Zeytindağı

Kaynaktan Diğer Alıntılar

Başlık Altı Çizili Satır Sayfa Azalan sıralama
Kudüs Bir Türk Kudüs'ü yoktu. Bir Arap Kudüs'ü var mıydı? Hayır. Ne Katolik, ne Ortodoks, ne de Yahudi Kudüs'ü! Kudüs Haçlı alemi, Davud mühürlü sancaklar altında göze görünmez orduların sessizce alıp verdikleri bir yer. Bu defa o şehrin bu yakasında Süleyman'ın olduğu kadar Yahudi olan Kudüs'ü görüyorum. 6
Hey Gidi Günler Bizden Belgrad'ı aldıkları zaman, düşman delegeleri Niş kasabasını da istemişlerdi. Osmanlı delegesi ayağa kalkarak: - Ne hacet, dedi, İstanbul'u da size verelim. Babalarımız için Niş, İstanbul'a o kadar yakındı.Biz eğer Vardar'ı, Trablus'u, Girit'i ve Medine'yi bırakırsak, Türk milleti yaşayamaz sanıyorduk. Çocuklarımızın Avrupası Marmara ve Meriç'te bitiyor. 9
Yalan Tarih Hür bir fikir eğitimi görmeyenlerle anlaşmak imkânı var mıdır? Onlar da gerçeğin yüzde yüz yergi ile yüzde yüz övgünün belki de tam ortasında olduğunu bilmez değillerdir. Fakat eski zamanların kulluk ahlakına esirdirler. Yerme, yahut övme, iyilik yahut kötülük gördüğünüze göre bu ikisini yapmakta, onların ahlakına göre haklısınız. Tarihte gerçeğin ne lüzumu var?.. Osmanlı tarihi, bu sebeple, bir yalan âlemi olmuştur. Yalan, Şark'ta ayıp değildir. 10
Talât Paşa Talat Bey'in hayat ve şahsiyetine dair tahlillerde bulunacağımı sananlar, aldanacaklar. Çünkü parti liderinin ne parti, ne de devlet içindeki hususi faaliyetlerini takip edebilmekliğime imkân vardı. Fakat kendisinin imlasını bizim düzeltebileceğimiz kadar Türkçemiz, işte aldatıcı, politikada süratle etraf yapabilir, Şark ahlakınca faziletinde şüphe edilmez bir şef olduğunu öğrenmiştim. Sözün "ahlak" kelimesinin başındaki şarka dikkat ediniz: Bu ahlak doğruluğu ve fazileti gayet dar bir ölçüde benimser. Hususi ve şahsi ayıplar ve menfaate ait yolsuzluklar için müsamahasızdır. Ancak ne yalanı, ne de zulmü ahlaksızlık sayar. Talat Bey, Meşrutiyet'in birçok adamı gibi bir Şarklı, üstünde Tanzimat cilası bile olmayan bir Şarklı idi. Fikre benzer bir sözü hatırımda kalmıştır? Romanya'yı gezip dolaştıktan sonra, dönüşte, bir Ermeni gazetesine hasbihal kılıklı demişti ki: - Biz devlet sosyalizmi yapmalıyız! Bir gün yine kalemden çağırtmıştı. Yanında bir müracaatçı vardı: - İzmit mutasarrıfına bir mektup yazınız, Beyefendinin işini mutlaka yapmasını tavsiye ediniz, demişti. Yazıp götürdüm, imzaladı, adamcağız mektubu aldı ve teşekkürler ederek gitti. Biraz sonra nazırın yine beni istediğini söylediler. Gittim: - İzmit mutasarrıfına bir şifre yaz. Gönderdiğim mektubun bir ehemmiyeti yoktur, diye bildir, dedi. 26
Bizim İmparatorluk Kamame kilisesinin hristiyan milleter arasında bölünmüş olduğunu bilirsiniz.İçerisinin her parçası ve kilisenin her hizmeti bir başka cemaatindir.Bu cemaater yalnız anahtarı pay edememişlerdir.Anahtar 36
