alevilik

Türü
Araştırma
Sayfa Sayısı
248
Baskı Tarihi
Temmuz 2009
Yazılış Tarihi
1990
ISBN
978-975-550-004-9
Baskı Sayısı
17. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Düşün Yayıncılık
İnsanlar "kuru et yiyen bir kadının oğlu" olan bir Peygamber yerine, elmas taçlı, sırma kaftanlı bir "Peygamber" tasavvur ediyorlardı. Yalnız tasavvur etmekle kalmıyorlar, ömrü boyunca bunlardan nefret eden ve uzak duran Nebi´den geriye kalan hatırayı bu tasavvura uygun aksesuarlarla süslüyorlardı. Yani insanlar "bir kul gibi yeyip bir kul gibi yaşayan" bir peygambere inanmak yerine, tasavvurlarında kayser ve kisra´ya benzettikleri bir peygambere inanmayı yeğliyorlardı. Özetle insanlar "bir kul gibi yaşamak"tan daha çok "kayser ve kisra gibi yaşamaya" taliptiler.

Efdaliyet

Hz. Ali'nin hicri 41 yılında bir haricinin suikastine kurban gitmesiyle siyasi olarak çoktan hizipleşen şianın akidevi olarak da hizipleşmesinin nüveleri atılır. Artık dava sadece haklılığı savunmak değil ümmetin elinden kılıç zoruyla alınmış (gasbedilmiş) bir hakkı geri almaktır. Hz. Hüseyin'in şehadetinden sonra ortaya çıkacak olan geleneksel 'vasiyet ve 'imamet' inancının ferdi tezahürleri Hz. Hasan'a ulaştığında, o bu inancı reddeden tavırlar sergileyecektir. Bilindiği üzere daha önce de Hz. Ali'den, ölüm döşeğinde yerine Hasan'ı bırakması istendiğinde, bu teklifi reddedip ümmetin işini ümmete bıraktığını söylemiştir. Yani Şia'yı bildiğimiz anlamda şia yapan temel ilkeler ferdi düzlemden toplumsal düzleme geçmemiştir. Dahası, ancak İmam Ali'nin şehadetiyle "gaib imam" ve "ric'at" fikirleri Hz. Hasan gibi öncü isimlerin itirazına rağmen alt kesimde tartışılmaya başlandı. Hz. Ali'nin sağlığında tartışılan tek mesele vardı, o da "efdaliyet".