? Bilim adamlarının bilincin ne olduğu,hatta nerede olduğu hakkında küçük bir fikirleri yok.Öyleyse bedenine nasıl bağlı oluyor? Bu bağlantıyı hissedebiliyor musun?'' ''Yani...Edemiyorum.'' ''O zaman olduğunuı nasıl bilebilirsin?'' ''Çünkü bedenimi kontrol edebiliyorum!''diye bağırdı Charlie. ''Hayır edemezsin.'' ''Ne demek, edemem?'' ''Tüm organların üzerinde aynı derecede kontrole sahip değilsin.Miden,böbrekelrin,karaciğerin...Hepsi senin bilinçli zihninden tamamen bağımsız çalışır.'' ''Böbreklerimi kontrol edemiyor olmam bedenimin geri kalanı üzerinde güç sahibi olmadığım anlamına gelmez.'' ''Ama bu gücün nerede başlayıp nerede bittiğinin farkında değilsin.Gücü hissedemezsin.Sadece deneyimlerin arayıcılığıyla iradenin sınırlarını biliyorsun.Ve deneyimlerin her ne kadar sana parmağının sen istediğin zaman oynadığını öğretmiş olsa da, bu deneyimler parmağın ve zihninin birbirine nasıl bağlı olduğunu söylemiyor.'' ''Ama parmağımı oynatmak istediğim zaman zihnim onu oynatıyor.'' ''Hayır ,oynatmıyor.'' Charlie ellerini havaya kaldırarak,''O zaman oynatan nedir?'' diye sordu. ''Nöronların ürettiği elektiriksel dürtülerle idare edilen sinirler tarafından tetiklenen kaslar.Bilincin parmağını oynatmaya çalıştığın zaman neler olduğunun farkında bile değil. Zihnin parmağını oynatmak istiyor, ama onun yerine bir nöronu tetikliyor. Senin ne hissedebileceğin, ne de kavrayabileceğin ve asıl amaçladığından tümüyle farklı bir olay.'' Charlie soluğunu gürültüyle koyuverdi.Zinser aldırmadan devam etti, çünkü onun anlamanın eşiğinde olduğunu kavramıştı. ''Ateşlenen nöron parmağın oynayana kadar bir dizi kasıtsız olaya neden oluyor.Yani gördüğün gibi parmağını oynatacak bir 'gücün' bilincinde değilsin çünkü böyle bir gücün yok. sahip olduğun tek şey, bir takım elektronik darbeleri tetikleyecek bir güç. Bunlarda her ne kadar sonunda bir harekete yol açsalar da , senin anlayışının dışında çalışıyor.Onun için bir daha soruyorum: Bedenin üzerinde sahip olduğun gücü nasıl 'bilebilirsin'?'' Charlie'nin omuzları çöktü.'' sanırım bilemem'' ''Bilemezsin. Hareket, deneyimlediğin bir şeydir, ama arkasındaki gücün bilinçli zihin tarafından bilinmesi olanaksızdır.''