kelam

Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
253
Baskı Tarihi
Eylül 2009
ISBN
978-975-253-978-2
Baskı Sayısı
3. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Timaş
Editörü
Emine Eroğlu
Modern(leşmiş) okur-yazarların katı reflekslerinin aksine Hilmi Yavuz, şiirsel-düşünsel serüveninin başından beri çokyönlü okumalarıyla, kendine özgü bir yol üzerinde yürüyerek, özellikle tasavvuf irfanından devşirdiği birikimi ve inşa ettiği duyarlılığı hem şiiri hem de düzyazıları açısından temel bir kaynak haline getirmiştir. İslam’ın Zihin Tarihi de şiirden felsefeye, tasavvuf irfanından siyasete geniş bir ilgi alanına ilişkin tecessüsünü dersleriyle, söyleşileriyle ve yazılı tanıklıklarıyla dile getiren Hilmi Yavuz’un İslam üzerine yazdığı makalelerden oluşuyor.

Hani Osmanlı'da Şafiî fıkhı hâkim olmuştu? Nerede?

Gerçekten Eş'arîlik ve Maturîdîlik arasında esaslı farklar var mıdır? Kimilerine göre var, kimilerine göreyse yok! Dolayısıyla, bu konuda kesin bir hükme varmak mümkün değil! Böyle bir fark, mezhep açısından ortaya konursa, buna da hiç kimsenin bir diyeceği olamaz. Evet, doğru! İmam Eş'arî, Şafiî; İmam Maturîdî ise Hanefîdir. Belki bir fark daha: İmam Eş'ârî Arap, İmam Maturîdî ise Türk'tür. Galiba, teolojik yorum da, meseleyi etnisiteye, yani kavmiyete bağlamak gibi bir endişe taşıyor. 'Türk Müslümanlığı' tabiri, bizatihi bir kavmiyyet referansı taşımıyor mu zaten? Türk Müslümanlığının Maturîdî kelamı üzerine inşa edilmesini öngören görüşe göre, Osmanlı toplumunda belirli bir tarihsel dönemden (XVI. yy.) sonra, Yavuz Sultan Selim'in Mısır seferinden dönüşünde beraberinde getirdiği ulema (ki bunlar, rivayete göre, Eş'arî uleması ve İbn Teymiyye'nin öğrencileridir) itikadda Eş'arî, fıkıhta (amelde) ise Şafiî bir İslam projesini hâkim kılmışlardır. İşte ne olduysa, ondan sonra olmuştur: Tekkeyle medrese birbirine girmiş, bilim ve felsefe düşüncesinin yolu kapanmış, Dr. Said Başer'in ifadesiyle "Gazali'nin fikirleri tesirli olunca felsefe tekfir edilmiştir!" Dahası, "bu zihniyet kayması, (yani Eş'arî/ Şafiî anlayışının hâkim olması, H.Y) ve müspet bilimlerin tedrisat dışında kalması, otomatikman Osmanlı'daki ilmî ve fikrî faaliyeti durdurmuştur." Acaba gerçekten öyle midir? Osmanlı'da 'ilmî ve fikrî faaliyetin dur[masının]' sebebi Eş'arî kelamının hâkim olması mıdır? Dr. Said Başer'in 'zihniyet kayması' olarak nitelendirdiği durumun yer aldığı XVI. yüzyıl Osmanlısına bir bakalım. Gördüğümüz şudur: Mesela, 1539'da Şeyhülislam olan Çivizâde Muhiddin Efendi'nin bu makamdan uzaklaştırılması! Çivizâde, Şeyhülislamlık makamından niçin uzaklaştırılmıştır? Hanefî ve Maturîdî olduğu için mi? Tam tersine! Dr. Mustafa Said Yazıcıoğlu, Çivizâde'nin 'mesh'e ait bir fetvasında, bu konuda İmam-ı Azâm'a bağlı fakihlerin verdikleri hükümleri yetersiz bularak, Şafiî fakihlere atıfta bulunmasının ortalığı nasıl karıştırdığını, açıklıkla gösteriyor. Çivizâde'nin fetvasında Şafiî fakihlere atıfta bulunulması, başta, o zaman Rumeli Kazaskeri olan Ebussuud Efendi olmak üzere, ulemayı fena halde öfkelendirir ve Ebussuud, Çivizâde'nin fetvasını reddeder. Kanunî, bu meselenin çözümlenmesini ister, ulema toplanır ve dikkat edilsin, Şafiî kaynaklarına başvuran Çivizâde'yi değil, ona karşı çıkan Ebussuud Efendi'yi haklı bulur. Hani Şafiî fıkhı hâkim olmuştu? Nerede?