Marksist düşünür Paul Lafargue'ın 1880 yılında yazdığı bu deneme, aşırı çalışma karşısında işçi sınıfının sefaletini gözler önüne seriyor. Aynı zamanda işçinin emeğini sömürmekten vazgeçmeyen, din adamları ve burjuvalarla işbirliği yapan kapitalizmin de güçlü bir eleştirisini yapıyor.
Makinalar işimizi elimizden alacak mı?
Kapitalistleri tahtadan ve demirden makinelerini mükemmelleştirmeye zorlamak için etten kemikten yapılmış makinelerin maaşlarını yükseltip çalışma saatlerini azaltmak lazım. Buna kanıt mı lazım. Yüzlerce kanıt gösterilebilir. İplikçilikte kullanılan mekik tezgahı (self acting mule), iplik eğirme işçileri eskisi kadar uzun saatler çalışmak istemedikleri için Manchester'da icat edilip uygulandı.
Amerika'da makine, tereyağı üretiminden buğdayın çapalanma işine kadar tarım üretiminin bütün dallarını istila etmiş durumdadır. Peki neden? Çünkü özgür ve tembel olan Amerikalı, Fransız köylüsünün sığırımsı hayatına maruz kalmaktansa bin kez ölmeyi yeğler. Şanlı Fransa'mızda bu kadar zahmetli ve insanın bedeninde tutulmalara neden olan tarla sürme işi, Batı Amerika'da rahat rahat pipo içerek ve oturarak yapılan açık havada hoş vakit geçirme işidir.
Eric Hoffer, Amerikalı bir toplum filozofuydu. 1902 yılında doğan Eric Hoffer, dokuz kitap yazdıktan ve Başkanlık Özgürlük Madalyasını aldıktan sonra 1983 yılında öldü. İlk eseri olan Kesin İnançlılar ile üne kavuşan Hoffer, başarılı bir yazar olarak hayatını sürdürdü.
Yedi yaşında bilinmeyen nedenlerle kör olan Hoffer'ın gözleri onbeş yaşında açıldı. Tekrar kör olma korkusuyla mümkün olduğu kadar kitap okumaya çalışan Hoffer, görme yetisini bir daha yitirmediği gibi, edindiği oburca okuma alışkanlığını sürdürdü ve kendi kendini eğitti.
Amerika Bir Eylem Cinnetinin Eseridir
İç Savaş'tan sonra soluğu Amerika sahillerinde alan milyonlarca göçmen müthiş bir değişim geçirdi. Hayli öfkelendirici ve hayli can yakıcı bir deneyimdi bu. Neredeyse bir gece içerisinde bütünüyle yeni bir dünyaya aktanlmakla kalmamış, fakat aynı zamanda, Avrupa'nın bir yerlerindeki küçük bir kasaba veya köyün sıcak toplu yaşamından koparılıp bireysel yaşamın soğuk ve kasvetli yalnızlığına itilmişlerdi. Kelimenin her anlamıyla uyumsuz olan bu insanlar, bir devrim infilakı için ideal malzeme durumundaydılar. Bununla birlikte, emirlerine aMade geniş bir kıtaya, terakki için eşsiz fırsatlara, bireysel girişime ve kendine güvene büyük önem veren bir çevreye shiptiler. Bu yüzden, Avrupa'nın durağan küçük kasaba ve köylerinden gelen bu göçmenler, çılgınca eylem peşinde koşmaya başladılar. İnanılmayacak kadar kısa bir sürede bir kıtayı terbiye edip hakimiyetleri altına almayı başardılar. Biz Amerikalılar bu eylem cinnetinin eseriyiz.