Memduh Şevket Esendal

Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
408
Baskı Tarihi
Aralık 2007
ISBN
978-975-995-093-4
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Dergah Yayınları
Editörü
İnci Enigün

İsmet İnönü

Hasan Saka'nın cenazesi.Bütün fırka yahut İstanbul'da bulunanlar orada idi.Tarık (Temel) sabahleyin geldi. Beraber gittik.İsmet Paşa'yı gördüm.Çok mahzundu.Elini öptüm,elini veriyor belki de ağladığı görülmesin diye yüzünü çeviriyordu.Yeni bıyıkları pek yakışmıştı. 1946'nın ve 1950'nin İsmet Paşa'sından ne kadar farklı ve sempatikti. Bir insanın bizde kalan çehreleri kadar şaşırtıcı ne olabilir? Değişen hadiseler ve yaş,entellektüalite,filan+ben+o=x Bu muamele bütün hayatımızdır.Tıpkı sevdiğimiz kadınlarda olduğu gibi. 1932'ye kadar İsmet Paşa benim için bir mübarekti. Celal Bey'in (Bayar) başvekilliğine kadar yalnız bir hadisede, Fethi Bey'i (Okyar) düşüren nutukta, bir de İhsan Bey (Eryavuz) muhakemesinin şahitliğinde hatırlıyorum. Şu var ki o zaman sahnede muhtelif çehreleriyle yalnız Gazi vardı ve geri kalanı siliyordu. Celal Bey'in başvekilliğinden sonra birdenbire ön plana geldi reisicumhurluğundan şüphesiz sevindim; bununla beraber tanımıyordum. Onu ikinci dünya harbinde tanıdım ve sevdim. Mebusluğumda şef fikri aramıza girdi, politikasından memnun davranışlarından mustarip, etrafındaki adamlar yüzünden dargındım. Dil meselesindeki fikirleri, Atatürk inkılaplarını olmuş bitmiş bir şeymiş gibi kabul etmesi beni rahatsız ediyordu. İsmet Paşa'yı belki kendiside bilmez birçok itirazi cümle ve fikir arasında en çok övenlerden biriydim. Fakat o zaman ki cümlelerimi şimdi yokladıkça fırkasının içinde kaybolmuş gibi görüyordum. Bizimle kendisinden çok başka türlü, tam manasıyla inferieure iki adam vasıtasıyla konuşuyordu. Şükrü Saraçoğlu ve Memduh Şevket (Esendal) . Ali (Hasan Ali Yücel) Mümtaz Ökmen cindinden hususi kamara adamları, en sonunda Nihat Kerim .Belki adını unuttum. Bana onu gizleyen tahta perdeler gibi geliyordu. O kadar ki kendisini pek az görebiliyordum. Demokrasi hükümeti beni çok az heyacanlandırdı. Bu işin istendiği gibi yümümeyeceğine, henüz o seviyede olmadığımıza emindim. Demokrasinin bir elit işi olmadığını çok iyi biliyordum. Maraş'a üç dört gidişim bana memleketi öğretmişti. Kaldı ki İstanbul ve Ankara da öbür yerlerden farklı değildi. Bu 1941 senesinde belki İstanbul bugünki kadar köy değildi. fakat ıstırap her çehreden akıyordu. Gençler arasında ise muazzam ayrılıklar başlamıştı. Paşa'nın yapacağı şey partisi içinde daha sosyalizan bir zümre arayıp onu ortaya çıkarmaktı. Atatürk zihniyetine, hiç olmazsa başlangıcında daha sadık olurdu. Niçin bunları yazıyorum. Meclisten beş parasız ve dargın ayrıldım, fakat partiden ayrılmadım. İsmet Paşa'ya iki sene kadar dargındım. Bununla beraber yine seviyordum. Muhalefet kürsüsündeki rolü genişledikçe iş değişti . İhtiyar adam gençleşti, büyüdü, kudret ve asalet kazandı. O gün Şişli Camii'nin imam odasında küçük bir kervete oturmuş, arkadaşının ölümüne ağlayan insan ise çok başka insandı. Onun elini öperken Orhan Gazi cinsinden bir adamın elini öpüyorum sanıdm.