kötü

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
232
Baskı Tarihi
2004
ISBN
975-8859-05-6
Baskı Sayısı
1. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
Kanat Kitap
Editörü
Mustafa Arslantunalı
Mütercimi
Roza Hakmen
Orijinal Adı
Destiny
İngiliz gazeteci Chris Burton yıllarca İtalya muhabiri olarak çalışmıştır. Karısı da soylu bir İtalyandır... Tam da, bir şaheser olacağını düşündüğü kitabını yazmaya başlayacakken şizofreni hastası oğlunun intihar etmiş olduğu haberini alır... Ve okur, daha ilk sayfadan, romanın kahramanının zihnindeki girdaplara kapılır. Kader bir yolculuk hikâyesi olabilir: İngiltere’den İtalya’ya, Torino’dan Roma’ya, havaalanından tren garına... Kendi kendine konuşmak da denebilir Kader için: Ne yapmak istiyordum? Ne yaptım? Ne yapmalıydım? Ne yapabilirdim?

Kötü Müzik

Kötü müzik bitmek tükenmez bir kaynaktan fışkırıyor, diye düşündüm, insan ruhunun bitmez tükenmez riyakârlığından.
Tim Parks - Kader - Sayfa 80

Türü
Akademik
Sayfa Sayısı
0
ISBN
975-8470-03-5
Baskı Sayısı
0. Baskı
Yayın Evi
babil yayınları
Mütercimi
kenan demirayak
Orijinal Adı
Zâdu'l-me'âd

Kötüye değil, kötülüğe..

Kötülere değil, kötülüğe kin besleyiniz. Çünkü kötüye kin beslerseniz eğer, onun gibi kötülerden olursunuz. Kötülüğe kin beslediğinizde ise, öldürürsünüz kötülüğü ve iyiliğe yol bulursunuz.

Türü
Roman
Sayfa Sayısı
232
Baskı Tarihi
2007
ISBN
978-975-470-125-8
Baskı Sayısı
5. Baskı
Basım Yeri
İstanbul
Yayın Evi
İletişim
Mütercimi
Hülya Tufan
Orijinal Adı
Il deserto dei Tartari
Tatar Çölü, 2. Dünya Savaşı sonrasında parlayan modern İtalyan edebiyatının ilk ve en usta ürünlerinden biri, çağdaş dünya edebiyatında da önemli yer edinmiş bir eser. Genç ve hevesli bir teğmenin, ilk görev yerini çevreleyen uçsuz bucaksız çölle “savaşı”. Çöl, hem teğmenin muhtaç olduğu düşmanı ondan esirger hem bizzat “düşman”ın yerini tutar, hem de gizemli, tarifsiz varlığıyla genç teğmeni cezbeder. Gerçek-dışı, soyut bir mekanda, zamanda, zeminde, olaysızlığın ortasında insana ilişkin en can alıcı sorular...

Ölmek! Ama Nasıl?

Çünkü açık havada, kargaşanın ortasında, henüz genç ve sağlıklı bir bedene sahipken, zafer borularının öttüğü anda ölmek güzel olabilir; ama bir hastane koğuşunda uzun uzun acı çektikten sonra ölmek daha kötüdür herhalde; evde, sevgi dolu inlemeler, hafif ışıklar ve ilaç şişeleri arasında ölmek daha melankoliktir. Ama bilinmeyen, yabancı bir diyarda, sıradan bir han odasında, yaşlı ve çirkinleşmiş bir biçimde, dünyada, arkada hiç kimsenin kalmadığını bilerek ölmek kadar zor hiç bir şey olamazdı.