Liberalizm

Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
219
Baskı Tarihi
1996
Yazılış Tarihi
1996
ISBN
975-355-187-8
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
İz
Yazdığı tüm eserlerde "Müslümanca düşünme" kaygısını öne çıkaran Rasim Özdenören'in 1996 baskılı bu eseri, 28 Şubat döneminin baskıları altında dahi gayet mutedil şekilde kaleme alınmış ve "yeni dünya düzeni" persektifinden Müslüman'a İslam'a teslim olmayı öğreten bir eser.

Müslüman Liberalist olur mu? - II

Böylece Müslümanın niçin Liberalist olamayacağı farklı bir düzlemde bir kez daha anlaşılabilir hale geliyor: Liberalist zihniyetin muhtevasında (eğer zihniyet ezbere tekrarlanan kurallar toplamının ifadesi ise) "profane" bir tabiat mevcut bulunmaktadır. Liberalizmin muhtevasında mevcut olduğunu düşündüğümüz rasyonalizm, bireycilik, hümanizma, kozmopolitik, demokrasi, milliyetçilik vb. kavramların tümü profan bir mahiyet taşır. Bu kavramların (veya kurumların) oluşmasında, Batı kültürünün temel öğretilerinden sayılan Hristiyanlığın da rol oynadığını kabul etsek bile duruma farklılık getirmiş olmuyoruz. Çünkü bizzat dinin kendisi profan hale getirilmiştir, kutsal muhteviyatından boşaltılmıştır. Protestanlığın sebebi değilse bile neticesi dinin profanlaşmasına müncer olmuştur. ... Nitekim Ülgener, Max Weber'in Batı uygarlığını ruhsuz, içi boşaltılmış kalıplar halinde gördüğünü söyleyerek ondan şu cümleleri aktarmaktadır: "Bir takım modern aydınlar ruhlarını - tabiri caizse- muhayyer (garantili) antik eşya ile donatmak hırsı içinde yanıp tutuşurken bunların üstünde bir de, sahip olmadıkları din kisvesi geçirmek özentisine kapılmışlardır...."

Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
219
Baskı Tarihi
1996
Yazılış Tarihi
1996
ISBN
975-355-187-8
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
İz
Yazdığı tüm eserlerde "Müslümanca düşünme" kaygısını öne çıkaran Rasim Özdenören'in 1996 baskılı bu eseri, 28 Şubat döneminin baskıları altında dahi gayet mutedil şekilde kaleme alınmış ve "yeni dünya düzeni" persektifinden Müslüman'a İslam'a teslim olmayı öğreten bir eser.
Neden Altını Çizdim?
Cemil Meriç versus Rasim Özdenören. The winner, Özdenören.

Müslüman Liberalist olur mu?

Cemil Meriç de, "fikrî liberalizm"in "biricik temsilcisinin Avrupa değil, Doğu, Hind ve bilhassa İslamiyet" olduğunu söylüyor. Fikrî liberalizmden anladığı şey de, başkasının bağımsızlığına saygı göstermek, düşüncelerini hoş görmek. Burada da bir indirgemecilikle karşılaşıyoruz. Başkalarının bağımsızlığına saygı göstermek, düşüncelerini hoş görmek (tolerans) insanın liberalist olmasını gerektirmiyor. Gerçekten, Müslüman bu nitelikleri hazi olmasına rağmen, ona liberalist sıfatını yakıştırmamızın doğru olacağını sanmıyorum.

Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
219
Baskı Tarihi
1996
Yazılış Tarihi
1996
ISBN
975-355-187-8
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
İz
Yazdığı tüm eserlerde "Müslümanca düşünme" kaygısını öne çıkaran Rasim Özdenören'in 1996 baskılı bu eseri, 28 Şubat döneminin baskıları altında dahi gayet mutedil şekilde kaleme alınmış ve "yeni dünya düzeni" persektifinden Müslüman'a İslam'a teslim olmayı öğreten bir eser.
Neden Altını Çizdim?
Batı'nın üstün medeniyet algısı, Müslümanların algısını ve mantığını bulandırıyor. Güç ve değer yargısını Kitap ve sünnet yerine, Batı'nın öne çıkardığı kavramlara dayandırma eğilimi, bir hastalık şeklide yayılıyor. Rasim Özdenören, diğer eserlerinde olduğu gibi beynimize bir çimdik atıyor.

Emperyalizmin akıncısı Liberalizm

... 1938'de Manchester'de bu şehrin ve bölgenin tanınmış iş adamları bir doktrin etrafında birleşmişlerdi. "Manchester liberalizmi" diye adlandırılan bu fikir hareketi, mutlak serbest ticareti ve serbest rekabeti temel almakta, ekonomik hayatta her türlü devlet müdahalesini, sosyal politika ile ilgili bile olsa reddetmekteydi. ... İngiltere, karşısına dikilen engelleri, "liberalizm"in dünya şampiyonluğunu yaparak aşmak peşindedir. ... Bu politikanın uzantısı olarak İngiltere, bazı alım-satımının ücret karşılığı kişilerin tekeline verildiği Osmanlı İmparatorluğu'ndaki ekonomik uygulamaları da siyasi baskı yaparak kaldırmak istiyordu. ... Görüldüğü gibi, Osmanlı Devleti, 1838 tarihli "İngiliz Ticaret Anlaşması"nı kendi hür ve müstakil iradesiyle imzalamamıştır.... Aslında, 1939'da ilan edilen Tazimat Fermanı'nın "müjdecisi" bile sayılabilir bu anlaşma. ... Çünkü Türkiye'nin liberalizmle, liberal düşüncenin şahsında bütün Batılı değer ve kavramlarla karşılaşıp tanışmasının yolu bu suretle açılmış oluyordu. Neydi bu değerler? Rasyonalizm..., bireycilik..., hümanizma..., kozmopolitlik..., demokrasi..., milliyetçilik...

Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
219
Baskı Tarihi
1996
Yazılış Tarihi
1996
ISBN
975-355-187-8
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
İz
Yazdığı tüm eserlerde "Müslümanca düşünme" kaygısını öne çıkaran Rasim Özdenören'in 1996 baskılı bu eseri, 28 Şubat döneminin baskıları altında dahi gayet mutedil şekilde kaleme alınmış ve "yeni dünya düzeni" persektifinden Müslüman'a İslam'a teslim olmayı öğreten bir eser.
Neden Altını Çizdim?
Müslüman, sadece kendisi için değil tüm insanlar için izzet ve şerefli bir hayat talebinde bulunur. İslam da bunu garanti altına alır. İslam yerine, özgürlük adına başka sistemlerin gölgesi altına girildiğinde kaçınılmaz şekilde bir sömürü sisteminin karanlığı içine girilmiş olur.

Liberalizmin savunduğu "özgürlük" dine karşı olabilme özgürlüğüdür

... Çünkü Lİberalizm, müstakil bir düşünce sistemi içermez, fakat bir zihniyeti, bir kafa yapısını, bir düşünme edasını ve üslubunu, bi düşünme tarzını ifade eder, fakat kendisi başlı başına bir sistem değildir. ...Ancak bu özgürlük kendi hayatiyetini dine (Kilise'ye) karşı oluşuna borçludur. Çünkü liberalizmin temelini teşkil eden özgürlük, kendini dine (Kilise'ye) karşı özgür hissetmekten başka birşey değildir. Liberalist, dine toleranslı besleyebilir, onun var oluşuna göz yumabilir, ama kendisinin, eğer görüşlerini sonuna kadar götürebiliyorsa, söz konusu düşünme tarzının icabı dindar olmaması gerekir. Burada anlatmak istediğim inceliğe dikkat çekmek istiyorum: ... Meselâ İbn Haldun, faizin haram sayıldığı bir iktisadi ortamda ticaretin serbestçe icra edilebilmesi için devlet müdahalesinden masuniyeti öngörürken; Batı anlayışındaki liberalizmde, Hristiyanlıktaki faiz yasağına rağmen, fazili işlemlere de serbestlik öngören bir düşünme tarzı söz konusudur. Kısaca söylersek, liberalizmdeki özgülüğün içeriğinde "secularizm" (dünyevilik, dindışılık) mevcuttur.

Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
219
Baskı Tarihi
1996
Yazılış Tarihi
1996
ISBN
975-355-187-8
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
İz
Yazdığı tüm eserlerde "Müslümanca düşünme" kaygısını öne çıkaran Rasim Özdenören'in 1996 baskılı bu eseri, 28 Şubat döneminin baskıları altında dahi gayet mutedil şekilde kaleme alınmış ve "yeni dünya düzeni" persektifinden Müslüman'a İslam'a teslim olmayı öğreten bir eser.

Liberalizmin gelişimi

Devletlerarası ilişkilerde tarafların çıkarları veya gerçeğe daha yakın bir ifadeyle güçlü tarafın çıkarları ağırlığını hissettirirken, bizatihi devletlerin örgütlenme biçimi de önem kazanmaktadır. 1789 Fransız İhtilali'nden sonra devletin din aleyhine örgütlenmesi de sağlanmışıtr. ... Rönesans ve Reform hareketleri Kilise'nin baskıcı tavrına cevap olarak ortaya çımıştır demek yanlış olmayacaktır. 15. yüzyıldan itibaren ortaya atılan "dünya görüşleri" daima Kilise aleyhine gelişmiştir. Papalığın tek bir otorite olmaktan çıkarılması zımnında millî kiliselerin kurulması da aynı temâyülün din alanındaki izdüşümü olarak görülebilir. 20. yüzyıla gelindiğinde Batı Avrupa devletleri, dinden bağımsız örgütlenmelerini tamamlamışlardı. Sosyalist örgütlenmeyi tercih edenlerse dini sosyl ve siyasal yaşamdan bütünüyle tardettiler. Türkiye Cumhuriyeti, yeni örgütlenmesinde Batı Avrupa'yı örnek aldı. Ancak onlardan farklı olarak örgütlenmesini bir yandan dine karşı olarak gerçekleştirirken, bir yandan da dini denetim altında tutacak idari yapı tamamlandı. 1924 Anayasası'ndan "Devletin dini İslam'dır" hükmü çıkartılırken, aynı Anayasa'ya 1937 yılında laiklikle ilgili hüküm konulmuştur. Diyanet İşleri Başkanlığı ise zaten Başbakanlığa bağlı olarak çalışan bir kuruluş halinde duruyordu. ... 18. yüzyılda Kİlise baskısına karşı (ona cevap olarak) devletin örgütlenmesi biçiminde ortaya çıkan liberalizm o gün için "ilericilik" sayılıyordu. Ama bu örgütlenme biçimi burjuvazinin egemenliğine dönüşünce, sosyalizm tarafından "gericilik" denildi. Şimdi liberalizm, sosyalist ülkelerde intikamını alıyor. Bu ülkelerde sosyalistlik "gericilik" sayılırken liberalizm taraftarları kendilerini ileri sayıyor.