Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
393
Baskı Tarihi
Kasım 2007
Yazılış Tarihi
1992
ISBN
9944-125-03-2
Baskı Sayısı
3. Baskı
Basım Yeri
İzmir
Editörü
Şeref Yılmaz
Yazan: AHMED ŞAHİN
Yazı Kaynağı: Zaman Gazetesi, Ailem Eki, Sayı: 228
Çileli bir devrin hikayesini Ali Ulvi Kurucu merhumun hatıralarından okumak büyük bir şans. Hayatını tamamen ilme adamış yüksek bir kâmet olan merhum Kurucu, hatıralarıyla da irşad vazifesini yerine getiriyor.
İrtica
Babamın mescidinde çoculdara yaptığı Kur'an dersleri, yasağın şiddeti arttıkça, arada bir kesiliyor, sonra tekrar başlıyordu. Polislerin gelip gitmesi 1934-35 yıllarında sıklaştı. Basla arttı. Derslere sık sık ara vermek zorunda kalındı.
Bunlardan, bana çok acı gelen bir hâdiseyi hâlen unutamam:
Birgün, daha gün doğmadan, mahallenin sığırları, inekleri ahırlarından çıkıp yayılmaya gitmeden, ağnam yani hayvan vergisi memuru, tahsildar, hayvanları saymak için yanında bir polisle gelmiş. Ona göre vergi yazacak.
Bu sırada babamdan ders okuyup evlerine dönen birkaç çocuğa rastlamışlar. Çocukların ellerinde Kur'an cüzleri var.
"Nereden geliyorsunuz?"
"Camiden."
"Nerede cami? Kim okutuyor? Hocanız kim?"
Doğru camiye gelmişler. Peder onların dış kapıdan girdiklerini görmüş...
Babamın birdenbire bir atlayışı, bir telâşı, bir koşması var... O hâlin, bizde uyandırdığı ürküntüyü, korkuyu ve dehşeti,katiyyen unutamam...
Oturduğu minderinden, aniden kalktı; ders okuttuğu müezzin mahfilinden fırladı, indi... Mescidin kapısına koştu... Ders verirken görülmeyecek, cürm-i meşhud hâlinde yakalanmayacaktı!
Tahsildarla polis ayakkabılarıyla camiye girdiler. Tahsildar:
"Demek şehrin merkezinde Arap harfleri okutuluyor? İrticaî hareket, öyle mi! Polis efendi, zaptını tut!"
İçimde Kanayan Yara
Merhum babamın, o gün, o zâlime bir yalvarması var... O günden kalan yara, hâlâ içimde kanar.
"Lütuf buyurun beyefendi, lütuf buyurun!..." diyor, adamı insafa getirmeye çalışıyordu. Polis, bir ara bırakıp gitmek istedi. Ama tahsildar onu da tehdit etti. Hatta polis dışarı çıkmıştı. Fakat o zâlim, polisi de tehdit ederek içeri çekti:
"Polis efendi, zabıt tutacaksın! Yoksa seni de şikâyet ederim." dedi.
Babacığım, binbir zahmetle kurduğu ders düzeninin bozulacağına, çocukların Kur'an'sız kalacaklarına üzülüyor; yuvası üzerine titreyen bir kuş gibi çırpınıyordu:
"Beyefendi, istirham ederim. Bakınız daha sabah ezanı okunmamışken, ben rahat evimi bırakıp gelmişim. Bu yavrular ilim için, sıcak yataklarından kalkıp, karankkta buraya geliyorlar. Bunları kaldıran, giydiren, gönderen anaları düşünün, onların Kur'an'a olan aşklarını düşünün... Beyefendi, ben de evimde oturur rahat ederim. Daha evimde bir kahvaltı etmiş adam değilim. Sadece ismini duyarım, kahvaltı nedir bilmem..."
Bu Adamlar Nerden Çıktı
Fakat ne dese boşunaydı. Çünkü adam tam dinsizdi ve din düşmanıydı. Babamın aleyhine zabıt tutturdu. Şikâyette bulundu. Bu tahsildar Konyalıydı. Kendisini tanıyorduk. Kayınpederi, dindar, sakallı, yaşlı bir zattı. Onu da aracı yaptık; ama o zâlime fayda etmedi. Belki bu hareketiyle ne kadar devrimci olduğunu göstererek, zamanın din aleyhtarı Halk Partili âmirlerinden bir aferin, belki bir makam elde etmek istiyordu.
Böyle mütecaviz, saldırgan dinsizler, bin yıldır Müslüman olan, İslâm'ın müdafii, alemdarı olan bu mübarek milletin içinden nasıl çıkabildi, diye bazen düşünürüm. Bu muhakkak çok geniş ve derin tahliller isteyen bir meseledir. Ancak şu kadarı söylenebilir ki: Birkaç yüz yıldır, akıüı, şuurlu ve sünnete uygun, hurafelerden uzak gerçek bir din tahsilinin ihmâl olunması, bu gibi bozuk zümrelerin ortaya çıkmasını kolaylaştırmıştır...
Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
393
Baskı Tarihi
Kasım 2007
Yazılış Tarihi
1992
ISBN
9944-125-03-2
Baskı Sayısı
3. Baskı
Basım Yeri
İzmir
Editörü
Şeref Yılmaz
Yazan: AHMED ŞAHİN
Yazı Kaynağı: Zaman Gazetesi, Ailem Eki, Sayı: 228
Çileli bir devrin hikayesini Ali Ulvi Kurucu merhumun hatıralarından okumak büyük bir şans. Hayatını tamamen ilme adamış yüksek bir kâmet olan merhum Kurucu, hatıralarıyla da irşad vazifesini yerine getiriyor.
