Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
527
Baskı Tarihi
Eylül 2010
ISBN
978-605-5482-00-8
Baskı Sayısı
0. Baskı
Basım Yeri
Ankara 2010
Mütercimi
Prof.Dr.Hicabi Kırlangıç - Prof.Dr.Derya Örs
Orijinal Adı
Hubut der Kevir
Birden elindeki elmayı uzattı ve gözleriyle benden onu dişlememi istedi. Fakat ben dudaklarımı daha sıkı kapattım. Yüreğimdeki dilsiz bir duygu diyordu ki an, büyük bir inkılâp anıdır. Bütün varlık olduğu yerde durmuş heyecanla bekliyordu. O, bir isyan alevi gibi karşımda dalgalanıyor ve sabırsız yakıyordu beni. Bense kalbinde korkunç bir volkanın patlamak için sabırsızlandığı dağ zirvesinin sakinliğine sahiptim. O her an daha kararlı ve saldırgan, ben her an daha tereddütlü ve ezgin. Günah duygusu.
Arayış
Hegel, insanı ilk soyut ideye ve mutlak öz bilince ulaştırır; Nietzsche, içinde insandan başka hiçbir şey olmayan kesin ve genel nihilizme. Jaspers, insanı kendinden gafil kılan ilimden kendine döndürür. Heidegger, arkasında sessiz insanın feda edilip başkalaştırıldığı uygarlık ve hayattan kendi aracılığıyla kendini tanımaya ve huzurî bilgiye çağırır. Berkeley, hepsi de insanın ürünü olan dış dünyayı reddedip, bir bakıma Hegel'in, sadece düşünülen vardır, sözüyle bizim irfanımızın, âlim ve mâlum birdir, sözünü tekrarlar. Camus ise dış dünyayı abes bir kofluk olarak görür ve dünyanın içindeki insanı günahsız bir günahkar olarak görür ve dünyadaki insanı yolu bir yere çıkmayan ve Heiddegger'in ifadesiyle bu varlığa fırlatılmış olup kendisi acı ve ümitsizlik içinde kendisi için bir şeyler yapması gereken bir garip olarak niteler. Kafka başkalaşıma varır. Beckett, olmayan bir Godot'yu beklemeye, Ionesco "Gergedan"a, Eliot hünsa bir insan, hem erkek hem kadın, ne erkek ne kadın olan "tiresias"a...
Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
527
Baskı Tarihi
Eylül 2010
ISBN
978-605-5482-00-8
Baskı Sayısı
0. Baskı
Basım Yeri
Ankara 2010
Mütercimi
Prof.Dr.Hicabi Kırlangıç - Prof.Dr.Derya Örs
Orijinal Adı
Hubut der Kevir
Birden elindeki elmayı uzattı ve gözleriyle benden onu dişlememi istedi. Fakat ben dudaklarımı daha sıkı kapattım. Yüreğimdeki dilsiz bir duygu diyordu ki an, büyük bir inkılâp anıdır. Bütün varlık olduğu yerde durmuş heyecanla bekliyordu. O, bir isyan alevi gibi karşımda dalgalanıyor ve sabırsız yakıyordu beni. Bense kalbinde korkunç bir volkanın patlamak için sabırsızlandığı dağ zirvesinin sakinliğine sahiptim. O her an daha kararlı ve saldırgan, ben her an daha tereddütlü ve ezgin. Günah duygusu.
Modern hastalıklar
Bunlar, kendi zamanlarının uyumsuz yabancılarıdır. Ne onun ahiretine inanacak kadar sade, ne de bunun dünyasıyla hoşnut olacak kadar aşağılık insanlar. Din hurafe, tabiat sahipsiz, gök elçisiz ve mesajsız, yer bulanık ve çirkin, uygarlık omuzda ağır ve anlamsız yük, hayat tüketim de tüketim, sanatlar hep kılıf, felsefeler hep laf kalabalığı, varlık boş, insan kof, var olmak abes, var oluş dilsiz, ölü ve duygusuz, ebediyet ıssızlığın uçsuz bucaksız kör çölü... Dayanamaz hale geldiler. Korku onları ne yapacaklarını bilemez hale getirdi. Cinnet, tuğyan, intihar, kasavet, kaygı, feryat... Veya, unutuş, sarhoşluk, uyuşturucu ve tekrar uyuşturucu, lsd, marihuana, eroin... Veya... Heyecan, hokkabazlık, yoga, nefis terbiyesi, mazdeizm, sûfilik, büyü, ruhlarla oynama... Nihayetinde boş işler!
