melek

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
419
Baskı Tarihi
2010
Yazılış Tarihi
1935
ISBN
978-975-07-0776-6
Baskı Sayısı
7. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Can
Orijinal Adı
The Clown and His Daughter
Sinekli Bakkal, Halide Edip Adıvar'ın ünlü romanıdır. İlk olarak İngilizce The Clown and His Daughter, (Soytarı ile Kızı) adıyla 1935 yılında Londra'da yayımlanmıştır. Türkçe olarak ilk defa 1935 yılında Haber gazetesinde tefrika edildi. Daha sonra 1936 yılında kitap olarak basılmıştır. 2006 itibariyle 37. basımı yapılmıştır. Birçok yabancı dile çevrilen roman, 1942'de CHP Roman Armağanı'nı kaz

Halkı düşünmeye alıştırmak için şeytana tapmayı öğretsek, nasıl olur, üstat?

Peregrini diyordu ki: — İnsanı ilk defa ilim ağacının yemişini yemeye sevk eden Şeytan değil mi? O olmasa, insan sadece yiyen, içen, iki ayak üstünde dolaşan bir mahluktan ibaret kalırdı. Tecessüs her bilginin anahtarı, bu anahtarın sahibi ve bize ilk bu anahtarı veren de Şeytan’dır. Piyanist, ellerini sallayarak konuşuyor, sesini , yükseltiyor, gözleri arayıcı birer ışık gibi Dede’nin yüzünde dolaşıyor. Halbuki Vehbi Dede onu, bir çocuk coşkunluğu seyreden olgun bir adamın sükunetiyle, belki müsamahasıyla dinliyordu. Piyanist devam etti: — Hiç olmazsa Şeytan’ın cesaretini tasdik et, Dede Efendi. Fikir cesaretinin piri odur. Halik’in gazabına ilk isyan eden, cennetin nimetlerinden, refahından atılmayı ilk göze alan hep odur. Yeryüzünde ilk ateşi, gökten çalıp getiren Promete’den tut da, bütün filozoflara, bütün büyük ihtilalcilere, hatta benim gibi kilisesine isyan eden adi bir adamın bile piri odur. Bak, Şeytan için ne güzel bir parça besteledim. Ellerini havaya kaldırdı, ve piyanoya indirmeden evvel, — Cennette namdar' bir melek olmayı, fikir hürriyeti namına feda edenin şerefine, dedikten sonra bir çılgın gibi parmakları piyanonun üstünde dolaşmaya başladı. Rabia’ya öyle geldi ki, çaldığı havada kâinatın bütün şeytanları, ifritleri başıboş, hürriyetle sarhoş bağırışıyor-çığrışıyorlar. Sarışın Galip, ellerini çırptı: — Bu memlekette halkı düşünmeye alıştırmak için şeytan’a tapmayı öğretsek, nasıl olur, üstat? Şevki homurdandı. O, daima Galip’in sözünü ağzına tıkardı: —Sakın üstadı taklit edeceğim diye, bizim halka şeytan’dan bahsetmeye kalkma; seni Zuhuri koluna çıkmış zannederler.