Neden Altını Çizdim?
Hatıratlarda, satır aralarından öğrendiğimiz zulümlerin bir envanteri yapılmalı belki de.. Onlarca sene de geçse üzerinden, hatta yüzlerce sene, faili malum olduğu halde faili meçhul görünen hadiselerin gün yüzüne çıkması, deşifre olması, hiç olmazsa gelecek adına ümit veriyor.
Cemil Efendi Hoca'nın Sözleri
O günlerde hakikaten büyük bir ihtiyaç içinde idim. Babanızın söylediği gibi, derse bakmak için lâmba yakmak lâzımdı, ama gazyağı alacak param yoktu. Tenha yerlerden gazete kâğıdı, karton toplardım.
Konya vak'ası sırasında, babamı, hükumet aleyhtarı diye astıkları gibi, evimizi de yakmışlardı. O zaman Ilgın kazasında oturuyorduk. Hâdiseden sonra Konya'ya göçmek zorunda kalmıştık. Hafız idim. Annem merhum: Oğlum babayın mesleğinde kal, çalış âlim ol, dedi. Fakat burada tanıyanımız yoktu.
Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
393
Baskı Tarihi
Kasım 2007
Yazılış Tarihi
1992
ISBN
9944-125-03-2
Baskı Sayısı
3. Baskı
Basım Yeri
İzmir
Editörü
Şeref Yılmaz
Yazan: AHMED ŞAHİN
Yazı Kaynağı: Zaman Gazetesi, Ailem Eki, Sayı: 228
Çileli bir devrin hikayesini Ali Ulvi Kurucu merhumun hatıralarından okumak büyük bir şans. Hayatını tamamen ilme adamış yüksek bir kâmet olan merhum Kurucu, hatıralarıyla da irşad vazifesini yerine getiriyor.
Konyalı İşgali Bilmez
Konyalı, düşman işgaline uğramadığı için, Millî Mücadele'yi de bilmez. Ruhunu anlamaz ve bu sırada olan biteni, gereği gibi değerlendiremez.
Medine-i Münevvere'de, Cihan Harbi'nde bulunmuş, Millî Mücadele'ye katılmış, çete savaşları yapmış, Adana, Antep, Maraş, Urfa taraflarında Fransızlarla mücadele etmiş, Balkan Bey adında bir subay vardı. Medine-i Münevvere'de bulunan Konyalı Molla Mehmed Efendi ile bazı hususlarda anlaşamaz, münakaşa ederlerdi.
Balkan Bey'e "Molla Amca'yla iyi dostsunuz ama hep münakaşa ediyorsunuz, neden?" diye sorardım.
Derdi ki:
"Molla Amca da mazur, ben de mazurum. Konya istilâ görmediği için, Molla, düşman nedir, düşman işgali, düşman zulmü nedir bilmiyor. Biz gâvuru gördük, zulmünü, cana, ırza olan tecâvüzlerinin derecesini biliyoruz. O, buna inanamıyor: Bu kadarı da olur mu, düşmansa da insan değil mi? diyor... Yahu gâvur deyip geçme! İnsanın en mukaddes şey ırzı!"
Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
393
Baskı Tarihi
Kasım 2007
Yazılış Tarihi
1992
ISBN
9944-125-03-2
Baskı Sayısı
3. Baskı
Basım Yeri
İzmir
Editörü
Şeref Yılmaz
Yazan: AHMED ŞAHİN
Yazı Kaynağı: Zaman Gazetesi, Ailem Eki, Sayı: 228
Çileli bir devrin hikayesini Ali Ulvi Kurucu merhumun hatıralarından okumak büyük bir şans. Hayatını tamamen ilme adamış yüksek bir kâmet olan merhum Kurucu, hatıralarıyla da irşad vazifesini yerine getiriyor.
Millet Size Duacıdır Fethi Bey
O (Serbest Fırkanın kurulduğu) günlerde, valide tarafından bize akraba olan, Göçülü Aşık Mehmed Ağa bu meseleye dair bir manzume yazmıştı.
Köylü aşığın, hece vezniyle nazm ettiği destan bastırılmış, elden ele dağıtılıyordu. Bütün Konya'ya yayılmış, okunuyordu. Halk heyecan içindeydi.
Uzun manzumeden birkaç satır hatırımda kalmış:
Fethi Bey de sözlerime bakaydı
Gazyağı da ucuzlayıp yakaydı
Şeker kibrit inhisarı kalkaydı
Millet size duacıdır Fethi Bey
Çalıştım çiftime yapmadım hile
Yüzelli dönümden çıktı on kile
Benim tohumuma yetmiyor bile
Bankaya ben ne vereyim Fethi Bey
Geçim derdi pek acıdır Fethi Bey
Millet size duacıdır Fethi Bey
Konya heyecanlar içinde seçimi beklerken, "Fethi Bey Ankara'ya gitti, Serbest Fırka kapatıldı." diye bir haber çıktı. Bu da böyle geçti.
O günlerde Konya'da, Serbest Fırka'yı destekleyen "Berat" diye bir gazete vardı. Eşraftan ve ulemadan olup da Fethi Beyi destekleyen çoktu. Ama kimse, o günkü despot sulta idaresinin baskısı altında fikrini söyleyemiyordu.
Herkes sağına soluna bakınarak, mahrem olarak, birbirine "Fethi bey kazanacak, o kazanır; öyle görünüyor, korkmayın." demekteydi.