Diyeceksiniz ki bunlar hastalıktır, sapkınlıktır. Evet, ama hastalıklar ve sapkınlıklar da soyut, zihinsel, içsel ve gerçekten kaçışla ilgilidir. Unuttunuz mu, dünün hastalıkları neydi? Veba, taun, çiçek, trahom ve açlıktan, uygun olmayan iklimden ve çalışma koşullarından kaynaklanan hastalıklar vs. Hepsi somut, hepsi maddi, hepsi gerçek!
Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
527
Baskı Tarihi
Eylül 2010
ISBN
978-605-5482-00-8
Baskı Sayısı
0. Baskı
Basım Yeri
Ankara 2010
Mütercimi
Prof.Dr.Hicabi Kırlangıç - Prof.Dr.Derya Örs
Orijinal Adı
Hubut der Kevir
Birden elindeki elmayı uzattı ve gözleriyle benden onu dişlememi istedi. Fakat ben dudaklarımı daha sıkı kapattım. Yüreğimdeki dilsiz bir duygu diyordu ki an, büyük bir inkılâp anıdır. Bütün varlık olduğu yerde durmuş heyecanla bekliyordu. O, bir isyan alevi gibi karşımda dalgalanıyor ve sabırsız yakıyordu beni. Bense kalbinde korkunç bir volkanın patlamak için sabırsızlandığı dağ zirvesinin sakinliğine sahiptim. O her an daha kararlı ve saldırgan, ben her an daha tereddütlü ve ezgin. Günah duygusu.
Kapısı Kapalı Ev
Bu "kapısı kapalı" evde, mutlu bitki ve hayvanla bir arada bulunan insan, pencere kenarında bekleyen bir bakıştır. Çile ve özlem dolu bir bakış. Önünde bulunan sisli atmosferde, uzaklardaki yıldırımlardan sıçrayan her kıvılcım, içimin fezasını aydınlatıp yakar. İçinde gök gürültüsünün sesini duyar. Cennet hatıralarının tarlası olan gönlünün sessiz ve sınırsız sahrasında yağmaya başlayan ve bütün varlığını, susuz bir boğaz gibi, Mart yağmurlarının okşayış hazzıyla sakinleştiren yağmurun susuzlukları giderici ve hatıralarla dolu senfonisini dinler. Birden pencere kapanır ve yağmurun sesi kesilir. Ruh hafakan içinde sabırsızlanır ve zincirine vurulmuş öfkeli bir deli gibi yaralı ve dertli kıvranıp durur. Bazen dışarıdan bir ayak sesi -" bunun onun ayak sesi olduğunu bilir"- işitir. Bu ses, odanın boğucu ve sessiz havasını hararetle doldurur. O, dışarıda tanıdığının sesini işiten yalnız bir keklik gibi kafesinde bir o yana bir bu yana bilinçsizce çırpınır. Her defasında bir duvar onu karşı duvara sürer.
Hayvan hareketlidir, ama "başı yerde!" Ağaç yerden başını uzatmıştır ama "ayağı toprakta"dır. İnsan ise ağaç gibi göğe doğru filizlenen bir canlıdır; bu kısa "dünya"nın alçaklığından "mavera"ya başını uzatmış isyanın uzun boyudur. Tavanı yararak bir sır gibi bir ay ışığı gölgesinde, bir bakış gibi yıldız deliğinden geçsin diye hayal ve arzu tarzında yoğurmuşlardır onu...
Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
527
Baskı Tarihi
Eylül 2010
ISBN
978-605-5482-00-8
Baskı Sayısı
0. Baskı
Basım Yeri
Ankara 2010
Mütercimi
Prof.Dr.Hicabi Kırlangıç - Prof.Dr.Derya Örs
Orijinal Adı
Hubut der Kevir
Birden elindeki elmayı uzattı ve gözleriyle benden onu dişlememi istedi. Fakat ben dudaklarımı daha sıkı kapattım. Yüreğimdeki dilsiz bir duygu diyordu ki an, büyük bir inkılâp anıdır. Bütün varlık olduğu yerde durmuş heyecanla bekliyordu. O, bir isyan alevi gibi karşımda dalgalanıyor ve sabırsız yakıyordu beni. Bense kalbinde korkunç bir volkanın patlamak için sabırsızlandığı dağ zirvesinin sakinliğine sahiptim. O her an daha kararlı ve saldırgan, ben her an daha tereddütlü ve ezgin. Günah duygusu.
Hayat
Dünyada herşey insanın var oluşu içindir. Dert şudur ki var oluş ne içindir? Dünyada varoluşlarını kendilerinin varoluşuna aracı olan şeylere araç kılanlar ne gülünçtürler! Bu aptal döngüde dönüp duran insanlar ne de çoktur. Böylelerinin hikayeleri, sabahtan akşama dek hareket halinde olup da sonunda tamı tamına başladığı noktaya varan dolap beygirinin hikayesidir!
Bu yüzden, hayat adı verilen platonik mağarada ancak dışarıdan habersiz olan kimseler iyi, güzel, sakin ve mutlu bir yaşantıya sahip olabilirler. O taraftan bir elçi, bir mesaj ve tanıdık bir ses onların huzurunu bozamaz. Bu mağarada bitki, hayvan ve insan bir aradadır. Paul Valery şöyle diyor: "Medeniyetinin yok olucu olduğunu ilk kez olarak bilen günümüz insanıdır." Buysa insanlık kültürünün fethettiği en yüksek zirvedir. Bu mağarada bitki ve hayvanlarının kaynağı bu haberdarlıkta yatmaktadır.
Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
527
Baskı Tarihi
Eylül 2010
ISBN
978-605-5482-00-8
Baskı Sayısı
0. Baskı
Basım Yeri
Ankara 2010
Mütercimi
Prof.Dr.Hicabi Kırlangıç - Prof.Dr.Derya Örs
Orijinal Adı
Hubut der Kevir
Birden elindeki elmayı uzattı ve gözleriyle benden onu dişlememi istedi. Fakat ben dudaklarımı daha sıkı kapattım. Yüreğimdeki dilsiz bir duygu diyordu ki an, büyük bir inkılâp anıdır. Bütün varlık olduğu yerde durmuş heyecanla bekliyordu. O, bir isyan alevi gibi karşımda dalgalanıyor ve sabırsız yakıyordu beni. Bense kalbinde korkunç bir volkanın patlamak için sabırsızlandığı dağ zirvesinin sakinliğine sahiptim. O her an daha kararlı ve saldırgan, ben her an daha tereddütlü ve ezgin. Günah duygusu.
Mucizesi kitap ve ümmeti ümmi olan bir peygamber...
Fakat kimse öne adım atmadı. Peygamber ortada, yalnız başına bağırıyor, kıvranıyordu. Sesi boğuktu. Yüzü yorgun ve bitkindi. Onun toplumu, Muhacirler, Ensar, Kureyş, Haşimoğulları, hatta Abdulmuttalipoğulları, öylece durmuş ona bakıyor, onu övüyor, onunla gurur duyuyordu. Bravo, âlâ! Araplar içinde böyle adam çıkmadı! Adam hâlâ bağırıyordu: Ey insanlar! Aranızdan...? Mesajımı... Istırabımı...
