Işk imiş her ne var Alemde İlim bir kil ü kal imiş ancak - Fuzulî ne demek istedi?

Türü
Deneme
Sayfa Sayısı
147
Baskı Tarihi
2011
Yazılış Tarihi
2011
ISBN
978-975-8740-90-1
Baskı Sayısı
3
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Klasik
Editörü
Semih Atiş
Bu kitabın amacı İslâm-Osmanlı-Türk entelektüel tarihine ilişkin bir okumanın nasıl yapılabileceğini bir beyit üzerinden göstermeye çalışmak; edebî ve meşhur bir beyit olduğu için de, elden geldiğince, geniş bir kesimle irtibat kurabilmektir. Söz konusu amacın gerçekleştirilmesi için, "mahsûs olmadan Doğa üzerine, ma'kul olmadan Tanrı üzerine, menkûl olmadan Din üzerine, mısdâk olmadan Kavram üzerine konuşulmaz" ilkesi benimsendiğinden, öncelikle, mefhumların dünyasına kısa bir seyahat gerçekleştirildi, daha sonra beytin yapısını oluşturan, ilim, ışk, âlem ve kîl ü kâl terimlerı sırayla incelendi. "Yorum, doğru anlamaktan daha çok, yanlış anlamamak için verilen bir uğraşıdır." cümlesinin fehvasınca hareket edildiğinden ve doğru anlama, yanlış anlamamak için gösterilen uğraşının bizzat kendisi olarak görüldüğünden kadîm yanıtların arkasındaki sorular, kaygılar ve korkuların neler olduğu söylenilenlerin amacı açısından incelendi. Akabinde, farklı kültürlerde, benzer soru-kaygı-korku sürecinin yarattığı yanıtlardan bir demet sunularak insan-olmanın ortak yanı gösterilmeye çalışıldı. (Tanıtım Bülteninden) Said Yavuz'un kitap kritiği: Işk imiş her her ne var alem’de / İlim bir kiyl u kâl imiş ancak. Fuzuli Ne Demek İstedi eserinde Fazlıoğlu, bu beytin anlamını derinlemesine irdeliyor, Türk İslam düşüncesinin geniş havzasında akademik bir dili derviş sohbetlerine sararak konuşuyor. Konuşuyor diyoruz çünkü eser Bilim ve Sanat Vakfı’nda 10 Aralık 2009'da verdiği seminerin Kanada / Montreal de "özel bir öbek” ile birlikte yapılan okumaların bir sonucu. Bu nedenle metin “sözlü ve yazılı kültürün bir terkibi" sayılabilir. Eser, başlı başlı başına Fuzulî’nin bir beytinin anlam katmanlarını göstermesi bakımından dikkate değer. Bir beyite neler sığabilir diye soran varsa bukitabı eline almadan bu soruyu cevaplamasın. Işk imiş her ne var AlemFazlılıoğlu'nun metine/şerhine bu eseriyle çağdaş bir yorum getirdiğini söylersek abartmış olmayız. Herhangi bir kavramın noktadan ha­reket ederek helozonik bir hiçimde büyüyen dairelerle bütüne ya da bu­nun zıddına hareket ederek genişten içteki en küçük noktaya ulaşarak idrak etmek. Buna istinaden metin­de ilim, ışk, al, âlem, ve kîl u kâl kelime­leri bu yöntemle ele alınıyor. Eserin sohbet havasının yanında gece Fuzulî'nin gece sabahlara kadar uğraşmış olan­ların okumalarını ele alırken Fazlıoğlu oldukça kavram­sal bir dil kullanmış. Bu terimlere olan uzaklığımızı da kendi medeniyetimize olan olan uzaklığımıza bağlayan yazar, geçmişinden bile geri kalmış bir kültürün çocukları olarak bizleri o medeniyetle yüzleşmeye çağırıyor. Bu çağrı, kendi kelimelerini kaybet­miş bizler için öze, özgüvene, haki­kate açılacak kapının anahtarı. Nasıl olur da "îlim Çin'de bile olsa alınız" hadisini söyleyen Hz. Peygamber'in (s.a.v) dinine mensup, Türkçe divanının başında ilimsiz şi­irin temelsiz bir bina gibi olacağını ifade eden, iyi bir medrese eğitimi almış bir şair Alem'de her ne var ise aşk olduğunu ilmin ise kîl u kâl olduğunu söyler? Şairin, anlaşılması oldukça kolay şiirlerinde bile derin­lemesine düşünüldüğünde insanı gü­lünç duruma düşüren bir uyanıklığı var. Fazlıoğlu, buradaki kıl u kal'in bahs ve fikri ifade ettiğini dolayısıy­la aklı temsil ettiğini, bunun karşı­sında hâl'in bulunduğununu işaret edi­yor. Yani keşf ve müşahede. Kısaca aşk. Bütün bu bilgileri, Şirazi, Mevlana, Ibn Arabi, Sühreverdi, Konevi gibi âlimlerin ortaya koyduğu haki­katleri süzerek ortaya koyuyor. İlim ne dünyevi, ne de rûhî âlemde insana pâye kazandırmaz; tersine hem dünyevî hem de rûhî âlemde pâye, rütbe, mevki ilmin kazandır­dığı makamât-ı kâl'i değil, aşkın kazandırdığı makamât- hâl'i kat etmekle olanaklıdır. Beytin anlamı son noktada bu şekilde açılıyor. Nereden mi çıkarıyoruz? Hani bir hoca tahtaya yazdığı bir beyti sa­atlerce anlatmış da bir talebe cüret edip soruvermiş: "Hocam, nereden çıkarıyorsunuz bu kadar mânâyı, şair bunların hepsini nasıl kastetmiş olabilir?" Hoca da ona cevaben de­miş ya: "Evladım bu şiiri ben yaz­dım, oradan biliyorum." Fazlıoğlu, Fuzulî'nin duasına mazhar olan ve bizim şiirimizin yaslandığı temelleri çok iyi kavramış bir ilim adamı ola­rak bu beyti yazmamış olsa da çok iyi okumuş. (Mostar Dergisi'nin Ekim 2011 tarihli 80. sayısından alıntılanmıştır.)

Kaynaktan Diğer Alıntılar

Başlık Altı Çizili Satır Sayfa Azalan sıralama
İlim Fazla teknik açıklamalara boğmadan, ilm kavramının hem köken(etimolojik) hem de terim anlamını belirlemeye çalışalım. 21
İlim teriminin Fuzulî'nin mensup bulunduğu kadîm hikemî kültüründeki mânâsı Terim olarak ilmin ise, Fuzulî'nin mensup bulunduğu kadîm hikemî kültürümüzde pek çok anlamı mevcuttur. Bu anlamları, içeriklerine fazla girmeden şöyle sıralayabiliriz. 22
Kesinliğinden kuşkulanmayacağımız bir tutamak, bir ölçüt arayışımız (...) ilim, kadîm meşşaî gelenekte, aynı zamanda, illet'in bilgisi anlamına gelir; çünkü bilmek, özü, tanımı, orta-terimi ve illeti bilmektir. 24
Felsefenin/ philosophia'nın kadîm gelenekteki anlamı belirli bir tür bilgi elde etmek ve ona göre eylemektir. "Şey vardır" dediğimizde -ki bu en genel anlamıyla bizim kendisine vardığımız, bir biçimde insan olarak değdiğimiz, kısaca muhatab olduğumuz şeydir-, sahneye bir'den çok'a giden varolanlar dökülür. 24