Yüz yıl öncenin ergenekonu: Katiller ordusu Bir disiplin kadrosu içinde anonim kalmak Türk gençlerinin hoşuna gitmez. Meşrutiyet gençliği gibi Cumhuriyet gençliğinin de başlıca eksiği budur. Her gün aramızdan iltimaslıların ayrıldığını görüyorduk. Sivil vazifeler daha cazibeli idi. İltimas, hepimizin şevkini kırdı. Akşamları mektepten çıktıkça bizi herkeslikten kurtarabilecek bir yardım arıyorduk. Ben de Harbiye Nezareti'nde birçok kişi tanırdım. Fakat harpten sonra orası bir neferin, eşiğinden adım bile atamayacağı korkunç bir üniformalar sarayı olmuştu. Birisi bana Merkezi Umumi'nin sivil çeteler yaptığını, bu çeteye bildiklerimizin kumanda ettiğini, gidip Dr. Nâzım'ı görmekliğimi söyledi. Sivil-askerliği tercih ediyordum. Hafta arası talimden sonra Merkezi Umumiye gittim. Doktor Nâzım bekleme odasına geldi; isteğimi kendisine anlattım. Yüzüme baktı, güldü: - Biz çetelere hapishaneden adam alıyoruz, dedi. Senin gibi genç arkadaşların yeri orası değildir. Bu katiller ordusundan bir şey anlamadım. Kafamdaki harp şiiri söndü. Tersyüzü gene harbiye mektebine döndüm. 37
Yüz yıl öncenin ergenekonu: Katiller ordusu Bir disiplin kadrosu içinde anonim kalmak Türk gençlerinin hoşuna gitmez. Meşrutiyet gençliği gibi Cumhuriyet gençliğinin de başlıca eksiği budur. Her gün aramızdan iltimaslıların ayrıldığını görüyorduk. Sivil vazifeler daha cazibeli idi. İltimas, hepimizin şevkini kırdı. Akşamları mektepten çıktıkça bizi herkeslikten kurtarabilecek bir yardım arıyorduk. Ben de Harbiye Nezareti'nde birçok kişi tanırdım. Fakat harpten sonra orası bir neferin, eşiğinden adım bile atamayacağı korkunç bir üniformalar sarayı olmuştu. Birisi bana Merkezi Umumi'nin sivil çeteler yaptığını, bu çeteye bildiklerimizin kumanda ettiğini, gidip Dr. Nâzım'ı görmekliğimi söyledi. Sivil-askerliği tercih ediyordum. Hafta arası talimden sonra Merkezi Umumiye gittim. Doktor Nâzım bekleme odasına geldi; isteğimi kendisine anlattım. Yüzüme baktı, güldü: - Biz çetelere hapishaneden adam alıyoruz, dedi. Senin gibi genç arkadaşların yeri orası değildir. Bu katiller ordusundan bir şey anlamadım. Kafamdaki harp şiiri söndü. Tersyüzü gene harbiye mektebine döndüm. 37
Osmanlı Emperyalizmi Suriye,Filistin ve Hicaz'da : _Türk müsünüz ? Surusunun bir çok defalar cevabı: _Estağfurullah ! 39
İttihatçı! Büyük harpte herhangi bir kimse için: - İttihatçıdır! Hükmü doğru ve pek de yerinde olmazdı, İttihatçı demek, partinin anonim ve silik unsuru demektir. O zamanlar insanın üzerine yapışan damga "adam" sözü idi. Cemal Paşa'nın adamı, Enver Paşa'nın adamı, Talat Paşa'nın adamı... Kendi kendinin adamı kimdi, bilmiyorum. Her adamın da kendi adamı vardı. Gruplar büyüdüğü zaman artık Enver Paşa takımı, Talat Paşa takımı, Cemal Paşa takımı demek doğru olurdu. 41
En azılı katili, eli titrek bir hâkim mahkûm eder ve bir çingene asar. İttihat ve Terakki'yi sorumsuz adamlar soysuzlaştırmışlardır. Halbuki devlet kuvvetlerinin yerini, hangi şahsi kuvvet tutabilirdi. En azılı katili, eli titrek bir hâkim mahkûm eder ve bir çingene asar. Devlet, kanun ve otorite hüküm sürdüğü zaman, Çakırcalı ipe takılmış bir cesetten başka bir şey değildir, İttihat ve Terakki'nin, Çakırcalının peşine sürdüğü devlet kuvvetini bile, çeteleştirmiş olduğunu hatırlarsınız. 41