Tarih de öylece bakıyordu uzaktan. Gizli ve acı gülümseyişiyle ağlıyor, acıyla mırıldanıyordu:
Kitap ve risalet sahibi ülülazm bir peygamber, ümmetinin kalabalığı arasında böylesine garip! Toplumunun kalabalığı içinde böylesine yabancı, sülale ve aşiretinin kalabalığı içinde böylesine yalnız! En hararetli ve en mutaasıp müminleri arasında böyesine meçhul!
Mucizesi kitap ve ümmeti ümmi olan bir peygamber!...
Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
527
Baskı Tarihi
Eylül 2010
ISBN
978-605-5482-00-8
Baskı Sayısı
0. Baskı
Basım Yeri
Ankara 2010
Mütercimi
Prof.Dr.Hicabi Kırlangıç - Prof.Dr.Derya Örs
Orijinal Adı
Hubut der Kevir
Birden elindeki elmayı uzattı ve gözleriyle benden onu dişlememi istedi. Fakat ben dudaklarımı daha sıkı kapattım. Yüreğimdeki dilsiz bir duygu diyordu ki an, büyük bir inkılâp anıdır. Bütün varlık olduğu yerde durmuş heyecanla bekliyordu. O, bir isyan alevi gibi karşımda dalgalanıyor ve sabırsız yakıyordu beni. Bense kalbinde korkunç bir volkanın patlamak için sabırsızlandığı dağ zirvesinin sakinliğine sahiptim. O her an daha kararlı ve saldırgan, ben her an daha tereddütlü ve ezgin. Günah duygusu.
Hubût
Yabancılık, uçsuz bucaksız "varlık" âlemini boğucu bir darboğaz haline getirir. Dar ve karanlık hücrede tek başına hapse mahkûm olan kimsenin hücresinin tavanı, tanıdık birinin getirildiğini duyunca, göğe kadar yükselir ve duvarları her yandan yeryüzü ufuklarının ötesine kadar uzaklaşır ve mahkûm, zindanını dört yönden "O"nunla sınırlı tanıdık bir iklim olarak bulur!
"Mesaj" sahibi olan ruh ne mürit ister ne âşık. "Ömür" güzergâhında bekleyen gözlerle durur. "Varlığı" tanıdık birini çağıran bir "sesleniş"tir. "Hayat"ı boşuna gelip geçen bu mükerrer, mesuliyetsiz, bekleyişsiz ve ızdırapsız yüzler kalabalığında alışılmış ve mahrem bir akraba yüzü bulma ümidinde, "hayret" dalgasına düşmüş bir bakıştır. İki gözü, bu sığınaksız dünyada tıpkı annesini kaybetmiş iki çocuk gibi ne yapacağını bilemez haldedir.
Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
527
Baskı Tarihi
Eylül 2010
ISBN
978-605-5482-00-8
Baskı Sayısı
0. Baskı
Basım Yeri
Ankara 2010
Mütercimi
Prof.Dr.Hicabi Kırlangıç - Prof.Dr.Derya Örs
Orijinal Adı
Hubut der Kevir
Birden elindeki elmayı uzattı ve gözleriyle benden onu dişlememi istedi. Fakat ben dudaklarımı daha sıkı kapattım. Yüreğimdeki dilsiz bir duygu diyordu ki an, büyük bir inkılâp anıdır. Bütün varlık olduğu yerde durmuş heyecanla bekliyordu. O, bir isyan alevi gibi karşımda dalgalanıyor ve sabırsız yakıyordu beni. Bense kalbinde korkunç bir volkanın patlamak için sabırsızlandığı dağ zirvesinin sakinliğine sahiptim. O her an daha kararlı ve saldırgan, ben her an daha tereddütlü ve ezgin. Günah duygusu.
Ruh Akrabalığı
Büyük bencillikler "şöhret" ve aşkla tatmin olur, fakat büyük dertler ve ızdıraplar, şöhretler ve utançlar kalabalığında, sevgi ve aşk sıcağında naspsiz kalır. Dünyayı başka bir renk ve biçimde anlayan düşünce "kendi"ni gaybi nehirlerin kaynağı ve garip esintilerin sahrası olarak bulur, yalnız ve yalnız "tanıdık" arayışındadır. Ruh akrabalığı, bu "kaynaklanış"ta yabancı kalmış ruhların ihtiyacıdır.
