yazmak

Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
236
Baskı Tarihi
1998
Yazılış Tarihi
otobiyografi
ISBN
9754580219
Baskı Sayısı
5. Baskı
Basım Yeri
ankara
Yayın Evi
iş bankası kültür yayınları
Mütercimi
prof.dr. gürsel aytaç
Orijinal Adı
baumeister der welt
Avusturyalı yazar zweig (1881-1942), "baumeister der welt" adlı eserinde bir bölümü, üç alman yazarına ayırır: kleist, niezsche ve hölderlin.

Drama İtiliş

Yanlızca bırakamadığım için şiir yazıyorum. (Bir mektuptan)

Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
231
ISBN
978-975-342-183-6
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
Metis Yayınları
İlk kez 1985 yılında yayımlanan Gece 1991 yılında Pegasus Edebiyat Ödülü'nü aldı. Çeşitli dillere çevrilen ve yayımlanan Gece için Akşit Göktürk'ün "Sunuş"unu okuyabilirsiniz.

Daha düne dek

‘Daha düne dek…’ diyebilirim, öylesine yakın bir geçmişten söz ediyorum çünkü; daha düne dek (bu defterleri doldurmağa başladığım sıralarda bile) yapılan edilen her şeyin, yazılan her yazının, yaşanan her günün, bir duvar gibi, bir kumaş –hem de en incesinden, en ustalıklısından bir kumaş- gibi, özenle, kusursuz, her karışı her karışına, her taşı, her atkısı, her taşına, her çözgüsüne sıkı sıkıya bağlı bir duvar örer, bir kumaş dokur gibi yapılması, yazılması, yaşanması gerektiğine inanıyordum. Ölümlü bir dünyada insan çabasının en büyük başarısı, ölüm diye bir şey hiç yokmuş gibi davranarak, ölüme meydan okuyarak kurmak, örmek, kendi payına düşeni yapıp sonrakilere bırakmaktır diyordum… Yanılıp yanılmadığımı bilecek durumda değilim ama şimdi bu kumaşın yırtıldığını, çözgülerin kaydığını sanıyorum; duvar çatlamağa başladı. Elimi attığımda taşlar, iplikler elimde kalıyor. Bu taşları yeniden tutturmak, bu iplik uçlarını birbirine bağlamak, gücümü aşan bir şey gibi mi görünüyor? Değil. Ama, kesinlikle boş bir iş gibi görünüyor. Yapmağa değmez, uğraşılmaz bir iş… Defterimin bu son sayfalarını doldururken artık açıklamalar, bağlantı kurmalar, süreklilikler, etkili olabilecek tümceler de boş işlerden görünüyor. Düzensiz (daha doğrusu, insan kafasınca bir düzenin dışında kalan) bir dünyaya, düzen getirmekte, bir düzen getirilmiş gibi aldatıcı bir duygu yaratmakta, yazıyı bir araç (ya da aracı) diye görmekten vazgeçmemiz gerekiyor galiba. Yazı yazmak, konuşmak, etmek eylemek, bizleri, bu (yadırgayıp durmaktan öteye geçemediğimiz) düzen yokluğuna alıştırmayacaktır.