sosyalleşme

Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
134
Baskı Tarihi
2012
Yazılış Tarihi
1998
ISBN
978-975-539-254-7
Baskı Sayısı
4. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Ayrıntı
Editörü
Aylin Onacak
Mütercimi
Abdullah Yılmaz
Orijinal Adı
Globalization - The Human Consequences

Tabloda her şeyin bulanık göründüğü zamanlarda, hayatlarını kesinlik ve berraklığa adamış sosyal bilimciler genellikle susar ve taşların yerine oturmasını bekler. Zygmunt Bauman gibi kalburüstü düşünürler ise cesaretle belirsizliğe dalar ve bulduklarını, gördüklerini, hissettiklerini ortaya döker. İşte Küreselleşme böyle bir cüretin ürünü. XX.

Çeşme başı artık yok

Musa dağlardan çıkıp geldi. Koltuğunun altında, dağların tepelerinden bile yukarıda olanın yazdırdığı, kendisinin de granite kazıdığı kuralları taşıyordu. Musa sadece bir ulaktı, halk -populus- ise alıcı... Çok sonra, İsa ve Muhammed de aynı ilkelere göre davrandılar. Bunlar, “piramitsel adalet”in klasik örnekleridir.

Ve sonra başka bir tablo: Çeşme başında, kuyu ağzında ya da nehir boyundaki doğal buluşma yerlerinde toplanan kadınlar... Su alınır, çamaşır yıkanır ve enformasyon ve fikir alışverişi yapılır. Konuşmaların başlangıç noktası genellikle somut eylemler, somut durumlar olacaktır. Bunlar tarif edilir, geçmişte ve başka yerde vuku bulan benzerleriyle kıyaslanır ve yanlış doğru, güzel çirkin, güçlü zayıf diye değerlendirilir. Vuku bulan olaylara ilişkin ortak bir anlayış her zaman olmasa da yavaş yavaş ortaya çıkabilir. Bu, normların yaratılması sürecidir. Bu, “eşitlikçi adalet’in klasik örneğidir... 

Çeşme başı artık yok. Bir süre öncesine kadar, modernleştirilmiş ülkelerde, kirli çamaşırlarımızla gelip temizleriyle çıktığımız; jetonla işleyen otomatik çamaşır makinelerinin olduğu küçük dükkânlarımız vardı. Çamaşırlar yıkanırken bazı kısa konuşmalar oluyordu. Artık bu makineler de kalmadı... Büyük alışveriş merkezleri insanlara karşılaşma fırsatı verebilirdi; ama genellikle onlar da dikey adalet yaratamayacak kadar genişler.

Tanıdık yüzlere rastlayamayacağımız kadar büyük ve davranış standartları oluşturmak için gerekli muhabbetleri sürdüremeyeceğimiz kadar telaşlı ve kalabalıklar...

Ayrıca ekleyelim: Alışveriş merkezleri öyle düzenlenmiştir ki, insanlar sürekli etrafa bakarak, gözlerini sonsuz sayıda cazip maldan ayırmadan, ama hiçbirinin başında da fazla dikilmeden bir oraya bir buraya gidip gelirler; durup birbirleriyle iki çift laf etmelerine, birbirlerinin yüzüne bakmalarına, tezgâhta sergilenen nesneler dışında bir şey düşünmelerine, ölçüp biçmelerine ve tartışmalarına (vakitlerini ticari değeri olmayan şeylere harcamalarına) imkân yoktur.