şeytan

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
0
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
YKY
İçimizdeki Şeytan, Sabahattin Ali'nin 1940 yılında yazdığı bir romandır. Macide ve Ömer isimli iki önemli karakter içerir. Bu eserde kişilerin iç konuşmaları ve kendileri ile hesaplaşmaları yaygın olarak kullanılmış ve bu yolla duygu ve hisler çok başarılı bir şekilde anlatılmıştır. Bu romanında, Sabahattin Ali toplumsal gündemin kişilikler üzerindeki baskısını ve güçsüz insanın "kapana kısılmışlığını" gösteriyor.

İçimizde şeytan yok... İçimizde aciz var..

İsteyip istemediğimi doğru dürüst bilmediğim, fakat neticesi aleyhime çıkarsa istemediğimi iddia ettiğim bu nevi söz ve fiillerimin daimi bir mesulünü bulmuştum: Buna içimdeki şeytan diyordum; müdafaasını üzerime almaktan korktuğum bütün hareketlerimi ona yüklüyor ve kendi suratıma tüküreceğim yerde, haksızlığa, tesadüfün cilvesine uğramış bir mazlum gibi nefsimi şefkat ve ihtimama layık görüyordum. Halbuki ne şeytanı azizim, ne şeytanı? Bu bizim gururumuzun, salaklığımızın uydurması.. İçimizdeki şeytan pek de kurnazca olmayan bir kaçamak yolu.. İçimizde şeytan yok... İçimizde aciz var.. Tembellik var.. İradesizlik, bilgisizlik ve bunların hepsinden daha korkunç bir şey: hakikatleri görmekten kaçmak itiyadı var.. Hiçbir şey üzerinde düşünmeye, hatta bir parçacık durmaya alışmayan gevşek beyinlerimizle kullanmaya lüzum görmeyerek nihayet zamanla kaybettiğimiz biçare irademizle hayatta dümensiz bir sandal gibi dört tarafa savruluyor ve devrildiğimiz zaman kabahati meçhul kuvvetlerde, insan iradesinin üstündeki tesirlerde arıyoruz.


Türü
Roman
Sayfa Sayısı
261
Baskı Tarihi
2008
ISBN
9789754582901
Baskı Sayısı
16. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
İş Bankası Kültür Yayınları
Mütercimi
Mina Urgan
Orijinal Adı
Lord of the Flies

Bir değneğe takılmış domuz başı

Simon, başını hafif kaldırmıştı. Gözlerini ayıramıyordu Sineklerin Tanrısı’ndan ve Sineklerin Tanrısı gözlerinin önünde boşlukta asılıydı. “Ne yapıyorsun burada, tek başına? Korkmuyor musun benden?” Simon titredi. “Sana yardım edecek kimse yok. Ben varım ancak. Bense, canavarım.” Simon, ağzını zorla kımıldattı; duyulabilecek bir söz söyledi: “Bir değneğe takılmış domuz başı.” Baş, “Canavarın avlanıp öldürülebilecek bir şey olduğunu sanmak da nereden aklınıza geldi!” dedi. Ormanda ve Simon’un belli belirsiz görebildiği başka yerlerde, bir kahkahanın gülünç taklidi çınladı bir iki saniye. “Sen biliyordun, değil mi? Sizlerin bir parçası olduğumu biliyordun? Sizlere öyle yakın, öyle yakın, öyle yakınım ki! Her şeyin bozuk gitmesinin nedeniyim ben. Bunu biliyorsun, değil mi?” Kahkaha yeniden ürperircesine çınladı. “Hadi” dedi Sineklerin Tanrısı; “ötekilerin yanına git de, unutalım bu olup bitenleri.” Simon’un başı boşlukta sallanmaktaydı. Değneğe takılı rezil şeye özenircesine, gözleri yarı kapalıydı. Bir nöbet geçireceğini biliyordu. Sineklerin Tanrısı, bir balon gibi şişiyordu. “Gülünç bir şey bu. Oraya gitsen de gene ancak benimle karşılaşacağını pekâlâ biliyorsun... Onun için kaçmaya kalkma!” Simon’un bedeni bir yay gibi gerilmiş, kaskatı kesilmişti. Sineklerin Tanrısı, bir öğretmen sesiyle konuştu: “Yeterince ileri gitti bu iş. Benim zavallı yolunu şaşırmış çocuğum, benden daha mı iyi bileceksin yoksa?

