tenkit

Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
287
Baskı Tarihi
2007
ISBN
978-975-470-599-7
Baskı Sayısı
14. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
İletişim
Editörü
Mahmut ali Meriç
Aydın mı dersiniz, entelektüel mi dersiniz? İki kavrama farklı anlamlar mı yüklersiniz? Aydınlardan/ entelektüellerden çok şeyler mi beklersiniz, hiçbir şey beklemez misiniz?.. Öyle ya da böyle, kültürle derinlemesine alışveriş kaygınız varsa, zaman eksenine düşünce mesaisi düşürebiliyorsanız, bu kavramlar üzerine kafa yorarsınız, bu sorulara cevap ararsınız, ufuk ararsınız. Cemil Meriç’in “hakikatte içi de, dışı da bir” mağarayı anlattığı kitap, Mağaradakiler, bir “geniş ufuk” kitabı.

İçimizde bir ortaçağ keşişi yaşıyor

Üzerinde anlaştığımız hiçbir ilke yok. Dil perişan, mefhumlar kaypak, kelimeler köksüz. Politikanın çığlıkları yanında şiirin ve düşüncenin sesi boğuk bir inilti. Hıristiyanlaşmadık ama içimizde bir ortaçağ keşişi yaşıyor. Elbirliğiyle sarıldığımız tek müessese: Aforoz. Sevginin, anlayışın dayanışmanın kaybolduğu karanlık devirlerde tenkit susar, hiciv konuşur. Sağ uykuda, sol şuursuz. Her iki cephenin ortak vasfı; Kadirnaşinaslık. İnsanla insanı birbirinden ayıran duvarları hicvin dinamiti yıkar ancak. Silahların konuştuğu yerde şarkı söylenmez.

Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
324
Baskı Tarihi
1999
Baskı Sayısı
2. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Ötüken
Bir sanat eseri, yaratıldığı devre göre ve o devrin hassasiyetini, zevkini ve anlayışını en iyi ifade ettiği için mi değer kazanır? Yoksa o devri aşan, her zaman için taze, hatta her zaman yeni güzelikleri keşfedilen ebedi değerlere mi sahiptir? Başka ve daha kestirme bir deyimle, bir eserin, bilhassa bir şaheserin değeri "tarihi" midir, "ebedi" mi? Batıda bu mesele çok münakaşa edilmiştir. Geçen asrın büyük Fransız tarihçisi ve filozofu Ernest Renan "İlmin Geleceği" adlı meşhur eserinde tarihi görüşü savunur. "Mutlak bir hayranlık daima sathidir.

Şiir

"O gül-endâm bir al şala bürünsün yürüsün Ucu gönlüm gibi ardınca sürünsün" Beytini gözlerini süzerek okuyanların ne kadar çok olduğunu biliriz. Bu mısrâların fonolojik değeri bellidir. "Endâm" kelimesinde ikinci hecenin uzatılması boyun uzunluğu hayâlini sesle desteklediği gibi "şal" hecesinin uzatılması da sürünme hayâlini kuvvetlendirmektedir. Şalın ardından gönlün sürünmesi hayâli de nesirle ifadesi imkânsız olmayan bir nazım unsurudur. Bunlar, kendi kendine yettiği için yabancı ifade şekillerinden hiç bir ödünç almağa muhtaç olmayan gerçek şiirin sınırlarından dışarı çıkarılınca, ortada "bürünsün" ve "sürünsün" rediflerinden başka bir şey kalmaz. Aruzcuların hatâsı fonolojik değerin şiire yabancı olduğunu kabul etmemeleri ve aruzcu olsun, hececi olsun, şiiri, bugünkü dünyanın terkettiği mânâda anlayanların hatâsı da, şiirle nesir arasındaki farkı ifade şeklinden ve teknikten ibaret görmeleridir. Bazı genç sairlerimiz de, halk deyişi ve folklor tarzında beylik ve laubali edanın zengin bir ifade değeri taşıdığı vehmi içindedirler. Bunlar, basma kalıbın en iptidaî şekilleriyle büyülenmişlerdir. Birçok genç şâirlerimizin, gerçek şiir için büyük bir hazine sayılabilecek iç dolgunluğu, edebî kültürlerinin yetersizliği ve şiir telâkkilerinin şaşılacak derecede geriliği yüzünden, küçük, yavan ve babayani manzumelerinin sevimli, fakat bayağı eda ve muhtevaları içinde ziyan olup gitmektedir.