tezat

Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
384
Baskı Tarihi
2005
Yazılış Tarihi
1982
ISBN
975-00125-1-8
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Doğu Kütüphânesi
Editörü
Halil Açıkgöz
Bu kitabın yazarı aslında Halil Açıkgöz ancak altını çizdiğimiz tüm satırlar Cemil Meriç'e ait olduğundan yazarı Cemil Meriç olarak girdik.

Necip Fazıl - Nazım Hikmet

Necib'in tezadı şu: Genç yaşta Avrupa'ya gitti ve onun tahakkümünden kurtulamadı hiç bir zaman. Bu tabaka küçük yaşta aldığı din terbiyesi ile çatışıyor. Kitaplarının ismi dahî bunu gösterir. Hâlâ Mallarme'ye Baudelarie'e aşıktır. Necip bir tezatlar mahşeridir. Bu tezatlar Nazım'da yoktur. Sosyalizme inanmış, îman etmiştir bir kere. İslamiyet veya başka bir din yoktur artık onun kalbinde. Sosyalizm vardır sadece. Bir rüyaya bağlanmıştır ve bu bağlanıştan rahatsız değildir. Çatışmaları yoktur kendi içinde. Necip ise kendi tezatları içinde muztariptir. Batı'dan bir türlü kopmamıştır. Necip bu yaşta dahî zamparadır; yaşayış prensipleri itibariyle Avrupalıdır. Televizyona çıkıp maskaralıklar yapmasına lüzum yok. Bir trajedidir Necip.

Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
278
Baskı Tarihi
1990
Yazılış Tarihi
1976
ISBN
975-437-035-4
Baskı Sayısı
3. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Ötüken
Objektif serisinin sekizinci kitabı.

Buhran

Mobilyalara bakınız, kübikle stil arasında sallanır; kadının saçlarına ve eteklerine bakınız, ikide bir kısalır ve uzar; edebî cümleye bakınız, bazan demiryolu kadar uzun, bazan da telgraf ibaresi kadar kısadır; şiire bakınız, şuur ve hezeyan arasında gidip gelir; dansa bakınız, tangoda ağır bir dalgalanış, sambada histerik bir çırpınıştır; sofrada oturulur, kokteylde ayakta durulur; babasının önünde sigara içmeyen erkeklere, hoşlandığı adamla kucaklaşan kızlara rastlarsınız; flört kimine göre meşru bir anlaşma denemesi, kimine göre bir zina stajıdır. Görünüşle oluş arasındaki münasebet yakalanınca, bütün bu üslûp tezat ve buhranlarının, insanın her şeye ve kendi kendisine ait telâkkilerinde bir şaşkınlık ve bocalama ifade ettiği anlaşılır. Ekonomiden ahlâka ve muaşerete kadar buhran geçirmeyen hiçbir müessese yoktur. İçinde yaşadığımız bu tezatları iyice fark edemiyoruz, günlük hadiselerin seline kapılmış gidiyoruz; biraz geri çekilip de, zekâmızın realiteyi toptan kavramasına gelince anlıyoruz ki, henüz yoklama ve araştırma çırpınışları içindeyiz.