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
265
Baskı Tarihi
2009
ISBN
9750503228
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
İLETİŞİM

Çöpçatan kocakarı sayesinde cadıyla evlenmek

"Talha, evladım, emekli olacağım diyorsun, çocuğun yok! Bir adam baba olmadan emekli olur mu? Hayatı durdurmaya mı çalışıyorsun? Allah bilir senin karın da yoktur?!" "Yok anne, bekarım ben." "Kalıbından utan. Yoksa... boşandın mı?" "Hayır anne, evlenmedim ki boşanayım." "O kızla niye evlenmiyorsun?" "Hangi kızla?" "Ne bileyim hangi kızla? Hiç kız tanımıyor musun şu alemde?" "Tanıyorum anneciğim, tanımaz mıyım?" "Adı ne?" "Hacer." "Hacer'e 'ben altın kalpli bir adamım' dedin mi?" "Dedim anne." "O ne dedi?" "..." "Yoksa gönlünü bir cadıya mı kaptırdın?" "Hayır, hayır anne, o bir melek. Sadece..." Taliha teyze ölü gece kelebeklerine benzeyen ellerini ellerimin üzerine konduruyor: "Talhacığım, iki tür cadı vardır: Kötülük etmek için şeytanla işbirliği yapan çirkin kadın; kötülükte şeytandan da ileri güzel ve cazibeli kadın. Bunu sakın unutma." Afallıyorum fakat Geronimo'ya toz kondurmamakta kararlıyım: "Anne, Hacer gerçekten harika bir kız, benimle evlenmek istememesi onu cadı yapmaz." "Ne yapar peki?" Hacer Ceren'i korumak için ben de hileye başvuruyorum: "Hem 'Yalnızlıktan korkuyorsanız sakın evlenmeyin' diyen sen değil miydin?" "Ne münasebet? Onu diyen Recaizade Mahmut Ekrem. Sen mektebi bitirdiğinden emin misin Talhacığım?" Bir erkeğin hayatında, ses etmeyip pes ettiği anlar vardır...

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
155
Baskı Tarihi
1975
Baskı Sayısı
7. Baskı
Yayın Evi
Ötüken
Eser, 1975 yılında Peyami Safa Roman Yarışması’nda Başarı Ödülü almıştır. Konusunu son yüz elli yılın toplumsal yaşamından almıştır. Bir sokak çerçevesinde insanlardaki de­ğişim ve aldatılmış insanlığın dramı ele alınmıştır. Bahaettin Özkişi, Sokakta romanında, manevi değerleri hiçe sayan materyalizmin ülkeyi istilası an­latılmaktadır. Cin ve şeytanlar gibi fantastik öğelerin bulun­duğu romanda millî değerler ve inançların yok oluşu mühim bir yer tutar.

Yüksek Ökçeler

Ahşap evler meşe iskeletlerinde bir tehlikenin ilk adım seslerini bu yüksek ökçelerin tıkırtılarında duydular, çeşme de, mescit de, evliya da, yaşlı efendiler de sokağın tümü de öyle. Yalnız kadınlar, onlar, zengin, değişik ve girift yapılarının hafızasında, göbekler ötesi geçmişlerinde bu yüksek ökçeleri tanır gibi oldular. Onlar da diğerleri gibi güldüler ama, içlerinde birşey kıpırdadı ve gerindi. O kıpırdanan şeye şeytan dedi yaşlılar.

Türü
Hikâye
Sayfa Sayısı
138
Baskı Tarihi
2007
ISBN
978-975-342-226-0
Baskı Sayısı
9. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Metis
Editörü
Müge Gürsoy Sökmen
"Uzun Sürmüş Bir Günün Akşamı'nda baskı, bir dış etken, insan eliyle oluşturulduğunda ne denli bilinse de bir tür kıran gibi ortaya çıkar. Bizans'ta 'resimkırıcılık' diye adlandırılan baskı dönemi başlatılırken genç keşiş Andronikos'un kendi kendine sorduğu soru şudur: Birey olarak bu baskı karşısında, benimsemediğim, ama bana zorla benimsetilmek istenen bu yeni inanç karşısında ne yapmalıyım? İnsan içerikleri, toplumdan topluma, dönemden döneme, çağdan çağa değişebiliyor.

Oyuncak

İnsanı insana oyuncak olsun diye yaratmamış Tanrı.Evet, ama ya şeytanın içimize saldığı gururla öyle düşünmek hoşumuza gidiyorsa...