Encümen-i Daniş

Osmanlı Bilim ve Sanat Akademisi olarak adlandırabileceğimiz Encümen-i Daniş 1851'de kurulmuştur. Encümen-i Daniş'in kuruluş amaçları arasında, ileride kurulması düşünülen Osmanlı üniversitesi için gerekli olacak ders kitaplarının ve "halk eğitimi" için gerekli eserlerin telif ve tercüme yoluyla hazırlanması yer alır. Bu iki amaç doğrudan "eğitim dili" sorununu gündeme getirir. Encümen-i Daniş'in kuruluş mazbatasında, yazı dilinin Türkçeleştirilmesi ve halk eğitimiyle ilgili eserlerin halkın anlayabileceği bir dil ve ifadeyle yazılması ısrarla vurgulanır. Türkçe kitap yazanlara veya yabancı dilden kitap tercüme edenlere rehber olacak birer Türkçe gramer ve Türkçe sözlük hazırlanması kararlaştırılmıştır.

Encümen-i Daniş'le "Osmanlı dilinin sadeleştirilmesi ve bilginin yayılmasını hedef alan bir ansiklopedist hareket" oluşturulmak istenmiştir. Kuruluş tüzüğünde Encümen-i Daniş'in, Arapça ve Farsça kelimelerin istilasından dolayı o zamana kadar ihmal edilen "lisân-ı türkînin ilerülemesine hizmet" edileceği, açıkça belirtilmiştir. Bu, Osmanlı yönetiminin dil konusunda atmış olduğu en açık ve en ileri adımdır. Takvim-i Vekayı'nin yayınlandığı günden beri, resmî çevreler, yazıların halkın anlayabileceği bir dille yazılması yönündeki isteklerini defalarca belirtmiş olmalarına rağmen, dille ilgili "resmî bir ilmî kuruluş" ancak 1851'de oluşturulabilmiştir. Ne var ki gramerle ilgili çalışmalar, bazı imlâ kurallarının tespit edilmesiyle sınırlı kalır. Sözlük çalışmaşıyla ilgili hiç bir gelişme kaydedilmez.

Cevat Özyurt - Modern Türk Düşüncesinin Sosyolojisi (1839-1923) - Sayfa 21

Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
384
Baskı Tarihi
2016
ISBN
975-9000-45-5
Baskı Sayısı
2. Baskı
Basım Yeri
Ankara
Yayın Evi
Kadim Yayınları
Sosyal ve siyasal sorunlara yaklaşımlarındaki farklılıklar, doğal olarak aydınlar arasında bölünmelere neden olmuştur. Her kimlik sınır çizer; içeride tutulmak istenenlere yapılan her vurgu, dışarıda tutulacakları da belirginleştirir. Osmanlı’da ondokuzuncu yüzyılda oluşan siyasal kimlikler sırayla Batıcılık, Muhafazakârlık ve İslâmcılık olmuştur. Bu üç kimliğin ortak özelliği, Osmanlıcılık kimliğini de içermeleridir. Yirminci yüzyılın başlarında bu kimliklere Türkçülük de eklenmiştir.