Türü
Diğer
Sayfa Sayısı
527
Baskı Tarihi
Eylül 2010
ISBN
978-605-5482-00-8
Baskı Sayısı
0. Baskı
Basım Yeri
Ankara 2010
Mütercimi
Prof.Dr.Hicabi Kırlangıç - Prof.Dr.Derya Örs
Orijinal Adı
Hubut der Kevir
Birden elindeki elmayı uzattı ve gözleriyle benden onu dişlememi istedi. Fakat ben dudaklarımı daha sıkı kapattım. Yüreğimdeki dilsiz bir duygu diyordu ki an, büyük bir inkılâp anıdır. Bütün varlık olduğu yerde durmuş heyecanla bekliyordu. O, bir isyan alevi gibi karşımda dalgalanıyor ve sabırsız yakıyordu beni. Bense kalbinde korkunç bir volkanın patlamak için sabırsızlandığı dağ zirvesinin sakinliğine sahiptim. O her an daha kararlı ve saldırgan, ben her an daha tereddütlü ve ezgin. Günah duygusu.
Muhatap İhtiyacı
Tarihte bir arada oturmakta olan insanlar, yüzler, bakışlar ve sözler yığını arasında birden gözüm iki üç tanıdığa takıldı. Tanıdık muhatap. Ne yazık ki bu kelimenin içini boşalttılar. Bu kelimenin yardımıyla ne demek istediğimi anlatamıyorum. Yazık!
Tanışıklık! Tanrı'nın da "istediği" ve "istemekte olduğu" şey. Yokluk çölünde tek başına nefes almak, gayb perdesi ardında, ebedî olarak meçhul kalmak istemedi. İhtiyaç her zaman eksikliğin ürünü değildir, yoksulluğun ürünü değildir. Öyle ihtiyaçlar vardır ki olgunluğun ürünüdür, zenginliğin gereğidir. Güzellik sahibi olan, kendisine âşık olacak tanıdık bir bakış arayışındadır. Zengin olan, bağışta bulunabilmek için bir muhtaç bulma ihtiyacındadır. Güçlü olan, yenilgiye uğratacağı bir rakip ihtiyacındadır. Defter değil kitap, sessiz bir okuyucunun yolunu gözler. Harabe değil define, yabancılık yıkıntıları altından kendisini çıkaracak tanıdık bir el bekler. Söylenecek sözü olan gönül, tuğyan eden ve suskun ölmekten korkuya kapılmış olan mahkûm anlamları azat edecek bir muhatap bulmaya özlem duyar.
Türü
Roman
Sayfa Sayısı
214
Baskı Tarihi
2009
Yazılış Tarihi
1930
ISBN
978-975-470-040-4
Baskı Sayısı
3. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Mütercimi
Murat Belge
Orijinal Adı
As I lay dying
Döşeğimde Ölürken, 15 farklı anlatıcının gözünden anlatılmış 59 bölümden oluşur. Konusu, Addie Bundren'in ölümü ve ailesinin onun Jefferson kasabasında gömülme arzusunu gerçekleştirme çabasıdır.
http://tinyurl.com/37wojpp
Türü
Hatırat
Sayfa Sayısı
384
Baskı Tarihi
2005
Yazılış Tarihi
1982
ISBN
975-00125-1-8
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Editörü
Halil Açıkgöz
Bu kitabın yazarı aslında Halil Açıkgöz ancak altını çizdiğimiz tüm satırlar Cemil Meriç'e ait olduğundan yazarı Cemil Meriç olarak girdik.
Andre Gide haklı. Roman devrini tamamlamıştır.
Esasen Andre Gide haklı. Roman devrini tamamlamıştır. Romanın kuşatacağı mes'eleleri ilimler ele almıştır zâten. Balzac'tan sonra artık romancı gelmemiştir ve gelmez de.